Dünya, 1800’lerin ikinci yarısını yaşıyordu. Amansız bir kış İstanbul’u kasıp kavururken, Osmanlı İmparatorluğu Rus Çarlığı’na savaş ilan ediyor ve tarihteki bitip tükenmek bilmeyen Osmanlı-Rus savaşlarından biri daha başlıyordu.
İngiltere ve Fransa’yı da içine çekmesi an meselesi olan bu tehlikeli savaşı durdurmak isteyen Çar Nikola’nın özel olarak İstanbul’a gönderdiği Prens Alexander Mençikof, sabahın erken saatlerinden beri “huzura kabul için’’ bekletildiği Mabeyn-i Hümayun’un ‘Kırmızı Odası’nda soğuktan her yanı titreyerek hızlı hızlı dolaşıp, ısınmaya çalışıyordu.