Hülya Özmen- Muhalif Özel
Türkiye’yi gelecek 5 yılda yönetecek yerel temsilcilerin belirleneceği 31 Mart seçimlerinde geri sayıma geçilirken, Komünist belediyeciliğinin, sermaye – belediye ve halk üçgeninde değerlendirildiği Ankara Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde gazetecilerle yapılan toplantı da TKP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ali Ufuk Arikan, Çankaya Belediye Başkan adayı Çisel Demirkan Sakallı, Keçiören Belediye Başkan adayı Ferhat Şahin ve Mamak Belediye Başkan adayı Asuman Alkoyak komünist belediyeciliğini anlattı. Komünist belediyeciliğin uymakla yükümlü kılınan 14 ilkesi var. “Irkçılığa, dinciliğe ve mezhepçiliğe geçit verilmeyecek”, “Hizmet yalanıyla kabul ettirilen ve fakat sadece patronların kârını amaçlayan taşeron düzenine son verilecek”. TKP’nin, seçim meydanında iktidar ile muhalefet arasında atışma konusu olan kurnaz bir siyasetçinin çıkarı için büründüğü kıvraklığı için kullanılan zübük siyaseti ve siyasetçilerden belediyeleri kurtarma sözü de dikkat çekiyor.
BELEDİYELER İÇİN KOMÜNİST İLKELER ŞÖYLE:
Türkiye Komünist Partisi, 31 Mart yerel seçimlerine hazırlanırken komünist belediyeciliğin hayata geçirileceği her yerde şu ilkelerle hareket edeceğini ilan ediyor:
1. Komünistler için belediyecilikte temel hedef her şeyden önce örgütlülüğünün giderek bilincine varan halkın yönetime katılması için kanalların açılmasıdır.
Komünistlerin yetki aldığı her yerde halk mahalle, semt, okul, işyeri temsilcilikleri gibi kanallarla belediyenin yönetiminde söz sahibi olacaktır. Daha fazla olanak ve platform bulan emekçi halk bu mevziyi düzene karşı korumak için daha bilinçli hale gelecektir.
2. Komünist belediyecilik emekçi halkın refah ve mutluluğunu amaçlar.
Düzen içinde belediyecilik rant paylaşımına odaklanır. Komünistler ise belediyelerin etrafında kümelenmiş rant çetelerini dağıtmakla işe başlayacaktır. Tek bir patron ve müteahhit belediyeleri kendi çıkarları için kullanamayacak, ondan yararlanamayacaktır. Tek hedef emekçilerin yaşam niteliğinin gelişmesi olacaktır. Belediyenin tüm faaliyeti halkın ihtiyaçlarına göre planlanacaktır.
3. Emekçi halkın sağlıklı ve nitelikli barınma, ulaşım, eğitim, kültür ve dinlenme olanaklarına kavuşması için bütün olanaklar seferber edilir.
Birer hak olarak emekçi halkın sağlıklı ve sağlam konutlarda oturması, eğitim olanaklarına ulaşması, güvenilir kitle ulaşımının garanti edilmesi, dinlenme ve tatil yapma olanaklarının sağlanması başlıca hedef olacaktır. Kent planlamasında toplum ve çevre sağlığının esas alınması, yeşil alanların rantçılara karşı korunması ve geliştirilmesi ancak yerel yönetimlerde komünistlerin mücadelesiyle sağlanabilir.
4. Komünist belediyeler deprem kuşağında yer alan ülkemizin her yerinde şehirlerimizin güçlendirilmesi önceliğiyle hareket edecektir.
Şehirlerimizi deprem ve diğer doğal afetler karşısında savunmasız hale getiren halkın güvenliğini değil sermayedarların ve müteahhitlerin kâr hırsını önceleyen yaklaşımdır. Şehirlerimizi bu afetler karşısında güçlendirmek için önce yağmanın önünü kesilecek, ardından kaynaklar bir planlama doğrultusunda mevcut yerleşimlerin güçlendirilmesi, yeni yerleşimlerin ise bilimsel veriler doğrultusunda elverişli alanlarda kurulması için ayrılacaktır.
5. Komünistlerin belediye yönetimlerindeki varlığı, ortaklaşmayı ve birlikteliği güçlendiren bir kültürün geliştirilmesi demektir.
Çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin birlikte kendilerini geliştirebilecekleri ortamları yaratmak komünistlerin yerel yönetimlerdeki birincil görevlerindendir. Kolay ulaşılabilir ve yaygın bir kütüphane ağı, çocuklar ve gençler için bilim merkezleri, birlikte yazıp oynayacağımız piyesler için tiyatrolar, şarkılarımızı, türkülerimizi öğrenip söyleyeceğimiz korolar ve orkestralar, biliminin emekçilerin yararına nasıl sunulacağını anlatan konferans dizileri ve birlikte yapılan spor bu ortak yaşam kültürünü yaratmanın araçları olacaktır.
6. Komünistlerin belediyelerdeki çalışmaları uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasına karşı da bir bariyer olacaktır.
Düzenin emekçi halkı çürüten saldırılarına, uyuşturucu kullanımı ve her türlü yozlaşmaya karşı komünistler gençlerimizi koruyan önlemler alacaktır.
7. Kadınların eşitliği ve özgürlüğü için olanaklar yaratılacaktır.
Mahallelerde, kreş ve çocuk yuvalarının kurulması, kadınların ev dışında kamusal alanlarda yer almasının desteklenmesi, şiddete karşı korunması komünist yerel yönetimlerin sorumluluk alanındadır.
Kadınların eşit haklara sahip birer emekçi olarak istihdamına ek olanaklar yaratılması komünistler için belirleyici önemdedir.
8. Toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi için çalışmalar yürütülecektir.
Halkın temel sağlık sorunları; içme suyu ve gıda güvenliği, okul sağlığı, spor sağlığı, geri dönüşüm, atık sorunu gibi konular ancak yerel yönetimlerde komünistlerin etkili olmasıyla güven altına alınabilir. Belediyelerde sağlık birimleri oluşturulacak, bu birimlerde gönüllü hekim ve sağlıkçılar da görev alacaktır.
9. Tüketim ve üretim kooperatiflerinin kurulması emekçi halkın yaşamını kolaylaştıracaktır.
Market zincirlerinin ve piyasa ilişkilerinin yarattığı pahalılığa karşı halkın temel gıda ve tüketim malzemelerine ucuza ulaşmasını sağlayacak tüketim ve yerel yerleşim yerinin özelliğine göre üreticilerin üretim maliyetleri karşısında destekleyecek ve emeklerinin karşılığını alabilmelerini sağlayacakları üretim kooperatiflerinin özendirilmesi yine ancak komünistlerin işi olabilir.
10. Komünist belediyeler işçilere karşı patron gibi davranan bir “şirket” olmayacaktır.
Komünist belediyelerde çalışan işçiler karar alma süreçlerine katılacaklar ve belediye işçilerinin, halkın refahı için ortak hedefler doğrultusunda verilen mücadelenin doğal bir parçası olmalarını sağlayacak koşullar teşvik edilecektir.
11. Komünistler belediyelerde hizmet yalanıyla kabul ettirilen ve fakat sadece patronların kârını amaçlayan taşeron düzenine son verecektir.
Komünistler son 30 yılda belediyelerde hakim kılınan taşeron düzenini reddedecek, belediye hizmetlerini irili ufaklı patronlar için kârlı bir sömürü alanı haline getiren bütün uygulamalara son verecektir.
12. Komünistler belediyelerde ırkçılığa, dinciliğe ve mezhepçiliğe geçit vermeyecektir.
Emekçi halkımızı dil, etnik köken ya da inancına göre ikinci sınıf ilan eden yaklaşımlara komünist belediyelerde yer olmayacaktır. Komünistler, yerel yönetimlerde din istismarına geçit vermeyecek, laik bir yönetim tarzını yerleştirecek, kardeşlik, barış ve birliği örgütleyecektir.
13. Komünist belediyeler uluslararası veya yerli sermayenin doğrudan ya da dolaylı maddi destek ve müdahalelerine tamamen kapalı olacaktır.
Yerli veya yabancı sermaye ile kimi emperyalist yapılanmaların proje, fon ve benzer adlar altında gerçekleştirdikleri her tür ekonomik, siyasi ve sosyal müdahale ve girişimlere komünist belediyelerde izin verilmeyecektir.
14. Komünist belediyeler ile toplumun eşitliğe ve özgürlüğe dayalı geleceği arasında bağ kurulur.
Komünistler hangi ilde, hangi ilçe ya da beldede yönetimde olurlarsa olsunlar tüm bir ülkeye ve tüm insanlığa karşı sorumlu olduklarını, yaptıkları her şeyin ülkemizin ve dünyanın geleceğini aydınlatma çabasının bir parçası olarak anlam taşıdığını hiçbir zaman akıllarından çıkarmayacaklardır.
--
TKP’NİN SEÇİM BİLDİRGESİ:
ZÜBÜKLERDEN KURTULUYORUZ
Çalmazlar, çırpmazlar. Yalan söylemez, kimseye çamur atmazlar. Çalışkandırlar. Halkın çıkarlarını savunur, Türkiye’nin iyiliğini isterler.
Sömürüye, talana, yağmaya, zorbalığa, savaşa karşı, kardeşlikten, eşitlikten yanadırlar.
Kimlerden mi söz ediyoruz?
On yıllar boyu söylenen yalanlar patladı, yurttaşlarımız komünistler için “onlar iyi insanlardır” demeye başladı. Evet doğrudur, komünistler hırsızlık yapmaz, ülkeleri ve halk için çalışırlar.
Belediyelerde bunun anlamı büyüktür. Çünkü belediyeler, halka hizmet etmeleri gerekirken her türlü alavere dalaverenin döndüğü kurumlar haline gelmiştir. Belediyeler rant kapısı olmuştur. Belediyeler tanıdık şirketleri, mütaahhitleri ihya eden arpalıklara dönüşmüştür. Belediyeler kentleri betona boğan akılsızlığın karargahı haline gelmiştir. Belediyeler halkın parasıyla kadrolaşılan çiftlikler durumundadır.
Komünistler belediyelerdeki bu soygunu durdurmak için sorumluluk talep ediyor.
Yeni bir Türkiye, emekçi halkımız iktidara geldiğinde kurulacak. Yeni bir Türkiye bağımsız, egemen, laik, sanayileşmiş bir ülke olacak, kimse kimseyi sömürmeyecek, planlı ve kamucu bir ekonomiye geçilecek. Yeni bir Türkiye, sosyalist olacak.
Ancak bu yaşanası ülkeyi kuruncaya kadar yerel yönetimlerde yapacaklarımız var. Hırsızları durduracak, komünist belediyeciliği birçok noktada hayata geçireceğiz.
Komünist belediyecilik, halkın çıkarları doğrultusunda hareket etmek, yurttaşların temel kentsel gereksinimlerini ucuza, hatta bedelsiz karşılamaktır. Komünist belediyecilik, doğadan, tarihten, bilimden, sanattan, insandan yana olmaktır.
Türkiye Komünist Partisi, komünist belediyeciliğin örneklerini tüm Türkiye’ye yaymaya kararlı.
Ne kadar çok belediyeyi zübüklerden, yani hırsızlardan, yani rantçılardan, yani bilim düşmanı beceriksizlerden kurtarırsak, halkımızın umudu o kadar artar, yeni bir Türkiye kurma iradesi güçlenir.
Ne kadar çok belediyede meclise komünist üye sokarsak, oralarda halkın çıkarını, halkın malını, halkın geleceğini holdinglere, şirketlere satamazlar. Komünistler belediye meclislerinde emekçi halkın bekçiliğini yapar, hiçbir hukuksuzluğa, hırsızlığa, yolsuzluğa izin vermezler.
Komünistler iyi insanlardır. Çalmazlar, çırpmazlar. Çalışkandırlar. Kendileri için değil toplum için, yurttaşlar için mücadele ederler.
Komünistler akıllarını, yüreklerini, vatanlarını, değerlerini, halkın çıkarlarını satmazlar. Bu ülkeyi yerli ve yabancı holdinglerin yağmasına açan, attıkları her adımda emekçileri daha da yoksullaştırıp bir avuç patronu ihya edenler ise önüne çıkan her şeyi satmaktadır. Onlar insanların inançlarını dahi ticaret konusu yapmışlardır. Bu kirli çarkın parçası olan herkes zübüktür.
TKP yerel seçimlerde mümkün olduğu kadar fazla zübükten kurtulma çağrısı yapmaktadır.
Herkes bilsin ki bazı şeyler satılık değildir.
Bu memleket SATILIK DEĞİL!
Kentlerimiz SATILIK DEĞİL!
Vicdanımız SATILIK DEĞİL!
Tarihimiz SATILIK DEĞİL!
İnsanlık SATILIK DEĞİL!
Oyumuz SATILIK DEĞİL!
OYLAR TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ’NE
---
TKP, KENDİNİ ŞÖYLE ANLATIYOR
Türkiye Komünist Partisi 10 Eylül 1920’de gerçekleştirilen kuruluş kongresinin söylediği gibi ülkemizin en eski siyasi partisidir. Bu gerçek, Türkiye’nin başına musallat olan ve kapitalist sömürü düzeniyle uyumlu bir ortak yaşam kurarak kendini sürekli yeniden üreten gericiliğin çok daha uzak geçmişte kök arayıp bulmasına bakılırsa fazla abartılmaya gelmez. Biz, Türkiye Komünist Partisi, sevgili ülkemizde uzun yıllara yayılan varlığımızla elbette haklı olarak gurur duyuyoruz. Ama bu süreçte bir kez bile siyasi iktidarı ele geçirmeye uzanamamış olmamızın içimizi acıtan bir diğer gerçek olduğunu belirtmek durumundayız. Devrime kalkışamamışlığımız gururumuzun yarım kalmasının temel nedenidir.
Yüz yılı aşan tarihimiz çok kereler kesintiye uğradı. Her bir kesinti, sınıf düşmanının başarısı kadar bizim başarısızlığımız anlamına gelir. Her defasında yeniden kuruluşumuzsa devrimci atılıma kopmaz biçimde bağlılığımızın kanıtıdır. Siyasal geleneği 1920’ye dayanan bugünkü Partimiz 1970’lerin sonlarında başlayan inatçı bir örgütsel yeniden kuruluşun meyvesi olarak varlık kazandı. Bu son evre TKP’nin bütünsel tarihinin en uzun parçasıdır.
Mesele, tamamı ya karşıdevrimci ya da “devrimci olmayan” dönemlerde geçen bu zaman diliminin süresi değil. Bugün içinde mücadele verdiğimiz “devrimci olmayan” bu son dönemde, Partimizin varlığını anlamlandıran devrimci bir hamleye hazırlıktır. Türkiye Komünist Partisi, sömürü yani emek-sermaye çelişkisi var oldukça, işçi sınıfı sınıfsız-sömürüsüz bir toplum doğrultusunda tarihsel atılımın öznesi olma niteliğini korudukça, elbette yeniden ve yeniden kurulur. Ama bu genellemenin ötesinde bugün Türkiye Komünist Partisi sosyalist devrimi gerçekleştirmek için vardır.
Defalarca yenilgiye uğradığımız geçmişimizle kazanma kararlılığını hiç yitirmediğimiz için gurur duyuyoruz. Geleceğe inanmayanlar için geçmişi unutmak yeğdir. Biz inanıyoruz. İnsanlığın eşit ve özgür geleceğine, sınıfsız toplum hedefinin bir dilek değil tarihsel zorunluluk olduğuna inanıyoruz. Bu yolun ancak ve ancak işçi sınıfının öncü partisiyle kat edilebileceğini biliyoruz. Öncü partinin, bizim partimizin kurulduğu zamandan beri Marksist-Leninist olmasının devrime ulaşmanın ön koşullarından biri olduğunu da biliyoruz. Yüz yılı aşan tarihimizin, ileride “devrim tarihi” olarak anılacağına eminiz. TKP bu inanç ve kararlılıkla vardır.
Partimiz emperyalist işgalin ve Kurtuluş Savaşı’nın tozuna dumanına gözlerini açtı. Bir fikir kulübü olmaya değil sosyalist devrimin önderliğine soyunmuştuk. Partimizin kurucuları siyasi iktidarı nasıl ele geçireceklerini, milli kurtuluşu sosyal kurtuluşla, bağımsızlığı sosyalist devrimle nasıl bütünleştireceklerini düşünüp taşınmışlar ve bir yol haritası çizmişlerdi. Gelmiş geçmiş en sağlam düşünce üzerinde yükselen komünist partiler, somut olarak devrime giden yolun aracıdırlar. Yol haritasında netlik yoksa parti olamazsınız. TKP amele ve rençperlerin devrimci örgütü olarak kuruldu. TKP devrimciyse vardır.
Topraklarımızın kapitalizm macerası trajik bir noktaya gelmişti. Emperyalizm ve eski düzenin işbirlikçi egemenleri yüzlerce yıllık bir ülkenin yağmalanarak, bölünerek “iptaline” karar vermişlerdi. TKP bu alçakça kararın önüne geçilmesi için kuruldu. Bugün de, başka bir bağlamda benzer bir gerçekle karşı karşıyayız. TKP emperyalizme karşı duruyorsa, yurtseverse vardır.
Komünistlerin devrimciliği genel geçer değil, tarihseldir. Modern sınıfların oluşumu, somut olarak işçi sınıfın şekillenmesi, gelişmesi; eski düzenin aşılması, somut olarak Cumhuriyette temsil olunan ilerleme; kendi ayakları üstünde durabilen bir ülkenin kurulması, somut olarak bağımsızlığımız; bütün bunların karşısında ayak direyen güçlerin sindirilmesi, somut olarak aydınlanma… TKP’nin devrimci kimliği bu tarihsel ilerlemenin üstünde yükselir. TKP tarihsel ilerlemeyi, onu sosyalist devrimle taçlandırmak için sahiplenir. TKP ülkemizin ve halkımızın genlerine işlemiş kazanımları sahiplendiği ölçüde vardır.
Sosyalizm yalnızca gelmiş geçmiş en sağlam düşünce değil, bir büyük toplumsal eylemdir. Yalnızca emekçi halkın eseri olabilecek olan bu eyleme kendini bağlayan TKP, işçi sınıfı ve emekçilerin parçası ve temsilcisi olduğu ölçüde vardır.
Ne zaman kurulduğumuzu rastlantılar belirlemedi. TKP 1917 Büyük Ekim Devrimi’nin çocuğu olarak, bu devrimin ön ayak olduğu Komünist Enternasyonal’in üyesi olarak kuruldu. 20.yüzyılda insanlığın en ileri kazanımlarını yaratan, örgütlü emekçilerin iktidarını kuran, işsizliğe son veren, kökenine bakmaksızın eşit yurttaşlar yaratan, faşizmi alt eden, emperyalist saldırganlığı durduran, halkları kardeşleştiren sosyalizm deneyiminin bütününün parçasıyız. Aklımız ve yüreğimiz dünyanın her bir köşesinde aynı büyük ailenin üyesi emekçilerle, onların mücadelesiyle, devrimci komünistlerle birliktedir. TKP enternasyonalistse vardır.
Ülkemiz 21.yüzyılda bir karanlığın içine yuvarlandı. Bunun nedeni kapitalizmin dizginlerinden boşanmış yağmasını en iyi temsil edecek gücün en gerici unsurlar olmasıdır. İnsanlığın Aydınlanma ve sosyalist devrimlerle “tarih öncesine” havale ettiği her türden gericilik bütün dünyada ve ülkemizde yeniden egemen olduysa bu sonucu yaratan kapitalist özel mülkiyet düzeninden başka bir şey değildir. Türkiye Komünist Partisi bu düzeni yıkmak, laikliğin, bağımsızlığın, özgürlüğün, adaletin, eşitliğin hüküm süreceği sosyalizmin kuruluşuna öncülük etmek için vardır.