İstanbul
Açık
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,6030 %0.33
36,7656 %0.78
108.522,80 %3.377
3.100,56 0,61
Ara

Nihayet Trump dönemi başladı

YAYINLAMA:
Nihayet Trump dönemi başladı

Bu yazıyı yazarken Türkiye ile ABD arasındaki saat farkı nedeniyle Trump başkanlık yeminini etmemiş, dolayısı ile Biden yönetimi görevi devretmemişti. Ancak artık görev değişikliği nedeniyle bir sorun çıkmayacağı düşüncesiyle, yeni Trump döneminin ya da moda ifadesi ile Trump 2.0’ın neleri beraberinde getirebileceğini anlamaya çalışalım.
Doğal olarak öncelik İsrail – Hamas ateşkes meselesinde. Ateşkes kimin başarısı konusunda son ana kadar Biden ile Trump arasında bir çekişmenin olduğu açık. Biden “bizim gayretlerimiz olmasaydı bu ateşkes olmazdı” tezini işlerken, Trump “gördüğünüz gibi daha koltuğa oturmadan bu sonucu sağladık!” iddiasında.
Peki ateşkes kalıcı olur mu? Ateşkesin arkasında devreye girecek kalıcı barış planını görmek biz fanilere nasip olur mu? Ne yazık ki emin değiliz. Sadece görebildiğimiz bir insanlık suçunun gözlerimizin önünde cereyan ettiğini, İsrail’in kısmi başarılarına rağmen tam olarak hedeflerine ulaşamadığı. İsrail bundan sonra durur mu? Koşullu ateşkes emin olmamızı engelliyor. Savunma bakanının istifasının ardından Netanyahu iktidarını sürdürebilir mi? Bekleyip göreceğiz.
Yine doğal olarak bizi en fazla ilgilendiren konu, Güneydoğu sınırlarımızdaki gelişmeler olacak. Trump yönetiminin Fırat’ın doğusu ile ilgili yaklaşımlarının net olarak ortaya çıkması ile birlikte, kafalarımızdaki pek çok sorunun cevabı da netleşecek. “Yeni Kürt meselesinin çözümü yaklaşımlarından, anayasa tartışmalarına, erken ya da zamanından önce seçim olur mu?” meselesine uzanan bir yelpazedeki belirsizlikler büyük oranda ortadan kalkacak ya da daha da belirsizlik ortamına itilecek.
Bizi ikinci derecede diye isimlendirebileceğimiz ikinci önemli konu başlığı, Kuzeyimizde süren savaşla ilgili. Trump – Putin ilişkileri, birinci Trump döneminden de bildiğimiz gibi oldukça dostane olmuş, hatta Rusya’nın seçim döneminde ABD içişlerine müdahalesi spekülasyonlarına neden olmuştu. Rusya’nın mevcut savaşı bitirmeye ikna edilmesi, Ukrayna’ya yardımların kesilmesi yeni bir Avrupa düzeninin oluşturulmasına yol açabilir mi? Hatta bir adım daha ileri gidelim, Biden’ın bütün ağırlığı ile canlandırdığı NATO yeniden uyuma evresine sürüklenebilir mi? 
Böyle bir durumda Rusya’ya uygulanan ambargoların kaldırılması, Avrupa’yı enerji maliyetleri konusunda ve askeri harcamaları kısıp yeniden refah toplumu olma arayışlarına itebilir mi? İyimser yaklaşımların ötesinde, Trump’ın Avrupa ile ilgili yaklaşımları çok da iç açıcı değil. Sıcak savaş bitse de, savaşın yol açtığı maliyeti Avrupa’nın sırtına yüklemek, eğer NATO devam edecekse askeri harcamalarda Avrupa ülkelerinin katkılarını daha da artırmak ve nihayet yüksek korumacılık duvarları ile Avrupa sanayilerinin önünü daha da fazla kesmek, diğer ifadesi ile ticaret savaşlarını başlatmak olası senaryoların içinde yer alıyor.
Ticaret savaşları demişken, ABD’nin bir numaralı savaşacağı ülkenin Çin olduğunu da gözden kaçırmamak gerekiyor. Özellikle yeni teknolojiler alanında Çin’le rekabet edememe noktasına gelen ABD’nin Trump döneminde izleyeceği stratejiler, işlerin ticaret savaşından sıcak çatışmaya sürüklenip sürüklenmeyeceği ciddi endişe konuları arasında yer alıyor.
Peki ticaret savaşları sadece Avrupa ile Çin’in meselesi mi? Yoksa bizi de yakından ilgilendiriyor mu? Endişemiz bize karşı da ABD yönetiminin yüksek korumacılık yapacağı yönünde. Zaten zorda olan ekonomimiz bir darbe de ABD’den alabilir mi? Ciddi bir endişe konusu.
Trump’ın şimdilik pek ciddiye alınmayan, espri konusu olan, ancak kayda geçen diğer dış politika emellerine gelince.
Yeniden büyük Amerika vaatleri doğrultusunda Grönland’ı ABD topraklarına katmak, Panama’yı ele geçirmek, Kanada’yı bir ABD eyaleti haline dönüştürmek.
Ben de şimdilik ciddiye almayanlar sınıfında yer almakla birlikte, şüphelerimi saklı tutmak taraftarıyım.
Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete sözünün haklı çıkmaması umuduyla…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *