Muhalif Analiz – Oğuz Büber
6 Şubat günü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 7,7 ve sonrasında öğle saatlerinde Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde saat 13.24`te 7,6'lık iki büyük deprem meydana geldi.
Bu iki deprem ülkemiz için hiç kapanmayacak bir yara artık. 11 ili etkileyen depremlerde şu ana kadar hayatını kaybedenlerin sayısı 45 bin 89.
Tüm Türkiye önce bölgedeki acıyı hissetti, ardından acaba biz de yaşadığımız yerde böyle bir facia yaşayacak mıyız diye düşündü.
Birçok bölgemizde böyle bir risk mevcut. Ancak ön plana çıkan her zaman olduğu gibi on milyonlarca kişinin yaşadığı İstanbul.
Büyük İstanbul Depremi konusu onlarca yıldır konuşuluyor. Deprem bilimciler, depremin olacağına neredeyse kesin olarak görüyor. Hal böyle olunca Maraş bölgesindeki korku, İstanbul’u da sarıyor.
İstanbul’un hali hazırda; yüksek nüfus, mülteci ve konut sorunları zaten bulunuyor. Vatandaşlar daha güvenli yerlere taşınmak istiyor ancak bunun için ne maddi güçleri yeterli oluyor, ne de öyle taşınabilecekleri ölçekte konut sayısı mevcut…
Şehrin kalabalık kesimleri de çoğunlukla denizin doldurulduğu bölgelerde yığılmış durumda. Çarpık kentleşme ve eski bina sorununu da hesaba kattığımızda olası bir faciada çok kötü bir tablonun ortaya çıkacağını söylemek yanlış olmaz.
Peki, tüm bu sorunlara karşın İstanbullu ne yapıyor şu anda?
Yaşadığı eski binalardan kurtulup daha yeni yapım binalara; deprem olması durumunda daha güvenli olacağı düşünülen, fay hattının üzerinde yer almadığı belirtilen semtlere geçiş yapmaya çalışıyor.
Böylelikle de geçmişte daha varoş olarak nitelendirilen bazı semtlerdeki yeni dairelerin fiyatları ve kiraları yükselmeye başlıyor. Nasıl deprem bölgesinden kaçan depremzedelere bazı yerlerde fahiş fiyatlar sunuluyorsa, İstanbul’da da fırsatçılar kendilerine gelen bu fırsatı geri tepmiyorlar.
Eski bir eve sahip olan İstanbulluların kafasında iki düşünce var. Binayı analize sokup gerçekle mi yüzleşsek? Yoksa daha hızlı bir şekilde elden çıkarmaya mı çalışsak. Herkesin deprem tehdidinin bulunduğu bölgelerden kaçmaya çalıştığı bu dönemde satış yapmak da oldukça zor elbet. Daha bir ay önce kiralık dairelerin bulunamadığı muhitlerde ilan sayıları artmaya, fiyatlar düşmeye başladı. Bakırköy, Kadıköy gibi hayat standardının ve son yıllarda fiyatların uçtuğu semtlerde bile benzer senaryo yaşanıyor.
Metropollerde en çok rağbet gören yapılar arasında siteler ve rezidanslar da yer alıyordu. Ancak Maraş depremlerinde çok katlı yeni binalardan kurtulan insan sayısının az olması, Rönesans Rezidans gibi bir facianın görselleriyle medyada yer alması; böyle yerlerde yaşayanları da büyük bir kuşkuya itti. Yüksek şiddetli depremlerde binalar ne kadar sağlam olsa da, yıkıldığı anda kurtulma şansları yok denecek kadar az.
Sonuç olarak İstanbul zaten hali hazırda olan sorunlarına çok daha büyüğünü ekledi. Günümüz ekonomik şartlarında insanların yeni bir binada kiraya çıkıp eski evini kentsel dönüşümle yeniletme şansı oldukça düşük. Yapabilenler zararına da olsa eski binasını satıp daha güvenli ancak şehirden uzak yerlere veya şehir dışına taşınmayı düşünecekler. Bu şekilde bir yol izlemek istemeleri durumunda ise insanlar iş bulma sıkıntısıyla karşılaşıyor.
Deprem gerçekliğiyle bir defa daha yüz yüze gelen İstanbullular bakalım nasıl bir çözüm yoluna gidecekler.
Çünkü ülkemizde gündem oldukça hızlı değişiyor. Çabuk unutan bir milletiz. Birkaç ay sonrasında deprem konusu unutulur diyenler de var…