İstanbul
Kapalı
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
38,9447 %5.68
42,9261 %5.59
3.790,83 % 5,89
83.434,50 %0.333
Ara

Müshil

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Müshil

Tam tarih vereyim. 2 Mart 2002. Amerikalı ünlü para spekülatörü George Soros İstanbul’daki Sabancı Üniversitesi’nin konuğu olarak bir konuşma yaptı. Kalabalık bir dinleyici kitlesine hitap eden Soros, Türkiye’yle Arjantin ekonomilerini kıyasladığında neler gördüğü sorusuna şu yanıtı verdi:

“Türkiye’nin Arjantin’den tek farkı stratejik pozisyonudur. Bu stratejik pozisyona bağlı olarak, Türkiye’nin en iyi ihracat ürünü de ordudur.”

Benim de dinleyiciler arasında yer aldığım o toplantıda Soros’un söylediği bu sözler günlerce tartışma konusu olmuştu. Hatırlatırım, o toplantıdan bir yıl sonra, 1 Mart 2003’te  TBMM’de, ABD’nin bütün ısrarlarına karşın Irak’a Türkiye’nin asker göndermesi büyük çoğunlukla reddedilmiş, Washington bu karar üstüne ayağa kalkmıştı.

O 1 Mart tezkeresi hezimetini üstünden atamayan Washington ‘daki Bush Yönetimi Ankara’yı bir türlü affetmedi. Üstünden yıllar geçtikten sonra hezimetin faturası Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) çıkarıldı. Ergenekon, Balyoz gibi düzmece davalarla ordu neredeyse perişan edildi.

Dönelim günümüze. Geçtiğimiz Ocak ayından beri Washington’daki Beyaz Saray’da Donald Trump oturuyor. Trump göreve çok hızlı başlayarak Avrupalı müttefiklerine artık savunma harcamalarını karşılayamayacağını söyleyerek, eski kıta ülkeleri liderlerine amiyane tabirle, “Pamuk eller cebe,” çağırısı yaptı. Hatta ABD’yi NATO’dan çıkarmak ve Kuzey Atlantik İttifakı’nı dağıtmak tehdidini savurdu. Üstünde ısrarla durduğu konu da, ABD’ye büyük parasal yük getirdiği gerekçesiyle Ukrayna savaşının bir an önce sona erdirilmesiydi.

Trump’ın bu çıkışları Avrupalı liderleri fena halde telaşa düşürdü. Öyle ya, İkinci Dünya Savaşı’nın bitimi olan 1945’den bu yana ABD’nin parasal desteğiyle gül gibi geçinip gidiyorlardı. Hele de, o zaman hasım olarak görülen Sovyetler Birliği’ne karşı 4 Nisan 1949’da NATO ittifakının kurulmasından sonra “Nasılsa NATO’nun savunma kalkanı altındayız,” rahatlığı Avrupalı liderlere önemli bir güven sağladı. Ta ki Trump Washington’da ikinci kez iktidara gelene kadar.

Şimdi eski kıta siyasileri ne yapacaklarını bilemez haldeler. Geçenlerde Fransız Le Monde gazetesinde Türk silah sanayii ve TSK’nın savaşma gücüyle ilgili bir güzelleme yazısı yayımlandı. Yazıda özellikle, AKP’li  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın sahibi olduğu savunma sanayii şirketi Baykar’ın başarıları ballandırıla ballandırıla anlatılıyordu.

Bunun ardından merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşu Center for European Policy Analysis-CEPA’in (Avrupa Politikaları Analiz Merkezi) yayın organında Avrupa’nın askeri zafiyetlerini Türkiye’nin giderebileceği konulu bir yazı yayımlandı. Avrupa ülkelerinin, Ukrayna’daki savaş ve Rusya tehdidine karşı bugünden yarına silahlanıp eğitilmelerinin çok zor olacağı için Türkiye’nin, hem de NATO’nun ikinci büyüğü olan  hazır ordusundan yararlanılabileceği görüşü savunulan yazıda Ankara’nın silah sanayiine son yıllarda önemli yatırımlar yaptığına da dikkat çekiliyordu.

Çok ilginç. Taa 1963 yılında Ankara Antlaşması’yla başlatılan Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET- bugünün AB’si) üyelik süreci 62 yıl boyunca sürüncemede bırakıldı. Burada Avrupa tarafının olduğu kadar Ankara’nın da vahim hataları var. Bir başka yazıda bu konuyu irdeleriz de aklıma LaFontaine’in “Tilkiyle Karga” öyküsü geldi. Hani karga ağzında peynirle ağacın dalına tünemiş. Tilki de altta peyniri kapma peşinde. “Karga kardeş, güzel sesinle bir ötsene,” deyince, karga sesinin güzel olduğunu sanıp gagasını açtığında  peyniri tilkiye kaptırmış. Yani diyeceğim o ki tamam, hele de bugünkü konjonktürde en iyi ihraç ürününüz ordunuz ve silah sanayiiniz olabilir. Şu anda ordunuza ihtiyaç duydukları için sizi pohpohlayabilirler. Ama çok dikkatli olmakta da yarar var.

 AB’nin 2004’teki büyük genişleme sürecinde Türkiye’nin de tam üyelik adayı olduğu hatırlatıldığında Avrupalı liderler, “Türkiye hazmı çok zor büyük bir ülke,” diyorlardı.

Bugün ise geldiğimiz noktaya bakın. Hazmı zor olan Türkiye birdenbire Avrupalılar için hazmedilebilir duruma mı geldi? Adama,mide ilacı ya da  müshil mi aldınız, diye sormazlar mı?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *