Ufuk Uras’tan Akşener’e ‘salak solcular’ yanıtı

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Ufuk Uras’tan Akşener’e ‘salak solcular’ yanıtı
Abone ol
İYİP Genel Başkanı Meral Akşener partisinin dünkü Meclis grup toplantısındaki konuşmasında "Manifesto'yu da Kapital'i de okumamış salaklar" ifadesiyle solcuları hedef almıştı.

Hülya Özmen- Muhalif özel  

TBMM 23.dönem İstanbul Milletvekili, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Kurucu Üyesi ve Eski Genel Başkanı Ufuk Uras, kadınların altın ya da para kabul günlerinin önemine de değindiği Meclis Grup toplantısında, solculara “Manifestoyu da, Kapitali de okumamış salaklar” diyen İYİP Genel Başkanı Meral Akşener’e, “Cem Karaca'nın bir karşılıksız aşk hikayesi üzerine yaptığı ironik anlatımdan yola çıkarak solun sınıfsal stabilizasyonu savunduğu, aslolanın sınıfsal geçirgenlik olduğu tezi de ne manifestoda ne de Kapitalde mevcuttur” yanıtı verdi. “Konu Meral Akşener'in hangi sınıftan geldiği üzerinden şekillenmedi, ÖDP döneminde, İçişleri bakanıyken yasadışı telefon dinlemeleri üzerine suç duyurusunda bulunmuş ve "Koca kulağa Hayır" kampanyası yapmıştık” bilgisini veren Uras, sınıfsız, sömürüsüz toplum özleminin bugün de bizleri var eden en önemli ihtiyaç olduğunu vurguladı ve “Umarım bazı siyasilerimiz kendi sözlerine mecnun olma hallerinden bir an önce kurtulup hayatın gerçekleriyle yüzleşirler” açıklamasını yaptı.

TBMM 23.dönem İstanbul Milletvekili, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Kurucu Üyesi ve Eski Genel Başkanı Ufuk Uras’ın Muhalif’e, değerlendirmesi şöyle:

“Bu türden gölge boksundan gına geldi artık”.

Konu Meral Akşener'in hangi sınıftan geldiği üzerinden şekillenmedi, ÖDP döneminde, İçişleri bakanıyken yasadışı telefon dinlemeleri üzerine suç duyurusunda bulunmuş ve "Koca kulağa Hayır" kampanyası yapmıştık. Cem Karaca'nın bir karşılıksız aşk hikayesi üzerine yaptığı ironik anlatımdan yola çıkarak solun sınıfsal stabilizasyonu savunduğu, aslolanın sınıfsal geçirgenlik olduğu tezi de, ne manifestoda ne de Kapitalde mevcuttur.

Sınıfsız, sömürüsüz toplum özlemi bugün de bizleri var eden en önemli ihtiyaçtır.

Umarım bazı siyasilerimiz kendi sözlerine mecnun olma hallerinden bir an önce kurtulup hayatın gerçekleriyle yüzleşirler.

Akşener dünkü grup toplantısında şöyle demişti:

 Akşener: Tam 67 yıl evvel bir köyde doğdum. O köyde ilkokulu bitirdim. 3 sınıf bir arada, 2 sınıf bir arada okudum. Öğretmenlerim elimizden tuttu, benim gibilerin elinden tuttu. Sınavlar kazandık, o sınavlar objektifti, tarafsızdı. Ve o sınavlar sonucunda genel müdür kızıyla, albay kızıyla, vali kızıyla, çocuk esirgemede kalan kızla, İzmit’in bir köyünde doğmuş Meral aynı sınıfta okudu. Aynı başarıyı gösterdi. Aynı özgüvene sahip oldu ve Cumhuriyetimizin, benim gibiler için erkeklerde de sizin gibiler için açtığı eğitim yolu üzerinden karşınızda kalaydım okulda profesör, siyasete girdiğim için bu ülkenin ilk kadın içişleri bakanı bugün de grubu olan bir siyasi partinin genel başkanıyım. Üzgünüm, sizi rahatsız etmeye devam edeceğiz biz kadınlar. Doğrudur günler önemlidir, kadın günleri önemlidir. Orada psikolojik, psikiyatrik ne kadar sorun varsa dostlukla, arkadaşlıkla, merhametle, vicdanla çözülür biliyor musunuz? Bilmeyen muhteremler o günlerde, altın günü denir adına, para günü denir adına o günlerde çocuğuna okul kıyafeti alamayan annenin, altın gününde altın ona çıkar, onu organize eder kadınlar ve o hafta, o ay neyse, kaç zamanda bir yapılıyorsa ona çıkar ve o kadının ihtiyacı giderilir hem de kendini kötü hissetmesine müsaade etmeden. Önemlidir o günler, o günlerde çocuklarını konuşurlar. Dayak yiyen kocasından kadın kendini anlatır. Önemlidir o günler, istismara uğrayan, dayak yiyen, şiddete uğrayan kadın, kirasını veremeyen kadın orada konuşur. O günde diğer kadınlar tarafından bunlar halledilir. Asıl Türkiye’de bunlar ortadan kalktı. Keşke onlar duraydı. Keşke o toplantılar süreydi ve alay ettiğiniz o günlerin bu toplumun bir nevi STK’sı, yardımlaşma STK’sı olduğunu bilmeye cahiller orayı küçümser işte. Ama bu kendini solcu diye tarif eden en komiği de o biliyor musunuz? Türkiye’de kendini solcu diye tarif eden pek çok gazetecimsi zamanında gücün elini öpmüştür. Güç onu kenara attıktan sonra solculuğunu keşfetmiştir. Ondan sonra da sınıfsal çelişkinin ne olduğunu bilmeyen cahiller döner alt sınıftan kabul ettiği bir kadını tahkir eder. Neyin üzerinden tahkir eder? Kabul günü üzerinden tahkir eder. Ya, solun en önemli ve yani ben solun iki şeyini çok benimserim birisi sosyal adaleti, fırsat eşitliği ikincisi sınıfsal çelişkisi, sınıflar arası geçirgenliği. 15 yıl demokrasiyi sınıflararası geçirgenliği sağlayan rejim olarak anlattım üniversitede. Ve 15 yıl boyunca öğrencilerime o kabul günlerinde öğrendiğim, doğrudur giderdim, yapardım. O kabul günlerinde öğrendiğim yardımlaşma ruhu üzerinden o öğrencilerime yardım ettim, yardım. Onlara cesaret verdik. Ama bugün işçisin sen, işçi kal; köylüsün sen, köylü kal psikolojisini kendine solcu diyen muhteremlerden görüyorum. Yazıklar olsun, yuh olsun, yuh olsun! Bu arada eminim manifestoyu da, kapitali de okumamış salaklar. İmtihan edebilirim.


Yorum Yazın