Türkiye - İsrail - Filistin Cahit Sıtkı Tarancı'nın o şiirinde buluşabilir mi

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Türkiye - İsrail - Filistin Cahit Sıtkı Tarancı'nın o şiirinde buluşabilir mi
Abone ol

TBMM’de, İsrail Cumhurbaşkanı Peres ile Abbas aynı gün kürsüye çıkarak bir ilke imza atılmıştı; 2007 yılında AKP’nin dış politikası

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un olağanüstü toplantı çağrısı üzerine yarın 15 Ağustos 2024 günü  toplanacak Meclis Genel Kurulu’nda Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Ortadoğu’daki son gelişmelerle ilgili bir konuşma yapacak. Gazze’de insanlık dışı uygulamalarıyla gerginleşen ilişkide Güney Afrika'nın İsrail'e karşı açtığı soykırım davasına resmi olarak müdahil olma başvurusu da yapan Türkiye, bundan 17 yıl önce dış politikasında birbiriyle çatışma halinde olan iki ülkenin liderini bir araya  getirerek tarihi bir buluşmaya ev sahipliği yapmıştı. 2007 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün resmi konuğu olarak Türkiye’ye gelen dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Meclis Genel Kurulu’nun 13 Kasım 2007 tarihli oturumunda peş peşe konuşmaları tarihi bir gün olarak dikkat çekiyor. Abdullah Gül ve dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve hükümet bulundukları sıralardan bu konuşmaları izliyor. Peres, konuşmasını Cahit Sıtkı Tarancı’nın "Memleket isterim. Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun” şiiriyle tamamlıyor.  Abbas, daha sonra 2012 yılında Meclis Genel Kurulu’nda yeniden hitap ediyor.

Hülya Özmen - Muhalif Özel

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un olağanüstü toplantı çağrısı üzerine yarın 15 Ağustos 2024 günü   toplanacak Meclis Genel Kurulu’nda Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Ortadoğu’daki son gelişmelerle ilgili bir konuşma yapacak. İplerin kopma noktasına geldiği İsrail’le olan ilişkiler bundan 17 yıl önce iki ülke arasında farklı bir diyaloğa işaret ediyor. 2007 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün resmi konuğu olarak Türkiye’ye gelen dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Meclis Genel Kurulu’nun 13 Kasım 2007 tarihli oturumunda peş peşe   yaptıkları konuşmalarla tarihi bir gün olarak net ediliyor. Abdullah Gül ve dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve hükümet bulundukları sıralardan konuşmaları izliyor. Peres, konuşmasını Cahit Sıtkı Tarancı’nın "Memleket isterim. Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun” şiiriyle tamamlıyor. Abbas, daha sonra 2012 yılında Meclis Genel Kurulu’nda yeniden hitap ediyor.  13 Kasım 2007 tarihi, birbiriyle çatışma içinde olan iki ülkenin liderlerinin aynı gün Genel Kurul’da hitap etmesi ve Türkiye’nin dış politikası yönünden önem taşıyor.

“Türkiye, son yüzyılda bir devrim yaşadı, eski bir imparatorluktan güçlü bir cumhuriyete dönüştü”.

Peres’in 17 yıl önce verdiği mesaj: Türkiye, Gazze Şeridi'nin terör dehşetinden ve ateşlenen füzelerden kurtarılmasına…

 Meclis Genel Kurulu’nda önce Şimon Peres hitap ediyor.  Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüne dikkat çeken Peres, “Kemal Atatürk "Kendi hayatlarımızda mutluluğa ulaşmanın tek yolu, kendimizin değil, bizden sonra geleceklerin çıkarlarını gözetmektir." demiştir. Türkiye, son yüzyılda bir devrim yaşadı, eski bir imparatorluktan güçlü bir cumhuriyete dönüştü “diyor.  Konuşmasından bazı başlıklar şöyle:

“Saygıdeğer Meclis üyeleri, buraya Filistinliler ile aramızda bir barış anlaşması yapma çabalarına katkıda bulunmak ve Suriye'den Yemen'e kadar tüm bölgede barış imkânlarının araştırılması için fikir alışverişinde bulunmak, sadece dinlenilmek değil, dinlemek için geldik. Terörü kınama konusunda birleştik. Terörün ahlaki bir temeli yoktur. Terör, bir yıkımdır ve mesajı kandır. Biz hep birlikte terör tehlikesinden kurtulmak ve bölgemize yeni bir ufuk açmak istiyoruz. Çünkü bilim ve teknoloji vasıtasıyla da bölgemizi yoksulluk ve düşmanlıktan kurtarabiliriz”.

“Türkiye, Gazze Şeridi'nin terör dehşetinden ve ateşlenen füzelerden kurtarılmasına, kaçırılan İsrail askerlerinin iadesine ve 1,5 milyon Filistinlinin normal hayatlarına dönmesine de katkıda bulunabilir”.

“Füzeler sökülür, askerler geri döner ve Gazze ve komşuları sükûnetle tanışırlar”.

“Türkiye'nin, mevcut liderliği altında, siyasi barışın tesisi ve ekonomik, yerel ve bölgesel bansın inşası için en iyi imkânlarını kullanmaya hazır olması çok önemlidir”.

“Bu yol zor ve engellerle dolu olmakla birlikte bugün de iki halk için iki devlet çözümüne ulaşmak için kararlıyız: Filistin halkı için Filistin devleti, Yahudi halkı için Yahudi devleti”.

--

Mahmud Abbas: Biz, Filistinli, İsrailli ve Arap, gelecek kuşakları tehdit ve savaşlardan arındırılmış bir gelecek diliyoruz.

 İsrail Cumhurbaşkanının konuşmasının ardından Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, konuşmasında “Biz, Filistinli, İsrailli ve Arap, gelecek kuşakları tehdit ve savaşlardan arındırılmış bir gelecek diliyoruz” diyor.  Abbas, “Türkiye gerek İsrail-Filistin uyuşmazlığı gerekse Arap-İsrail uyuşmazlığına çözüm bulma yolunda etkin rollerde bulunacağına ve buna imkân olduğuna bizler inanıyoruz. Sizin rolünüz, uluslararası barışsever ülkelerin rolleri yanı sıra ve uluslararası kuruluşların desteğinin yanı sıra kesinlikle etkili olacaktır. Bizler bu günlerde, Annapolis Uluslararası Barış Konferansı öncesinde, onun arifesinde yaşamaktayız. Hiç kuşkusuz, biz, itidalin ve bölgemizde barışın gerçekleşmesini arzuluyoruz. Münih toplantı sonuçlarında iki taraftan biri kazanacaktır, ya barış taraftarları, itidal tarafları ya da kuvvete başvuran, işgali devam ettiren ve savaş taraftarı olan kazanacaktır. Bizler aynı kampta yer alıyoruz, Filistin ve Türkiye. Barışçı bir tutum izliyoruz, aşırıcılığı reddediyoruz, halklarımızın karşılaştığı güçlüklere ve zorluklara göğüs gerebilmemiz için barışçıl yolları izlemekteyiz” diyor.

 TBMM Genel Kurulu’nun 13 Kasım 2007 tarihli tarihi oturumu şöyle:

 BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

Genel Kurulu teşrif eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ve Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas 'a Başkanlıkça "Hoş geldiniz " denilmesi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan İsrail Devlet Başkanı Sayın Şimon Peres ile Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Sayın Mahmud Abbas, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Koksal Toptan'ın refakatinde, şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir. Kendilerine yüce Meclisimiz adına "Hoş geldiniz" diyorum. (Ayakta alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Sayın Peres ve Sayın Abbas'ı Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında birlikte görmekten büyük kıvanç duyduğumuzu ifade ediyor, bu beraberliğin dünyamıza barış getirmesini diliyoruz.

Genel Kurulun 8 Kasım 2007 tarihli 18'inci Birleşiminde alınan karar gereğince, konuşmalarını yapmak üzere İsrail Devlet Başkanı Sayın Şimon Peres'i kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Peres. (Alkışlar)

 

13 Kasım 2007 Salı

Birinci Oturum

Açılma Saati: 15:00

Başkan : Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu

Katip Üyeler : Yusuf Coşkun (Bingöl), Canan Candemir Çelik (Bursa)

İSRAİL DEVLET BAŞKANI ŞİMON PERES - Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Filistin Yönetimi Başkanı, Sayın Meclis Başkanı, saygıdeğer Meclis üyeleri; Parlamentonuzda bulunmaktan büyük kıvanç ve huzur duyuyorum. Parlamentonuz geçmişte tarih yazmış ve ilerisi için tarih yazmaya devam edecektir.

Kemal Atatürk "Kendi hayatlarımızda mutluluğa ulaşmanın tek yolu, kendimizin değil, bizden sonra geleceklerin çıkarlarını gözetmektir." demiştir. Türkiye, son yüzyılda bir devrim yaşadı, eski bir imparatorluktan güçlü bir cumhuriyete dönüştü. Geçmişe gömülen bir varlıktan, kendisi, bölge ülkeleri, onların dinleri ve başka dinlerden halklar için, İsrail'in tanrısı ile İsmail'in tanrısının yıkım değil hayat tanrısı olduğunun kanıtladığı yeni bir gelecek yaratan bir varlığa dönüştü.

Yahudi halkının, sizlerin ülkesi, insanları ve kültürü ile ilişkileri çok eski ve köklüdür. Benim milletim, tıpkı sizinki gibi, binlerce yıla yayılan bir tarih hafızasına sahiptir. İnanç, hafıza ve umut Yahudi halkının var oluşunun temelleridir. Büyük acılar çekerek yaklaşık iki bin yıl oradan oraya savrulduktan sonra anavatana dönmüş olmak bunun delilidir. Biz hatırlayan bir milletiz. Biz, halkımızın başına büyük bir felaket geldiğinde, atalarınızın atalarımıza nasıl el uzattığını hatırlıyoruz. İspanya Kralı İspanya'da yerleşik Yahudi toplumunu, Hristiyan inancını benimsemek ya da İber Yarımadası'ndan kovulmak arasında imkânsız bir tercih yapmaya zorlayan bir karar yayınlandığında, Yahudilerin çoğu sürgünü seçti. Fakat, Avrupa ülkelerinin çoğu onları kolları açık beklemiyorlardı.

Sadece İstanbul'daki "Yüce Kapı" toplu olarak göç etmelerine ve Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yerleşmelerine geçit verdi. Burada kendi manevi hayatlarını sürdürebilecekleri ve inançlarına göre dinlerini uygulayabilecekleri hoşgörülü bir yuva buldular.

İspanya'dan gelen Yahudiler Türkiye'de ilk matbaayı kurduklarında, bilge Sultan II. Bayezid'den şu övgüyü aldılar: "Ferdinand'ın akıllı bir kral olduğu nasıl söylenebilir ki! Kendi ülkesini daha fakir bizimkini ise daha zengin yaptı."

Ben buraya şiddet içeren dinî aşırılık dalgalarının kendi modern kıyılarını yalamasına izin vermeyen dost ve aydınlık İslam kültürü Türkiye'ye takdirlerimizi ifade etmeye geldim. Türkiye, felsefe, sanat, bilim, mimari ve insan yaratıcılığının tüm alanlarına büyük katkısı olmuş İslam medeniyetinin görkemini temsil etmektedir.

Türkiye bugün de İslam kültürünün onurunu tahrik, nefret ve terör vasıtasıyla onun gerçek imajını bozmaya çalışanlara karşı en ön sırada korumaya devam etmektedir. Türkiye'nin takip ettiği yolu çepeçevre bir uyum yaratma vasıtası olarak görüyoruz. Diğer taraftan İran -saklamayacağım- diğerleri üzerinde kendi hegemonyasını kurmayı amaçlamaktadır. Türkiye inanca, İran endişeye yol açmaktadır.

Bu nedenle Türkiye hem Orta Doğu hem de Avrupa için gereklidir. Benim görüşüme göre Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı Türkiye'nin Avrupa'ya ihtiyacından daha az değildir. İsrail halkı adına sizlerin ve halkınızın rolünü ve görevini saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer Meclis üyeleri, buraya Filistinliler ile aramızda bir barış anlaşması yapma çabalarına katkıda bulunmak ve Suriye'den Yemen'e kadar tüm bölgede banş imkânlarının araştırılması için fikir alışverişinde bulunmak, sadece dinlenilmek değil, dinlemek için geldik. Terörü kınama konusunda birleştik. Terörün ahlaki bir temeli yoktur. Terör, bir yıkımdır ve mesajı kandır. Biz hep birlikte terör tehlikesinden kurtulmak ve bölgemize yeni bir ufuk açmak istiyoruz. Çünkü bilim ve teknoloji vasıtasıyla da bölgemizi yoksulluk ve düşmanlıktan kurtarabiliriz.

Türkiye, Gazze Şeridi'nin terör dehşetinden ve ateşlenen füzelerden kurtarılmasına, kaçırılan İsrail askerlerinin iadesine ve 1,5 milyon Filistinlinin normal hayatlarına dönmesine de katkıda bulunabilir.

Füzeler sökülür, askerler geri döner ve Gazze ve komşuları sükûnetle tanışırlar.

Türkiye'nin, mevcut liderliği altında, siyasi barışın tesisi ve ekonomik, yerel ve bölgesel bansın inşası için en iyi imkânlannı kullanmaya hazır olması çok önemlidir.

Sayın Meclis üyeleri, İsrail devletinin bu anlaşmazlığa son vermeye kararlı olduğunu beyan etmek istiyorum. Barış, İsrail devletinin çıkarlarının başında gelmektedir. Filistin halkına ve kendisiyle Başbakanımız arasında güvene dayalı bir ilişki oluşturmuş, etkileyici bir lider olan Sayın Mahmut Abbas başkanlığındaki seçilmiş liderliğine saygı duymaktayız. Bu güven ilişkisi, Türkiye'nin saygıdeğer Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ile İsrail liderliği arasında mevcut karşılıklı güven ve saygı ile aynı şekilde siyasi sürece büyük katkıda bulunacaktır.

Türkiye, Annapolis Konferansında bir ortak olacaktır. Annapolis, bir açılış toplantısı değildir, bir gösteri hiç değildir. Tarafların bir barış anlaşmasının derinliğine inecekleri ve ona bir yön, çerçeve ve ivme verecekleri, üzerinde uzlaşılmış bir nirengi noktasıdır.

Bu, tarihî bir başarısızlık hâline dönüşmemesi gereken tarihî bir fırsattır. Farklı dualar okusak bile, gözlerimiz aynı semaya, aynı Orta Doğu vizyonuna çevrilidir. Burada, tüm taraflarca saygı duyulan ve üç kıtayı birbirine bağlayan Türkiye kendi eşsiz katkılarını yapabilir.

Bu siyasi ufuk, İsrail devletinin yanı sıra bir Filistin devletinin kurulmasına yol açacaktır. Demokratik İsrail devletinin yanı başındaki demokratik, bağımsız, refah içinde bir Filistin devleti, hepimize zarar veren düşmanlık ve terörün son bulmasını mümkün kılacak ve gereksiz savaşlarda toprağın mahvolmasını, suyun zehirlenmesini, havanın kirlenmesini ve kaynakların ziyan edilmesini önlemiş olacağız.

Barış geçici bir menfaat değildir, kalıcı bir amaçtır; savaş gibi tek taraflı olamaz, umut gibi çok taraflı olmalıdır.

Saygıdeğer Meclis üyeleri, yeni bir yola giden üç ortaklı bu toplantının bir eşi daha yoktur tarihte.

Bu yeni bir umut birleşimidir.

Umuyorum ki bu sabah üzerinde görüştüğümüz Ankara Forumu ve programı barış için kalıcı bir rüzgâr estirecek ve bu rüzgârı sadece zirve toplantılarında değil, halklar arasında hissedilecek bir barışa dönüştürmek için ekonomik bir enerji yaratacaktır; terör yerine kalkınma ve bilim ve teknolojinin manevi mirasımıza zarar vermeyecek büyük bir potansiyel yarattığı yeni bir çağa açılan bir kapı olacaktır.

Bu platformu, Filistin halkının Lideri -bizdeki adıyla- Abu Mazen ile paylaşmaktan mutluyum, kendisi barışa doğru yönelen büyük bir kişiliktir. Oslo Anlaşması'nı, Washington'da Beyaz Saray'ın çimenleri üzerinde yapılan bir törende; o, Filistin halkı, ben de İsrail adına beraber imzaladık. Bu anlaşma, Orta Doğu'daki rutuni değiştirdi. Çünkü ilk defa halkların barışa doğru ilerleyeceği bir yol yarattı.

Bu yol zor ve engellerle dolu olmakla birlikte bugün de iki halk için iki devlet çözümüne ulaşmak için kararlıyız: Filistin halkı için Filistin devleti, Yahudi halkı için Yahudi devleti.

Burada bu yol üzerinde yeni bir safhayı yaşıyoruz. Bu eşi görülmemiş tabloda, Türkiye, kendi sistemini yaratmış olan bu büyük ülke, bu tarihî süreçte, siyasi barış ile ekonomik barışın, gelenek ve bilimin birleştirilmesine eşsiz bir katkıda bulunarak aktif bir manivela görevini üstlenmektedir.

Türkiye artık hem ortak hem de yapımcıdır, hem global bir mimar hem de yerel bir mühendistir. Türkiye ile İsrail arasındaki çok gelişmiş stratejik ve ekonomik çıkarlar, yılda milyarlarca dolara ulaşan karşılıklı ticaret hacmi ve nihayetinde siyasi ve stratejik ilişkilerimiz aramızdaki cesur, gelişen ve yararlı iş birliği için mükemmel ve istikrarlı bir temel teşkil etmektedir. Daha az önemli olamayan bir diğer boyut ise iki halk arasındaki "vatandaş-halk-insan" seviyelerindeki ilişkilerdir. Ülkenizin güzel insanları, kültürü, doğası ve geniş sahilleri İsrail halkının kalbini kazanmıştır. Bunun en açık ifadesi yüz binlerce İsrailli turistin her sene ve her mevsimde tekrar tekrar Türkiye'ye gelmesidir.

Türk vatandaşlarının sekiz yıl önce başlarına gelen deprem felaketinde İsrail'in yardımlarını takdirle kabul ettiklerini ve Türk halkının İstanbul'daki "Neve Shalom" ve "Beit İsrael" sinagoglarına dört yıl önce yapılan kanlı saldırıları derinden kınadıklarını biliyorum. Teröre karşı mücadelede, bazı nüanslar olsa da, ortak bir kaderi paylaşıyoruz.

Ekselansları, ülkenizin şanlı geçmişinin büyük geleceği için sadece bir önsöz teşkil ettiğini düşünüyorum. Yahudi halkı ile Filistin halkının tarihlerinin de barış içindeki İsrail devleti, Filistin devleti ve tüm bölge için parlak bir geleceğe işaret ettiğine inanıyorum. Gerçek dostluk, azim ve kararlılıkla, Doğu Akdeniz havzasındaki halklar, dinler ve toplumlar arasındaki uzlaşma, kardeşlik ve ortaklık için çalışacağız.

Büyük Türk şairi Cahit Sıtkı Tarancı'nın samimi sözlerini çok severim:

"Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun."

Türkiye, İsrail ve bütün bölge halkları arasındaki dostluk anlaşması çok yaşasın! Tanrı dostluğumuzu

daim etsin!

Teşekkür ediyorum.

Sağlıklı ve güçlü kalın. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Peres.

(İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres, Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Koksal Toptan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile tokalaştı.) (Alkışlar)

(İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı ile tokalaştı.) (Alkışlar)

 

BAŞKAN - Şimdi de konuşmalarını yapmak üzere Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Sayın Mahmud

Abbas'ı kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Abbas. (Alkışlar)

Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas 'in Genel Kurula hitaben konuşması

FİLİSTİN ULUSAL YÖNETİMİ BAŞKANI MAHMUD ABBAS - Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Koksal Toptan, değerli kardeşlerim, sayın milletvekilleri, muhterem hazırun; Yüce Allah'ın selam, rahmet ve bereketi hepinizin üzerine olsun.

Yüce Meclisinizi ziyaretimden ve sizlere hitap etmemize ilişkin nazik davetinizden büyük memnuniyet duyduğumu ifade ederek konuşmama başlamak istiyorum.

Yüce Meclisiniz sağlam demokrasinin kalesidir, fikrî ve siyasi çoğulculuğun hamişidir. Bu çoğulculuk bizim için Orta Doğu'da ve Arap bölgesi için ayrıca örnek oluşturmaktadır. Arzumuz, bundan esinlenerek yol alabilmektir.

Türkiye çıkarlarının partisel ve siyasi rekabetin üstünde tutulması, yönetimin barış içinde el değiştirmesi, yetkinin millete verilmesi hususunda Türkiye'nin sergilemiş olduğu uygar ve demokratik uygulaması, bölge halkları ve Filistin halkınca takdirle izlenmektedir. Türkiye, bu yüce Meclisiyle, cumhuriyetinin gücüne güç katarak idame ettirmiştir, vatandaşlarının, ayrı da olsa düşüncelerini zenginlik olarak kabul etmiştir.

Biz de Filistin'de demokrasinin yerleşmesini arzuladık. Seçimlere dayalı yeni bir siyasi sistemi oluşturmak istedik. Bu gayretlerimiz, bağımsızlık mücadelemizin bir parçasıdır. Aynı zamanda, bağımsız Filistin devletinin çekirdeği olsun istedik. Genel seçimler ve sandık aracılığıyla yönetimin el değiştirmesini ve yetkinin tamamen halka bırakılmasını istedik. Sizlerin uygulamasını takip etmeyi arzuladık. Ancak, üzülerek belirteyim, bu hedefe ulaşmak için, bütün gayret ve çabalarımıza rağmen, bazı uluslararası baskılara maruz kaldık. Ayrıca, siyasi ve ekonomik yaptırımlara ve ambargolara hedef olduk ve böylelikle, bu deneyimimizin başarısızlığa ulaşması için baskılara maruz kaldık.

Ayrıca, içimizde de bazı güçler, demokrasi yolundaki gayretlere inanmadılar ve bunları reddettiler ve demokrasinin altyapısını oluşturan hukuki ve yasal düzenlemeleri de kabul etmediler. Kuvvete başvurma, siyasi ve askerî devrimlere daha öncelik verdiler ve böylelikle halka gidilmesini reddettiler.

Uğraşmamıza rağmen, sizlerin de uygulamasını tatbik edemedik biz Filistin'de.

Sayın Başkanlar, değerli milletvekilleri; yüce Allah Türkiye'ye müstesna coğrafik konuma sahip bir yer bahsetmiştir. Basiretli liderleri, tarihin muhtelif dönemlerinde insanlığa birlik, beraberlik tablosu sunmuşlar, kültür ve siyasi köprü olarak Türkiye'nin görev ifa etmesini başarmışlardır. İnsanlık bunu görmüştür. Biz bu vesileyle Türkiye'ye takdirlerimizi sunuyoruz. Ayrıca, "Dinler Arası Diyalog" başlığı altında Türkiye'nin öncülüğünde başlatılan bu önemli uğraştan dolayı da takdirlerimizi sunmak istiyoruz.

Türkiye'nin bölgesel ve uluslararası düzeydeki etkinliğinin bilinci içindeyiz. Biz, Filistin'de kardeş ülke Türkiye ile siyasi ve ekonomik alanda gelişmekte olan ilişkilerimizin vardığı düzeyden memnuniyet duyuyoruz. Ayrıca, bu vesileyle, muhakkak huzurunuzda dile getirmem lazım; Filistin'e ve Filistin davasına olan desteğinizden dolayı muhakkak teşekkür etmek istiyorum. Filistin halkının iradesi, bağımsız Filistin Devleti'nin kurulması yönünde sürekli bizleri desteklemişsinizdir.

Türkiye gerek İsrail-Filistin uyuşmazlığı gerekse Arap-İsrail uyuşmazlığına çözüm bulma yolunda etkin rollerde bulunacağına ve buna imkân olduğuna bizler inanıyoruz. Sizin rolünüz, uluslararası barışsever ülkelerin rolleri yanı sıra ve uluslararası kuruluşların desteğinin yanı sıra kesinlikle etkili olacaktır. Bizler bu günlerde, Annapolis Uluslararası Barış Konferansı öncesinde, onun arifesinde yaşamaktayız. Hiç kuşkusuz, biz, itidalin ve bölgemizde barışın gerçekleşmesini arzuluyoruz. Münih toplantı sonuçlarında iki taraftan biri kazanacaktır, ya barış taraftarları, itidal tarafları ya da kuvvete başvuran, işgali devam ettiren ve savaş taraftarı olan kazanacaktır.

Bizler aynı kampta yer alıyoruz, Filistin ve Türkiye. Barışçı bir tutum izliyoruz, aşırıcılığı reddediyoruz, halklarımızın karşılaştığı güçlüklere ve zorluklara göğüs gerebilmemiz için barışçıl yolları izlemekteyiz.

Bütün bunlara ilaveten, kültürümüz ve inancımızın temelini oluşturan prensiplerimiz ve insani değerler, ılımlılığı, itidali, barışçı olmayı emretmektedir. İnsanlık arasında ayrım yoktur, insanlık eşittir. Başka bir ulusun halkına karşı düşmanca davranma, haksız yere zulmetme ve toprağını işgal etme, hiçbir zaman, ne insanlık kuralları ne de dinî inançlarımızla bağdaşmamaktadır. Bizler barış yolunda gerekli gayret ve çabayı devam ettiriyoruz. Hâlihazırda gayretlerimiz kesintisiz devam ediyor. Dörtlü komitenin çabalarını destekledik. Amerika Başkanı Bush'un girişimini ve kapsamlı barış yolunda, iki devletli esas üzerine kurulu çağrısını ve girişimini destekledik ve İsrail'in yanı sıra bağımsız bir Filistin devletinin oluşmasını öngörmektedir bu görüş. Amerika Dışişleri Bakanı Doktor Rice'ın hâlihazırdaki gayretlerini de destekliyoruz. Zira, bu gayretler bağlamında, 1967 yılında işgal edilmiş olan Filistin topraklarının tamamının İsrail işgalinden kurtarılması ve taraflar arasında uyuşmazlığa neden olan konulara çözüm bulunması öngörülmektedir. Bu müstesna fırsatın hafife alınması tehlikeli sonuçlar doğuracaktır veya bu fırsatın gerçekleşmesinin önüne engeller çıkarılması, dar bir açıdan bakılması olumsuz neticelere yol açacaktır veya hâlihazır durumun emrivaki olarak kabul ettirilmeye gayret edilmesi hiç kuşkusuz olumsuz neticelere yol açacaktır. Bu müstesna fırsatı, uyuşmazlık tarihinde bu müstesna fırsatı muhakkak değerlendirmemiz lazım, başarıya ulaşması için elden gelen gayreti sarf etmemiz gerekmektedir.

Biz daha önce müteaddit kereler belirttik, işgal, yerleşim yerlerinin genişletilmesi, duvar inşaatının devam edilmesi bölgede barışa ve güvene altyapı oluşturamayacağını belirttik. Bunun yanı sıra, 12 binden fazla Filistinli vatandaşımın tutukluluk hâlleri devam etmektedir, köyler ve kentler arasında yüzlerce barikatlara devam edilmektedir. Biz, Filistinli, İsrailli ve Arap, gelecek kuşakları tehdit ve savaşlardan arındırılmış bir gelecek diliyoruz. Filistin sorununun tüm yönleriyle çözüme kavuşması üzerinde dururken bölgedeki geniş kapsamlı banş çabalarını da unutmuyoruz. Bunlar, aynı zamanda bu çabalar Lübnan toprak sorunu ile işgal altındaki Suriye'ye ait Golan'ı da kapsaması gerekiyor, aynı zamanda sayıları 5 milyonu bulan Filistinli mültecilerin sorununa da köklü bir çözüm getirmesi gerekiyor.

Dünya ve bütün ilgili taraflar Arap tutumunun şimdi bütün bölgeyi kapsayacak geniş kapsamlı bir barış için gerçek bir temel oluşturduğunu görmeli.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İslam Konferansı Teşkilatı tarafından da yayınlanan kararlarla da desteklenen Arap barış girişimi, Arapların gerçek bir barışa hazır olduklarını göstermektedir; ki, Birleşmiş Milletler kararı, bildiğiniz üzere -1515 no.lu bu karar - Arap girişimini de içeriyordu ve aynı zamanda İslam konferansının da kabul etmiş olduğu bu Arap girişimi veyahut da diğer herhangi bir yol haritası projesini de -barışla ilgili olarak- bunlann hepsini kabul etmekteyiz.

Böylece, bütün bölge ülkeleri arasında daha açık yeni ilişkiler için fırsat yaratılmış olacak. Bu girişim aynı zamanda bölgesel kalkınma projelerinin gerçekleşmesine de katkıda bulunacak ve yine aynı zamanda bölgesel kalkınma projelerini ve gelişmiş bir ekonomik iş birliğini sağlayacaktır. Girişim, ayrıca, gerginliğin temel sebebini ortadan kaldıracak.

Bilindiği üzere, bölgedeki gerginlik, şiddet ve peş peşe gelen savaşların arkasında da yine bu sebep yer almaktadır. Şüphesiz ki, Kudüs şehri istenilen barışta önemli bir yer tutmaktadır. Bu önemi sadece Filistin ve İsrailliler için değil, aynı zamanda her üç tek tanrılı dinler için de geçerlidir. Biz burada Doğu Kudüs'ün 1967 yılında işgal edilen topraklardan ayrılmaz bir parça olduğunu vurgulamak istiyoruz. Filistin devletinin Doğu Kudüs'ten başka bir başkenti olmayacağını da vurgulamak istiyoruz.

Gelecekte Kudüs için çözüm getirecek İslam Konferansı'na üye kardeş ülkelerin katkılarını da memnuniyetle karşılayacağımızı bildiriyoruz.

Tabii, bu yapılırken bütün dinlerin haklarının korunması, bütün kutsal mekânlara geçişlerin serbest bırakılması ve dinî temele dayalı düşmanlık ve gerginlik yaratacak engellemelerden uzak kalınması da gerekiyor.

Bugün Kudüs'ün ambargo ve etrafına örülmüş olan duvarlardan dolayı çekmiş olduğu zorluklar, gerek Müslüman gerekse Hristiyan vatandaşların kutsal mekânlarını ziyaret etmelerine getirilen kısıtlamalar, tarihî ve kültürel dokusunun ve çok çeşitliliğinin ortadan kaldırılması için harcanan çabalar, bizim için ve bölgedeki bütün taraflar için işgalin sona erdirilmesi ve hoşgörü ile insani eşitliğin sağlanması için gerçek bir ölçü oluşturuyor.

Sayın Başkan, şüphesiz ki, sizler de bölgedeki bazı ülkelerde var olan durumlardan dolayı endişe duyuyorsunuz. Aynı zamanda iç çekişmelerin sona ermesi ve aynı zamanda kardeş Irak'ta barışın sağlanması ve kardeş Irak halkının içinde bulunduğu zor durumlardan kurtulması için, yine aynı şekilde Irak'ın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün korunması ve barış için rolünün yeniden kazandırılması için gerekenin yapılmasını diliyoruz.

Biz aynı zamanda Lübnan'da bansın sağlanmasını temenni ediyor ve diliyoruz. Anayasal düzeni ile bağımsızlık ve demokratik deneyiminin korunmasını diliyoruz. Bunun için de biz, her zaman şunu vurguladık ki, Filistin halkı -ki bilindiği üzere geçici olarak Lübnan'da mülteci olarak bulunmakta ve vatanına dönmeyi ummaktadır- Lübnan devletinin rolünü desteklemeyi amaçlamaktadır ve ulusal topraklarındaki kontrolün sağlanması ve amaçlarının gerçekleştirilmesi, Lübnan'ın korunması ve halkının geleceği için çalışmaktadır.

Aynı zamanda şundan emin olunuz ki, değerli kardeşlerim, bizler geçmişte de çalıştık ve gelecekte de iç sorunlanmızın çözümü için çaba harcayacağız ve biz bunu yaparken demokrasiye bağlı kalacağız ve aynı zamanda, birlik ve hoşgörü içerisinde hareket edeceğiz. Burada şunu vurgulamak istiyoruz ki: Herhangi bir uzlaşı veya diyalog eğer bu askerî darbeye dayandırılıyorsa emrivaki olarak, bizim aramızdaki uçurumun daha da derinleşmesine yol açacaktır ve aynı zamanda bölünmelere yol açacaktır.

Ve ben bu değerli Parlamento önünde şunu vurgulamak istiyorum ki: Biz elimizi diyalog için uzatıyoruz. Sadece meşruluğa saygı gösterilsin ve darbeler kullanılmasın. Ve bilindiği üzere, bunların bir baskı aracı olarak ve pazarlık aracı olarak kullanılmaması gerekiyor.

Sizlere sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum; başta Sayın Parlamento Başkanına, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ekselanslanna ve Sayın Başbakana, aynı zamanda İsrail Devlet Başkanına ve değerli Parlamentonun bütün üyelerine, bize bu fırsatı tanıdığınız için, sizlerle bu konuşma fırsatını tanıdığınız için; aynı zamanda kardeş Türk halkına hitap etmemize yardımcı olduğunuz için; ki, bilindiği üzere, bizim, Türk halkıyla köklü tarihe dayalı bağlantılarımız, kardeşlik bağlarımız vardır.

Bu fırsatı bana verdiğiniz için sonsuz teşekkürlerimi sunarken, aynı zamanda Türkiye'deki kardeşlerimize şunu da vurgulamak istiyorum: Her Filistinli adına şunu vurguluyorum ki, biz sürekli size bakacağız ve sizin deneyiminizi izleyeceğiz, demokratik deneyiminizi, yapılanmada ve aynı zamanda değerli siyasi çalışmalarınızı izleyeceğiz ve biz sizin deneyiminizden yararlanıp örnek alacağız. Tekrar buluşmak üzere sizlere sonsuz teşekkürlerimi, sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Saym Abbas.

(Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ile tokalaştı.) (Alkışlar)

(Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Divan Üyesi Yusuf Coşkun, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın ile tokalaştı.)

(Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İsrail Devlet Başkanı Sayın Şimon Peres ile Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Sayın Mahmud Abbas, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Koksal Toptan'ın refakatinde Genel Kuruldan ayrılmaktadırlar. (Ayakta alkışlar)

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum


Yorum Yazın