TBMM Genel Kurulu’nun son oturumunda, Saadet- Gelecek Meclis Grubu’nun, “18 yaş altında artan suç eğilimleri’ önergesi üzerine konuşan Saadet Partisi Grup Başkanı, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, sokaklarda artan şiddeti, hayatın tamamen yozlaştığı hayali bir şehirde geçen 2005 yılı Hollywood yapımı ‘Sin City’(Günah Şehri) filmiyle anlattı. benzetti. Özdağ, “Ülkemiz filmlerdeki şiddet sahnelerini andıran bir yere dönüştürüldü. Hani meşhur bir film vardı, adı “Sin City” yani “Günah Şehri.” Bugün, o filmlerde gördüğümüz eline silah verilmiş sokak çetelerinin her yerde cirit attığı bir ülke hâline getirildik maalesef. Ekranlarda, TV’lerde gördüğümüz o şiddet sahneleri, inanın, ülkemizin bugün yaşadıklarıyla neredeyse aynı.”.
Muhalif- Ankara Özel
Gelecek-Saadet Partileri Grup Başkanı Selçuk Özdağ, "Türkiye, Silahlı Şiddet Sarmalının Esiri Oldu" dedi. TBMM Genel Kurulu’nun son oturumunda, Saadet- Gelecek Meclis Grubu’nun, “18 yaş altında artan suç eğilimleri’ önergesi üzerine konuşan Saadet Partisi Grup Başkanı, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, suçun kol gezdiği, hayatın tamamen yozlaştığı hayali bir şehirde geçen 2005 yılı Hollywood yapımı ‘Sin City’(Günah Şehri) filmini hatırlatarak, ülkenin adeta "Sin City" filmine benzeyen bir suç bataklığına dönüştüğünü söyledi. Ülke genelinde artan mafya ve çete olaylarına dikkat çeken Özdağ, sokaklarda yaşanan şiddet olaylarının sıradan bir hale geldiğini ve vatandaşların can güvenliğinden endişe duyduğunu belirtti. Devletin güvenlik sağlama noktasında yetersiz kaldığın, insanların kendi adaletlerini sağlamak amacıyla bireysel silahlanmaya yöneldiğini söyledi. Umut Vakfı'nın 2022 raporunda, Türkiye'de yaklaşık 4 bin silahlı şiddet olayının yaşandığını, 2.278 kişinin öldüğünü ve 4.231 kişinin yaralandığını hatırlatan Özdağ, durumun iki yıl öncesine dayandığını ve daha da kötüye gittiğini söyledi.
Özdağ’ın konuşması şöyle:
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) –Değerli milletvekilleri, ülkemiz filmlerdeki şiddet sahnelerini andıran bir yere dönüştürüldü. Hani meşhur bir film vardı, adı “Sin City” yani “Günah Şehri.” Bugün, o filmlerde gördüğümüz eline silah verilmiş sokak çetelerinin her yerde cirit attığı bir ülke hâline getirildik maalesef. Ekranlarda, TV’lerde gördüğümüz o şiddet sahneleri, inanın, ülkemizin bugün yaşadıklarıyla neredeyse aynı: Sokak ortasında öylesine insanlar öldürülüyor; çocukları kavga etti diye anneler babalar katlediliyor; trafikte tartıştıkları kişiler arabayla eziliyor; hoşlarına gitmeyen şarkıcılar başlarından vuruluyor; evlatlar annelerini, ninelerini öldürüyor; kimlik soran polisler vuruluyor; insanlar “Niye baktın?” diye dövülerek katlediliyor; küçük çocuklar, bebekler tecavüze uğruyor, öldürülüyor. Madde bağımlıları her yeri esir almış vaziyette, herkesin belinde silah, haraç listeleri yapılıyor. Bir kız çocuğu öldürülüyor ve hap kadar bu köyde aylardır kimin ya da kimlerin yaptığı bulunamıyor. On binlerce çocuğumuz kayboluyor ve çocuğun akıbeti dahi bilinmiyor. On binlerce çete mensubu ki çoğu 18 yaşından küçük olan çocuklarımız sokaklarda terör estiriyor, işyerlerini, evleri kurşunlayıp tehdit ediyorlar. Birbirleriyle savaşan çeteler ve çatışmalar arasında kalıp hayatını kaybeden masum insanlar var. Mafya, çete hesaplaşmaları mahalle aralarında, lüks AVM'lerde mekânlara taşınıyor. Mesaj veren kurşunlamalar, hatta bombalamalarla infazlar yapılıyor ve tüm bunlardan hayvanlar da nasibini alıyor. İnsanlar haklı dahi olsa kimseye bir şey söyleyemez oldu, karşısındakinin çekip vuracağından korkuyor, buna resmî görevliler de dâhil. Ekonomik çöküş, yoksulluk, çaresizlik ve umutsuzluk insanların psikolojilerini iyice bozdu, alınganlık, eziklik en üst seviyede. Selam verseniz yumruk yiyecek durumdayız, kimsede empati, tolerans kalmadı. Herkes herkese öfkeli, herkes herkesten nefret ediyor, herkes herkesi kıskanıyor, herkes bir başkasının hiçbir şeyi hak etmediğini düşünüyor, altta olanı eziyor, üste olana sahte saygı, temenna almış başını gidiyor ve esasen iktidar ise bu durumdan hiç de şikâyetçi değil, sanki ülkeyi ve halkı düşürdüğü bu durumdan dolayı kendisine yönelecek öfke ve tepkiyi vatandaşlara ihale etmenin rahatlığı içinde. Bitmeyen tartışma, kutuplaşma konularını durmadan gündeme boca edip milleti meşgul ediyorlar. İşine gelen konuları kamuoyunun gündemine bile getirmeden KHK, Cumhurbaşkanlığı kararı ve kararnameleriyle bir gece yarısında hallediveriyor ama milletin gerçek sorunları hakkında ipe un seriyor, havaya ıslık çalıyor, zamana yayıyor. İnsanlar birbirini sokaklarda öldürsün, mafya, çeteler ortalıkta infazlar yapsın, onlarca suç kaydı olanlar ellerini kollarını sallayarak rahatça gezip suç işlesin ama partinin bilmem kaçıncı kademeden bir kişiye kesinlikle laf dahi edilmesin, yoksa adalet hemen yerini buluveriyor. Şehir eşkıyalarına verilen üstü örtülü cezasızlık algısıyla sıradan vatandaşlarımızın maruz bırakıldığı güvensizlik ortamı birbirini beslemekte, ekonomik kriz sebebiyle bozulan moraller ve gelecek kaygısıyla aileden başlayarak topluma yayılan bir çöküşe yol açmaktadır. Ekonomik çöküş, yoksulluk, çaresizlik ve umutsuzluk insanların psikolojisini ve umutlarını altüst etti; Türkiye, silahlı şiddet sarmalının esiri bir ülke konumuna geldi. Giderek büyüyen bireysel ve organize bu şiddet fırtınası ülkemiz açısından bir beka sorunu hâline gelmiştir. Alışveriş merkezlerinde ve sokak ortasında yaşanan mafya, çete hesaplaşmaları, kişilerin kendi adaletini sağlamak güdüsüyle giriştikleri eylemleri sıradan asayiş olayları olarak görmek belki bu iktidarın tarzı olabilir ama öyle olmadığını bizler biliyoruz. Öyle ki yaşanan bu şiddet olaylarından dolayı ülkemiz bir suç bataklığına dönüştürülmüştür. Peki, bu bataklık silahsız olur mu? Olmaz elbette. Umut Vakfının 2022 yılına ait raporunda ülke genelinde yaklaşık 4 bin silahlı şiddet olayının yaşandığı, 2.278 kişinin öldürüldüğü, 4.231 kişinin de yaralandığı belirtilmektedir ki bunlar sadece raporlananlar ve iki yıl öncesinin rakamları. Peki, insanlar niçin silahlanıyor? Çocuklarımız niçin suça bulaşıyor ya da bulaştırılıyor? Kötü niyetli kişi ve gruplarını saymazsak vatandaşlar devletin güvenlik ve adalet tesis etme noktasında yetersiz olduğunu düşünüyor. İnsanlar kendi adaletini bireysel olarak sağlamanın derdine düşmüş ve elbette vatandaşlar devletin kendilerini kötü niyetli kişilere karşı koruyamadığını düşünüyor. Bakınız, bu durum devlet adına ciddi bir beka sorunudur. Eğer bir devlet -daha doğrusu, iktidarlar- vatandaşına güvenlik ve huzur içinde yaşama duygusu veremiyorsa kendisini sorgulamalıdır. Yaşanan son olaylardan sonra iktidarın propagandasını çokça yaptığı güvenlikçi siyaset anlayışının da içinin ne kadar boş olduğu ortaya çıkmıştır. Yaşanan sokak çatışmaları, mafya hesaplaşmaları ve kameralar önünde gerçekleştirilen infazlar bunun açık kanıtıdır.
Yorum Yazın