Büyükelçi (E) Ahmet Süha Umar yazdı:

Ülkemizi çalıyorlar!

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Ülkemizi çalıyorlar!
Abone ol

Emperyalistler, Birinci Dünya Savaşı ve Sevr Antlaşması ile denedikleri ancak Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türk ulusunun örnek başkaldırısı nedeniyle gerçekleştiremedikleri, Türkiye’nin parçalanması ve “köle devlet” edilmesi amacına ulaşmak üzereler. Ve bunu hiç umulmadık biçimde, sinsice yapıyorlar. 

KUM ZAMBAKLARI 

Kum Zambağı’nı (Pancratium maritimum) bilir misiniz? Türkiye’de bazı kıyı bölgelerimizde ve Ege Adaları’nda yetişen, nesli tehlike altında, nergisgillerden, çiçekli bir bitki türüdür. Ege Adaları’nda olduğu gibi Türkiye’de de, taraf olduğumuz, Avrupa Yaban Hayatının ve Yaşama Ortamlarının Korunması Sözleşmesi (1974 Bern Sözleşmesi) uyarınca koruma altındadır. Kum Zambağının bir tekini bile koparmanın cezası, 387.141.- (Üçyüzseksenyedbinyüzkırkbir) TL’dir. Bu kuralı uygulamakla görevli devlet kurumu, Tarım ve Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Genel Müdürlüğü’dür.

Samsun ilimizin Terme-Miliç plaj bölgesinde, eskilerin tabiriyle, “Manda Gözü Kadar” bir tabelada aynen şunlar yazılıdır: ‘Kum Zambağı Doğal Yetişme Alanındasınız. Kum Zambaklarını korumak için; Kumsalda ateş yakmayınız. Araçla girmek yasaktır. Evcil hayvanla girmeyin.”

Geçtiğimiz günlerde, AKP’li Samsun Büyükşehir Belediyesi ile yine AKP’li Terme Belediyesi, bu bölgede “Kadınlar Plajı” yapmaya karar vermiş. Yer incelemesi yapan Terme Belediyesi, kum zambaklarını görünce -demek koca tabelayı görmemişler!- projeyi durdurmuş diye düşünüyorsunuz değil mi? Yanıldınız! Belediye DKMP Müdürlüğü’ne başvurmuş. “Müdürlük “yapamazsınız.” demiş diyorsunuz değil mi? Yine yanıldınız.

DKMP Müdürlüğü, araçla hatta evcil hayvanla girmenin bile yasak olduğu alana iş makineleri ile girip, kum zambaklarını sökmüş! *  

KORUNMASI GEREKEN MİLAS- TUZLA SULAK ALANI

Milas ile Bodrum arasında, “denizkulağı” da denen bir sulak alan vardır. Ege Bölgesi’nde, İzmir’den Antalya’ya kadar, bugüne gelebilmiş tek sulak alandır. Türkiye’nin Koruma Altındaki Sulak Alanları Listesi’nde yer alır. Türkiye, Ramsar Sözleşmesi uyarınca da bu sulak alanı korumakla yükümlüdür. Ayrıca Demirel’in Başbakanlığı zamanında çıkarılmış bir de Sulak Alanlar Yönetmeliği vardır. Tuzla Sulak Alanı’nı korumak da DKMP Genel Müdürlüğü’nün görevidir.

Öyledir ama yıllardır bu sulak alan, Doğu Anadolu’dan Bodrum ve civarına gelen bir haydut grubu tarafından, adım adım kurutulmakta; kurutulan alanlara el konulmakta, üzerine depolar, işletmeler dikilmektedir. Son olarak sulak alanın büyük bir bölümü daha, aynı kişiler tarafından doldurulmaya başlanmış ve doldurulması planlana alan, bir internet satış sitesinde, “Tiny House” alanı olarak, parsel parsel satışa çıkarılmıştır.  

Milas DKMP ekibi duruma el koymuş ve usulsüzlüğü bir tutanakla saptayarak, bu kanunsuz işgal eylemini durdurmuştur ama DKMP Genel Müdürlüğü, Milas DKMP Şefi’nin izinde olduğu bir sırada, dolguya izin vermiştir. DKMP Genel Müdürü Kadir Özçetin, kendisi ile yapılan görüşmelerde her türlü oyalama taktiğine başvurmakta ve bu kanunsuz izni iptale bir türlü yanaşmamaktadır.

Peki sulak alandaki bu kaçak yapılaşmalar konusunda CHP’li Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz ile CHP’li Muğla Belediye Başkanı Ahmet Aras bir işlem yapmışlar mı? Tabii ki hayır. Bu iki Başkanın da geçmiş sicili zaten böyle bir işlem yapmayacaklarının teminatıdır.     

DKMP’nin gerek kum zambakları gerek Milas-Tuzla Sulak Alanı konusundaki tutumu size, “Ananı öpen kadı. Kimi kime şikâyet edeceksin?” sözünü anımsatmıyor mu?

MARMARA GÖLÜ

Sulak alanlar, bir ülkenin tarımı, yani insanı için ormanlar kadar bazı hallerde daha bile önemli su havzalarıdır. Bu alanlar, bir zamanlar Demirel’in dediği gibi “sivrisineklik” değil, yeraltı sularını besleyen; akarsuları kirlilikten arındıran; bulundukları yerin nem oranını yükselterek, tarımda verimi artıran, yağışları düzenleyen, selleri önleyen alanlardır. Dursun Yıldız ve bir avuç arkadaşının, Hidropolitik Akademi ve Su Politikaları Derneği çerçevesinde yıllardır ısrarla ve büyük bir özveri ile sürdürdükleri çalışmalar, Türkiye’nin yakın bir gelecekte karşı karşıya kalacağı susuzluk ve kuraklık tehlikesini gözler önüne sermektedir. Sulak alanların yok edilmesi bu tehlikeyi daha da artırmakta ve hızlandırmaktadır.

Türkiye son 50 yılda, özellikle DSİ’nin yanlış politikaları nedeniyle 1.3 milyon hektar yani Van Gölü’nün üç katı sulak alanını kaybetmiştir. Kuruyan, kurutulan veya eski özelliğini yitiren sulak alanlar nedeniyle birçok bölgede tarım ve hayvancılık büyük darbe yemiştir. DKMP örneğine benzer biçimde sulak alanları da ortadan kaldıran, bu alanları korumakla görevli DSİ olmuştur. DSİ hala da bu tutumunu sürdürmeye çalışmaktadır.  

Nitekim son olarak, Manisa ili sınırları içindeki Marnara Gölü, DSİ’nin gölü besleyen su kaynaklarına gereksiz ve yanlış müdahaleleri nedeniyle kurumaya yüz tutmuştur. DSİ, DKMP ve Manisa Valiliği bu gelişmeyi durdurmak yerine, göl alanını, tarım yapılmak üzere TİGEM’e (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) vermek için protokol imzalamışlardır. Neyse ki yargı bu protokol için yürütmeyi durdurma kararı vermiş.** Umarım görevi Marmara Gölü’nü korumak olan DSİ, DKMP ve Manisa Valiliği bu karara uyar ve ülkeye büyük bir zarar verilmesine, hiç değilse bu defa yol açmazlar.

ORMANLAR TEK İM ZA İLE TALANA AÇILIYOR

Erdoğan geçtiğimiz günlerde, bir kez daha, binlerce metrekarelik orman alanını, “orman vasfını kaybettiği” gerekçesiyle, orman dışına çıkararak ranta açtı. ***

Bilerek ve isteyerek hatta son zamanlarda önceden sipariş verilerek yakılan, yaktırılan orman alanları da kısa bir süre sonra aynı gerekçe ile ve yine Erdoğan tarafından turistik tesislere, otellere verilecek biçimde orman arazisi dışına çıkarılmaktadır.

Anayasa ormanların, orman vasfını kaybetmeyeceğini amirdir. Yine Anayasa, yangın vb. nedenlerle yanan veya yok olan ormanların yerine orman yetiştirileceğini hükme bağlamıştır. Kısacası, ormanlar için “orman vasfını kaybetmek” diye bir durum yoktur. Anayasa böyledir ama Erdoğan kimseye sormak ve danışmak gereğini bile duymadan -geçmişte çok zorunlu hallerde, en azından bir uzman kurulun görüşü alınıyordu- tek bir imza ile yüzlerce, binlerce hektar orman arazisini her türlü kullanıma açmaya devam etmektedir. Erdoğan’ın bu eylemleri Anayasa’nın açık hükümlerinin ve ruhunun ihlalidir. Erdoğan’ın eylemlerine gerekçe olarak ileri sürülen 6831 sayılı Yasa değişikliği de Anayasa’ya aykırıdır.

Orman bir ülkenin can damarıdır. Türkiye için daha da önemlidir çünkü orman alanımız oldukça dardır ve her geçen gün daha da daralmaktadır. Giderek artan sıcaklıklar da dikkate alındığında yaşışların en önemli yaratıcısı olan ormanların yok edilmesi devletin geleceğini tehlikeye atan bir eylemdir. Ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerin başında gelir.

ZEYTİNLİKLER YOK EDİLİYOR

Türkiye zeytin üretiminde dünyada 3. zeytinyağı üretiminde 5. sıradadır. Zeytin ve zeytinyağı hem Türk insanının besini olarak hem -her ne kadar hak ettiği büyüklükte olmasa da- dış ticaretimizde önde gelen bir üründür.

Hal böyle iken son yıllarda, adeta bilinçli bir şekilde zeytinlikler yok edilmektedir. Son günlerde Hatay’da, deprem konutları yapma bahanesiyle onlarca yıllık zeytin ağaçlarının, üstelik hiç bir hukuk devletinde eşi görülmedik bir hukuksuzlukla söküldüğüne dair haberler yazılı ve görsel basında yer almaktadır.

Görünen o ki birileri bilinçli olarak Türkiye’nin dünya zeytin piyasasından çekilmesini sağlamaya çalışmaktadır.

EMPERYALİZM ÇOĞU KEZ ÜLKELERİ İÇTEN ÇÖKERTİR.

Emperyalizm hedef aldığı ülkeleri mutlaka savaşarak ve işgal ederek yıkmaz, köleleştirmez. Çoğu kez o ülkedeki işbirlikçileri kullanmak, amaca ulaşmakta çok daha akılcı ve etkili bir yöntemdir.

Çoğu sadece tek bir gün, Türkiye’nin sınırlı bir iki bölgesinden basına yansıyan yukarıdaki haberler, Türkiye üzerinde çok ciddi bir oyun oynandığına işaret ediyor.

23 yıllık AKP iktidarı ülkemizde tarımı, hayvancılığı bitirdi. Genç Cumhuriyetin dişinden tırnağından artırarak yarattığı bütün sanayi varlıkları hatta limanlar ve akla gelebilecek her değerimiz yabancılara satıldı. Sıra ormanlarımızın, zeytinliklerimizin, göllerimizin, sulak alanlarımızın ve yaban hayatı varlıklarımızın ortadan kaldırılmasına geldi.  

“Dış Güçler”, “İç Güçler”le çok sıkı işbirliği içinde, ülkenin maddi, manevi tüm değerlerini yok etmekteler.

Ülkemizi çalıyorlar!

Dip notlar:

*https://www.cumhuryet.com.tr/turkiy/kum-zambaklarini-is-makineleriyle-soktuler-2236004  

 ** Marmara Gölü Kurtulabilir. Cumhuriyet. 09 Ağustos 2024

*** Ormanlar bir imza ile ranta açılıyor. Cumhuriyet. 09 Ağustos 2024


Haber Yorumları

  • Önder Özar 13-08-2024 22:13

    Sevgili meslektaşım Süha, yazını içim sızlayarak okudum. Doğa'nın ve doğal zenginliklerin korunması konusunda STK gibi mücadele ediyorsun. Teşekkürler.

Yorum Yazın