İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4848 %0.01
36,6914 %0.27
3.493.600 %2.056
3.065,56 0,40
Ara

Zamanın sarkacında

Emel Seçen yazdı: Zamanın sarkacında

Bırakıvermek kendini, tutsak kıldığın ya da zamanın içinde “tutsak” bırakıldığın mekân, insan, obje ya da düşüncelerden.

Kuratörlüğünü Yekhan Pınarlıgil’in üstlendiği; Volkan Eray, Çınar Eslek ve Kübra Uzun’nun eserlerinden oluşan “Bırakıverdim Kendimi, Düşermiş Gibi” sergisi 9 Şubat 2024 tarihinde açıldı.

Karma Serginin konsepti gereği; yetmişli yılların sonları, seksenlerin tamamı ve doksanların başlarını içine alan, belli bir yaş grubu için herkesin kendinden bir şey bulacağı bu karma sergi, sıradan sergilerden olmadığını ilk başta belirtelim. Hatta sıra dışı ve bizim toplumumuzun kolay kabul görmeyen olgularından oluşması aslında zamanın sarkacında yaşananları, sanatseverlere adeta sosyolojik bir geçiş olarak sunuyor.

Bir apartmanın içinde mevcut daireyi dünya varsayarsak, bu üç oda içerisinde geçmişte kapalı tutulan ve sadece misafir geldiğinde açılan, mekansal olarak dar ve küçük alanların içerinden açarak, önce evin salon kısmında, o retro etkisi ile birlikte; mermer sehpa, sehpanın üstünde olmazsa olmaz dantel örtüler, Paşabahçe cam işleme küllükler (ateş rengi/ bunu açacağım), mini ekran ve siyah beyaz ekrandan TRT Necefli Maşrapa dâhil; Zeki Müren’den, Ferdi Özbeğen’e, Yonca Evcimik’ten, sıra dışı reklamlara. Benim gibi hafızası iyi olanlar sanki o zamandan hiç çıkmamış gibi yaşayacakları kesin.

Eski evlerde, salondan bir kapı ayrı açılır, genelde misafirler için tutulan alan olurdu ve arada ki kapı kapalı olur, misafir geleceği zaman açılır ya da evde ki aile reisinin çalışma odası olurdu. Bu odalar muhakkak o zamanların lüks sayılan normal boya yerine kâğıt kaplama ve kabartma desenli olur. Yerler parke ve evinizde duvar kâğıdı yoksa vasat bir aile ortamınız var sayılırdı. Eski abajurların yanında yer alan minik sehpaların üzerinde yer alan kitapların seçimi dönemsel olarak yine sıra dışı yazarların hayata koydukları ya da çabaladıkları gerçeklik ile karşılıyor. Mesele bu duvarları kâğıt kaplı odanın içinde yer alan Duygu Asena’yı, daire kapısının girişi olan ve eskilerde Portmanto olarak kullanılan yer gibi bir pano üzerinde basında çıkan haber karşılayacak sizi. Bunu gördüğünüzde şaşırmayın çünkü dediğim gibi bu normal bir sergi değil zamanın sarkacında bir sola, bir sağa dönerek hayatı tüketen ve bu devinim içinde adeta bir film seti içinde hissedeceksiniz. Önemli kısım çocuk odası gibi ayrılmış olan alan Kübra Uzun’nun milenyumdan itibaren yer yer kendi evinden çekilmiş ama önemli olan hayatından kesitlerin seyrinde. Her odaya girmeden önce dışarıda asılı peruklar, sehpa üzerinde bir törpü, bir kırmızı oje tıpkı biraz önce ateş rengi bir küllükten bahsedeceğim dediğim gibi aslında hayatın bir ucundan en üretken dişil enerjinin yansıma şekli verilmekte. Tabii bunun ne şekilde kullanılacağı ve zaman içinde ne derece harcandığı ya da sömürüldüğü sergiye gezenlerin tasarrufuna bırakılmış.

En önemli kısım yatak odası kısmı ki burada dört koltukla bir zamanlar yasaklı Yeşilçam krizinde çoğunun para kazanmak zorunda kaldığı, tiyatro yapanların mecbur kalarak yaptıkları ve adı “seks furyası” olarak geçen dönem gün yüzüne çıkıyor. Kimler yok ki..Salih  Güney, Feri Cansel ve Seyyal Taner’li “ Beni Sev Aşkım (1973)normal sayılabilecek ama içinde aldatma, entrika olanlar başta olmak üzere Hadi Çaman’lı “Bizim Fıstıklar (1978) gibi pek çok filmden kareleri +18 yani erotik olarak bulacaksınız. Bir zamanlar yasaklı, İspanyol paça pantolonlu erkeklerin kuyruk olduğu filmler burada artık özgürleşiyor. Zamanın sarkacında salınması, portmanto da bir misafir paltosu ya da hep hazır halde bekletilen asılı şemsiye, bir şapka misali basın kupürlerinden yansıyor.

Tarihin güçlü kanıtlarından yazılı basının o dönemde tek gazete niteliğinde gazete olan ilk sırada elbette Cumhuriyet, ardından Milliyet, Hürriyet, Tercüman, Güneş sonrasında Tan gibi gazetelerin ev kuponu verdiği dönemleri gören çocukluğumun izlerini, portmantoda yazılı basının hangilerinin, kadının cinselliğini ne derece sunduğunun açık göstergesi olarak sunuyor. Böylelikle misafir odasında duran Nazlı Eray’ın / Kız Öpme Kuyruğu ve Duygu Asena’nın / Değişen Bir Şey Yok içinden, bizi ilk karşılayan kapıya yöneldiğimizde; “ TAN / Duygu Asena son kitabında erkeklerin iliklerini eritiyor. Dolar artınca Seher Şeniz’in göbeği zam gördü. ŞEY/ Banu Alkan-Benim Nerem Müstehcen? ŞEY/ Serpi Çakmaklı-Ölmeden Önce Çılgınca Sevişti. ŞEY/ Ahu Tuğba-Dehşet Yatağında. TAN/ Her Kadına Güven Olmaz, gibi zaman tozu saçılıyor.

İki film, birbirinden erotik dönemin afişleri, TV ekranından reklamlar eşliğinde dönemin popüler yerli ve yabancı şarkıları, ilk klipler, erotizmin Türk Sinemasında, gizli reklamlarda yansıması ile çok farklı ve adeta zamanın bir film seti gibi ortamı ilgilenenlerle buluşuyor.

EMEL SEÇEN

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *