Devlet denilen aygıt
Dünyanın uzayda taht kurmak için mücadele ettiği bir dönemde, gençlerimizi, toplumsal enerjimizi kirli savaşlara feda etmenin üzüntüsünü ve utancını yaşamaya devam mı edeceğiz? Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğindeyiz. Bu yeni dönemde aynı utancı yaşamamak için başta siyasal iktidarın, siyasetçilerin, bütün siyasi partilerin ve güvenlik kurumlarının bugüne kadar sürdürülen savaş ve şiddet politikalarının sonuçlarıyla yüzleşmesi tarihi bir sorumluluk değil mi? Peki, devlet buna cevaz verir mi?
Devlet denilen aygıt, bireylerin kişisel iradeleri sonucu, bir takım hak ve yetkilerini delege ederek, sağlık, güvenlik ve özgürlük içinde yaşamaları için kurdukları bir kurumdur. Devlet böyle kuruluyor ama bir süre sonra bağlamından kopuyor, kendi başına bir amaç haline geliyor, onu yaratan yurttaş ise araca dönüşüyor. Böyle olunca da işler çığırından çıkıyor, devlet o zaman sadece onu ele geçiren bir grubun ya da sınıfın amaçlarına hizmet eder hale geliyor. Bu durumda acı, kan ve gözyaşı ile bezeli bir tarih oluşuyor.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *