İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,7508 %0.01
37,3191 %-0.56
103.034,54 %3.513
3.172,74 0,69
Ara
Muhalif. M. ÖZEL İklim felaketi zengin uluslar için geliyor!

İklim felaketi zengin uluslar için geliyor!

İklim değişikliğinden çoğunlukla sanayileşmiş ülkeler sorumludur fakat en yıkıcı etkilere gelişmekte olan ülkeler maruz kalmaktadır. Zengin fakire yardım etmeli değil midir?

Okunma Süresi: 4 dk

Muhalif Analiz

Mısır'ın Şarm El-Şeyh kentinde devam eden BM sponsorluğundaki iklim değişikliği zirvesindeki kilit soru bu. Ahlaki açıdan bakarsak cevap çok basit: Sorunu yaratanlar problemin çözümünde mağdur olanlara yardım etmelidir.

COP27 olarak adlandırılan dünya liderleri toplantısı, yüksek emisyona sahip zengin ülkelerin "kayıp edilenler ve hasar görenler" konusuyla ilgili ilk kez ciddi bir şekilde ilgilenmelerine işaret eder nitelikte. Bir atılım olacağını düşünmek ise oldukça iyimser olur. Bizler bu gelişmiş çağda, dünya liderlerinin eylemsiz kalmasından bir gün pişmanlık duyacağız.

Çin, yıl olarak baz aldığımızda dünyanın en büyük karbon yayıcısıdır. Fakat Amerika Birleşik Devletleri de bu konuda geri kalmamaktadır. Zengin ülkelerin fakir ülkelere emisyon borcunu en iyi kümülatif olarak ölçebiliriz. Endüstriyel ölçekli emisyonların kullanılmaya başlandığı 1750'den bu yana; Amerika Birleşik Devletleri diğer tüm ülkelerden çok daha fazla karbon saldı ve onu sırasıyla Çin, Rusya, Almanya, Birleşik Krallık, Japonya, Hindistan, Fransa, Kanada ve Ukrayna izledi.

Bu listede yer almayan Etiyopya, Somali, Kenya ve Pakistan gibi ülkeler ise iklim değişikliğinden sorumlu tutulan aşırı hava olayları nedeniyle harap olmuş durumda.

Kısa vadede karbon emisyonu için çanların nasıl çaldığı böyle görebiliriz.

Afrika Boynuzu ülkeleri (Somali, Ethiyopya, Kenya) son kırk yılın en kötüleri olarak tanımlanmakta ve 18 milyondan fazla insanın aşırı açlıkla mücadele ettiği bir kuraklığın ortasında yer almaktadır.

Pakistan, bu yaz ülkenin üçte birini sular altında bırakan; 33 milyon insanı etkileyen yıkıcı sellere maruz kaldı.

Dünyanın dört bir yanındaki kıyı şeritleri tehdit altında. Deniz seviyesinin yükselmesi karşısında Afrika, Asya ve Güney Amerika'daki gelişmekte olan ülkeler de dahil olmak üzere birçok ülke pahalı bariyerler inşa edemiyor ve çözümü iç bölgelere ilerlemekte buluyorlar. Maldivler gibi ada ülkeleri ise büyük dalgaların altında kolayca kaybolabilecek pozisyonda.

Beklenen felaketler kulağa sadece ihtimal boyutunda gelebilir. Fakat bu durum sadece ihtimal olarak kalacak demek değil.

Ailelerini geçindirmek için ekin yetiştiremeyen, evleri yok olan insanlar oldukları yerde kalıp acı çekmiyorlar; yer değiştiriyorlar.

Bu insanlar terörizm için bir üreme alanı sağlayan türden bir istikrarsızlık yaratarak, hali hazırda aşırı nüfusa sahip olan şehirlere doluşuyorlar.

Yani çaresizlik içindeki iklim mültecileri ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada, Avustralya gibi zengin ülkelere ulaşmak için yola çıkıyorlar.

Kuraklık ve seller yalnızca Akdeniz’i geçerek Avrupa’ya gitmek için dayanıksız teknelerle yola çıkan Afrikalı göçmenlerin sayısını arttıracak.

İklim değişikliği aynı zamanda; aşırı kalabalık şehirlerdeki çete şiddetinden kaçıp güney sınırından Amerika Birleşik Devletleri’ne giden Orta Amerikalı göçmenlerin sayısını da arttıracak.

ABD Başkanı Biden, geçtiğimiz hafta Şarm El-Şeyh zirvesinde yaptığı açıklamalarda devam eden iklim felaketlerine değinerek "Bu küresel liderliğin görevi ve sorumluluğudur" dedi. Ayrıca, yardım edebilecek durumda olan ülkelerin de, belirleyici iklim kararları alabilmeleri için gelişmekte olan ülkeleri desteklemesi gerektiğini de söyledi.

Biden, gelişmekte olan ülkelerin yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmasına yardımcı olmak amacıyla her yıl sonunda 11,4 milyar dolar sağlama taahhüdünü yeniden gündeme getirdi. Ancak partisi bu amaç doğrultusunda sadece 1 milyar dolarlık bir teminat gösterebildi. Ve bu paranın hiçbiri iklim değişikliğinin asıl müsebbibi olan zengin ülkelerden kayıp ve zararlar yaşayan fakir ülkelere gitmiyor.

Kendi topraklarında soykırıma uğramış yerliler ve köleliğe mahkum edilmiş Afrikalı Amerikalılar için bile tazminat konuşmayan bir ülkenin; iklim değişikliğinden etkilenen uzaktaki ülkeler için tazminat verecek olması ya da kampanya yapacak olması ne denli gerçeğe yakındır? Kulağa adeta bir fantezi gibi geliyor.

Olaya iyi tarafından bakmak gerekirse kaybedilenler ve hasara uğrayanlar konusu ilk defa gündeme geliyor. Başta Fransa olmak üzere gelişmekte olan ülkelerden büyük miktarda servet çalan bazı Avrupalı sömürgeci güçler parasal taahhütlerde bulunuyorlar. Fakat dünyanın en büyük ekonomilerinden olan ABD ve Çin hala kenarda duruyor.

İklim değişikliğinin küresel etkisi yıldan yıla daha belirgin ve ürkütücü bir hal alıyor.

Bir gün insanlar olarak hepimizin bu işte beraber olduğunu ve nerede yaşarsak yaşayalım sonuçlarına birlikte katlanacağımızı anlayacağız…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *