İNCELEME: İpek SÖGÜT / MUHALİF Kültür Sanat Servisi
Bilimkurgu edebiyatında hatırı sayılır bir kitleye hitap eden P.K. Dick'in distopya türünde yazdığı romanından uyarlanan The Man in the High Castle özellikle edebiyat ve bilimkurgu dünyasında tercih edilen "what if" tekniğiyle İkinci Dünya Savaşı’nın Naziler ve Japonların kazandığı bir dünyanın nasıl olabileceğini gösteriyor.
Dünyanın büyük kısmını arasında paylaşmış olan Naziler ve Japonlar aynı şekilde Kuzey Amerika'yı da ikiye bölüp paylaşmışlar ve savaş esnasında yapmış oldukları insanlık dışı tavırların daha yoğun bir şekilde dünyaya hükmettiği bir evren kurmuşlar. Bu genişleyen ve insanlığı avucunun içine alan devletlere karşı özgürlük ve demokrasi savaşı veren Direnişçiler ve imparatorluklara silahtan ve savaştan daha büyük zararlar verecek olan filmler direnişçilerin etrafında gezmektedir. Bu filmlerin konusu da Müttefik Devletler'in kazandığı bir dünyadır. Her iki faşist ülkenin ajanları ve casusları bu filmlerin Direniş'in eline geçmesini engellemek için yoğun bir çaba göstermeye başlarken dizi bize hem Nazi ve Japonların hem de Direniş'in bu filmleri bulma serüvenini anlatır.
The Man in the High Castle, konu olarak çekici olduğu kadar senaryonun ilerleyişi ve kurduğu dramatik yapıyla da izleyiciyi kendisine çeken bir yapım. Dizinin ortalama bölüm süresi 55 -60 dakika arasında ve bu tarz alt metni güçlü diziler için ideal bir süre. Çünkü karşımızda bir yolculuk var ve karakterlerin verdiği reaksiyonlar ve tavırların daha derin anlatılabilmesi için günümüzdeki normal dizi sürelerinin (yerli dizilerin sürelerinden bahsedilmemektedir) bir tık ötesinde olabiliyor.
Dizinin bir güzel yanı da karakterlerin verdikleri kararlar ve motivasyonlarındaki değişimler... Tam anlamıyla siyah ve beyaz karakterler olsa da bizim diziyi daha çok izleyeceğimiz karakterlerin gri tonlardaki tavırları da dizinin kalitesini daha da arttırıyor.
Baş karakterimizJulian Crain'in Direniş'e girişi, belki Direniş'le bir ilgisi olmayan ama kaotik bir düzende ve neden aramadan cinayet işleyecek bir hükümetin, insanı hayal edemeceği pozisyonlara soktuğu Frank, Nazi casusluğu yaparken tüm bunlardan kurtulmak isterken battığı sistemden kaçışın kolay olmadığını göreceğimiz Joe Blak, her ne olursa olsun barışa tutunmak için çabalayan ve geçmişin yükü altında ezilenTagomive dizinin espiri dozunu arttıran Ed ve Robert sahneleri. Alternatif bir dizi izlemek isteyen ve bu arayışında belli bir kaliteyi de yakalama çabasındaki izleyicilere The Man in the High Castle dizisini öneririm.