Özgür Zeybek'in “Sanatın Gözünden Ege” röportaj serisinin sıradaki konuğu ünlü edebiyatçı Mine Söğüt.
Özgür Zeybek: Coğrafya kaderdir derler. Bu anlamda siz Ege ile bağınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Mine Söğüt: Kader, içinde değişim barındırmayan bir kavramdır. Ben bundan 15 yıl önce İstanbul’dan Gümüşlük’e taşındım. Yani dogmatik söylemle kendi kaderimi kendim belirledim ki bu o zaman kader olmuyor. Bu çok önemli bir tercih bence. Daha temiz bir hava soluyabildiğim, gökyüzünü görebildiğim ve 12 ay denize girebildiğim bir coğrafyada yaşamak için vazgeçmem gereken “güzel” şeyleri, İstanbul’da yaşamanın külfetiyle karşılıklı iki kefeye koyduğumda neyin ağır bastığını tahmin etmek hiç zor değil. O yüzden Ege benim bilerek, isteyerek kendimi yerleştirdiğim kıymetli bir coğrafya ve ben de kaderi iplemeyen bir gönüllü göçmenim.
Özgür Zeybek: Ege’nin kekik kokusu, nahifliği, içtenliği, hoş sohbet oluşu, biraz boş vermişliği sadece Ege insanına değil buraya sonradan yerleşenlere de bir zaman sonra sirayet eder. Böylesi bir yerde yaşamak insana ve sonrasında bir sanatçıya ne katar?
Mine Söğüt: Tüm bunlar bana “insan” olduğumu, “hayat”ta olduğumu hatırlatan kıymetli unsurlar. Şehrin vahşi dünyasından çıkıp bu coğrafyanın nahif dünyasına geçtiğinizde öncelikle kendinizi daha değerli hissediyorsunuz. Bu da hem sanatçı hem de insan kimliğinizin daha kişilikli ve özgün olmasına büyük katkı bence.
Özgür Zeybek: Ege’nin nahifliği şehirlerinden çok köylerinde kasabalarında yaşanır. Şehirlerde hayat hızlı akar ve durup dinlenecek birbirini dinleyecek vakti yoktur insanın. Gülten Akın’ın da dediği gibi “ ah kimsenin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya”. Fakat köylerinde kasabalarında yemekler pişer, mutfakları otlarla, peynirlerle süslüdür. Şehirlerinde hoş sohbet insanlarını, biraz boş vermişliği görürsünüz ama o kekik kokusu içtenlik ve nahiflik tam da buralara aittir. Ege’nin kasabaları her zaman ilgi çekmiştir. Yerleşme orada olma, orada yaşama isteği uyandırmıştır. Siz Ege’nin köylerini kasabalarını gezdiniz mi? Hiç unutamadığınız, “işte burası” dediğiniz dönmek istemediğiniz bir yeri oldu mu?
Mine Söğüt: Gümüşlük’e ilk geldiğimde henüz 17 yaşındaydım ve “Ben burada yaşayıp ölmek istiyorum” demiştim. 40 yaşımda bu köye yerleştik. Daha doğrusu evimizi yaptıktan sonra ilk yaz geldik ve şehre bir daha dönemedik, dönmedik. Yani istediği şeyi gerçekleştirebilen insanlardan biriyim.
Yorum Yazın