Sivil toplumun yaşamsal bir gücü olduğunu ileri sürmek kuşkusuz iddialı bir görüş. Ancak, önce Gezi Olayı sonra toprağını, zeytinini, derelerini, haklarını korumak için ayağa kalkmış köylü direnişlerini ve özellikle Kahraman Maraş Merkezli deprem günlerinde gözlemlediğim sivil toplum gerçeği beni bu iddialı başlığı yazmaya zorladı. Ayrıca bunlara benzer büyük küçük pek çok sivil toplum hareketini ve bunların etkilerini hem ülkemiz hem de tüm dünyadaki örnekleriyle yaşadıkça bu iddianın abartı olmadığını da söyleyebilirim. Sivil toplum küreselleşmeyle birlikte ivme kazanan müthiş bir güç. Tabii burada yanıtlanması gereken üç temel soru var. (1) Kavram olarak sivil toplum denince ne anladığımız (2) Sivil toplumun yaşamsal olan gücünü nereden ve nasıl aldığı (3) Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ile Sivil Toplumun farkı. Bu yazının amacı da bu üç sorunun yanıtlanması böylece gerek akademik dünyada gerekse de günlük yaşamda gelişi güzel ya da farklı anlamlarda kullanılan sivil toplum kavramını bilimsel yöntemle açıklamaktır. Çünkü kavram farklı niyetlerle ve farklı anlamlarda kullanılınca anlamsız tartışmalara neden olurken sivil toplumun gücünü örtük olarak dizginleme çabalarını da beraberinde getiriyor.
Oysaki herhangi bir kavram (1) Tanımıyla (2) Özellikleriyle (3) Örnekleriyle (4) Örnek olmayanları ile bütün olarak sağlam bir çerçeve içinde oluşur ve bu çerçevede açıklanır. Özelliklerinde değişiklik olmadığı sürece de kavram değişmez. Örneğin devlet kavramının temel özellikleri; belirlenmiş bir toprak parçası, bunun üzerinde yaşayan bir halk ve bunları yöneten bir otoritedir. Zamanla bu özelliklere yeni özellikler yüklendiğinde ise devletin niteliği ile birlikte türü de değişir. Nitekim tarihsel süreçte erken devlet kent devletine, kent devleti feodal devlete, feodal devlet mutlakiyetçi devlete, mutlakiyetçi devlet de ulusal/ulus devlete dönüşürken devlet yeni özellikler yüklenerek yeni formuna dönüştü. Bu şekilde örneğin ulus devlet de üzerine yüklenen küresel yurttaşlık, çok dillilik, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve sivil toplum nitelikleri ile farklılaştığı için “demokratik devlete” dönüştü. Kısaca kavram olarak devlet temel niteliklerini korurken çağın gereği yeni nitelikler kazandığı için de dönüşme eğilimi ve yeteneğindedir. Zaten halen 2020’li yıllarda küreselleşen bir dünyada ulus devletten demokratik devlete dönüşme sürecini yaşamaktayız…
Yorum Yazın