İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4863 %0.01
36,5949 %0.01
3.429.900 %0.29
3.064,76 0,37
Ara
MUHALIF GAZETECILIK KÜLTÜR SANAT Aslı Öymen kaleme aldı: Hüzün ve Umut

Aslı Öymen kaleme aldı: Hüzün ve Umut

Yazarımız Aslı Öymen, pandemi yasaklarının ardından sezonun ilk oyunu Şahdamarım'ın galasını izledi. Genco Erkal’ın uzun zamandır üzerinde çalıştığı Ahmed Arif’in şiirlerinden yola çıkarak hazırladığı Şahdamarım'ın ilk gösteriminde hazır bulunan Öymen izlenimlerini yazdı...

Aslı Öymen'in Şahdamarım'ın galasından izlenimlerini kaleme aldığı, "Hüzün ve Umut" başlıklı makalesi şöyle:

1 Temmuz itibariyle açıldık ve tabi ki ortalığa saçıldık.

Yaz vakti insanları evde tutmak kolay değil.  Zaten son sıralarda artık yasak dinleyen de pek kalmamıştı. 

Restoranlar, kafeler açıldıkları gibi doldular. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Kaldığımız yerden devam.

Sahiller, parklar, gece yarısına kadar tıklım tıklım oluverdi. 

Trafiği tarif etmeye gerek yok. Sanki milli maç vardı da dünya şampiyonu olmuşuz.

Biz “sokakta” olmayı seven bir milletiz. Bir avuç çim görmeye dayanamayız, oracığa yayılıveririz. Arabayla turlamaya bayılırız. Denizin karşısında ufukları seyreder çekirdek çitleriz. Pandemiyle birlikte iyice sportmen olduk. Yürüyüş yapmayı, kaykayı, bisikleti ihtiyaç sıralamasının başına yerleştirdik.

Pek güzel. 

Ben de 1 Temmuz akşamı kısmen aynı durumdaydım. 

Kızım Selen’le ilk kez aylardır “gece” dışarı çıktık.

Selen’le konsere, tiyatroya gitmeye bayılırız. Bir zamanlar Bifo’nun konserlerini kaçırmazdık. 

O “bir zamanlar” tabii ki pandemi öncesiydi. Normal hayatımıza devam ettiğimiz dönemlerdi. İş çıkışı koştura koştura yetişirdik. 

Normal zamanlara dönmeyi ne kadar özlediğimi dün akşam fark ettim.

Evet, sokaklar hiçbir şey olmamış gibi canlanmıştı. 

Aslında gerçek öyle değil. Sadece dışarıdan öyle gözüküyor. Bu süreçte kırıldık, döküldük, yara aldık. Kimle konuşsam antidepresan alıyor. 

Umarım bu süreç kalıcı etkiler bırakmaz üzerimizde. 

1 Temmuz akşamına döneyim.

Selen’le Göztepe Özgürlük parkında buluşacağız. Ve sezonun ilk oyununu izleyeceğiz. Heyecanla sevinç bir arada.

Sezonun ilk oyunu, aynı zamanda Genco Erkal’ın uzun zamandır üzerinde çalıştığı Ahmed Arif’in şiirlerinden yola çıkarak hazırladığı Şahdamarım oyununun da galası.

Göztepe Özgürlük parkı Anadolu yakasında oturanların büyük şansı.  Koskocaman yemyeşil bakımlı bir park. İçinde biri yeni olmak üzere iki adet çok amaçlı gösteri-konser mekânı, çocuklar için özel eğlence yerleri, minikler için survivor parkuru, tenis kortu, basketbol sahası, yürüyüş yolları, piknik alanı, asırlık ağaçları, çiçeği, göleti, fıskiyesi, tam anlamıyla çağdaş bir park. En güzel tarafı da mangal yakmak yasak olması. 

Parkın yüzölçümü 120 bin metre kareymiş. Birilerinin kulağına su kaçırmak gibi olmasın ama kim bilir oraya kaç tane site falan yapılabilir. Mühendis olsam şuracıkta hesaplayabilirdim. Eminim birileri çoktan yapmıştır bunun hesabını kitabını. Şehirlerimizi beton yığınına çevirmeyi marifet, “dikey çiçeklendirmeyi” yeşil sanan birileri. Nasıl bir rant düşünsenize! 

Yazarken bile fena oldum.

İyice çoraklaşmış olan Avrupa yakasında yaşayan biri olarak, asıl orası bana “Avrupa” gibi geldi. Bizim buralar iyice Dubai’ye benzedi. 

Nedense çöl ülkelerine özenenler var. Arazi az, su yok, dip dibe “dikey mimari cenneti” mecburen olmuşlar. Ama o coğrafyanın kaderi, doğası o. Yeşil zaten yok. Ancak palmiye yetişiyor, su istemez, kendi kendine büyür. 

Bizde öyle mi? Bizde fışkırır, ne ekseniz yetişir. Ama yok. İlla da bina olacak. Gün be gün parkların, ormanların nasıl inşaata kurban gittiğine şahit oluyoruz. 

Parkı olmayan şehir olur mu? Avrupa yakasında Göztepe parkına benzer tek bir park yok. 

Yakında oksijen almaya Göztepe parkına gideriz herhalde.

Ve oyun

Kızımla biraz dolaştıktan sonra parkın içindeki açık hava tiyatro mekanına vardık. 
Pandemi kurallarına uygun şekilde düzenlenmiş. Ortasında “parter”i olan küçük bir amfi tiyatro. Oturma düzeni “bir boş bir dolu” şeklinde. 

Yerlerimize yerleştik. Sohbet ederken birden bir alkış koptu. Kafamızı kaldırdık ki Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve DİSK Genel Başkanı ve gazetemizin yazarlarından Arzu Çerkezoğlu salona giriyor.

Tek bir kitapla bu kadar bu kadar ünlenen kaç kişi vardır dünyada merak ediyorum. Arif’in Hasretinden Prangalar Eskittim şiir kitabı, yazarın tek kitabı. Ve Türkiye’de en çok satan şiir kitaplarının başında geliyor.
Şahdamarım, Ahmed Arif’in, şiir, söyleşi ve mektuplarından uyarlanmış bir müzikli oyun. Genco Erkal, çoğu zaman olduğu gibi oyunun uyarlamalarını yapmış. Aynı zamanda yönetiyor ve oynuyor. 

Müziklerin birkaçı hariç, Ercan ve Gökhan Çağıran kardeşler tarafından bestelenmiş. Sazlarıyla ve oyunun bir parçası olarak Genco’ya eşlik ediyorlar. Ve müthiş sesleriyle şarkıları seslendiriyorlar. Müzisyenlerin ikiz olması da oyuna ayrıca bir keyif katmış. 

Söyleşiler, şiirler ve müzikler çok etkileyici bir kurguyla iç içe geçmiş. Peş peşe değil de içe akıyorlardı sanki. 

Oyunun büyüsü salonu kaplıyor. Önümüzde oturan izleyici, baştan sona tüm şiirleri ezbere, maskesinin altından mırıldanıyor. 

Sonunda tüm salon, Rahmi Saltuk’un bestelediği İçerde şiirinin dizelerini hep bir ağızdan söylüyor. Hüzünlü ama umutlu.

“Dağlarına bahar gelmiş memleketimin” diye. 

İyi pazarlar

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *