Muhalif Analiz – İnanç Uysal
Soru çok, mesela şöyle başlanabilir: İsveç NATO üyesi olmak için Türkiye'nin icazetini beklerken hem de. Türkiye'nin hassasiyetlerine uygun davranmak yerine, üstüne üstlük kaşıma tercihini neden kullandı, ya da kullandı mı?
Niye bayrak değil de Kur'an, madem Kur'an neden Stockholm meydanında değil de Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği önünde?
Neden şu an NATO’ya girmek için Türkiye ile pazarlık yürüten hükümet değil ya da bu hükümeti dışarıdan destekleyen ve aşırı sağcı unsurlar barındıran İsveç Demokratları Partisi değil de adı sadece bu tip olaylarla anılan bir sosyopat yaptı bu eylemi?
Eylemi yapan Rasmus Paludan kimdir mesela? Bu eylemi ilk defa mı yapıyor? Bu zamana kadar dünya kendisini nasıl tanıyordu? Hepsinden önemlisi de Paludan aslında İsveç'li midir?
Şurası kesin ki bu soruların cevapları olayın kendisinin vahametini ortadan kaldırmaz. Kur'an-ı Kerim'in yakılmasına ben bu soruları düşünmeden tepki veririm, ama devletler ve devlet yönetenler benim gibi tepkiler verirken bu soruların cevaplarına da kafa yorarlar, yormalılar.
Öncelikle söyleyeyim Paludan bu eylemlerini, Türkiye-İsveç arasındaki NATO polemiğinden çok daha öncesinde defalarca tekrarlamış birisi, eylemlerinin temelinde 'Müslüman göçmen sorunu' yer alıyor. Müslümanlara ve hatta bütünüyle İslam'a karşı bir haçlı tavrı gösteriyor. Eylemlerinde Kur'an-ı Kerim yakması ya da tahrif etmesi de yeni değil.
İkincisi Paludan İsveç'li değil aslında Danimarkalı, hatta bir dönem benzer eylemleri nedeniyle İsveç'e girişi bile yasaklanmıştı. Ancak babasının İsveç'li olması nedeniyle İsveç vatandaşlığına kabul edilmişti. Bu vatandaşlığa kabul edilme olayı da 2020 yılında oldu.
Öncesinde de sonrasında da Paludan eylemlerine devam etti. Hatta Danimarka'da iken göçmenlerin Grönland Adası’na gönderilmelerini dahi önermişti.
Yani karşımızda sosyopat bir suçlu var. İsveç Hükümetinin buradaki en büyük sorumluluğu ise bu suçluya müsaade edip durması. Dediğim gibi bu durum ilk kez olmuyor.
Burada asıl enteresan olan bu sefer eylemin Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği önünde olması. Paludan bu kez hedef küçültmüş durumda. İşte burada İsveç Hükümetinin sorumluluğu başka bir seviyeye evriliyor.
Paludan'in kimliği nedeniyle Türk Bayrağı yakması karakteristik durumuna uymuyor. Kur'an ve İslâm üzerinden bir hamle yapması gerekiyor. Ancak bunun diğer Müslüman ülkeleri rahatsız etmemesi ve direk Türkiye'ye bir mesaj olarak algılanmasını da sağlamak gerekiyor.
Yani İsveç Hükümeti pekâlâ Kur'an-ı Kerim yakma fetişine sadece Türk Büyükelçiliği önünde olma şartıyla izin vermiş olabilir. Bununla ilgili İsveç gazetelerinde koalisyon ortağı bir milletvekilinin Paluden'e finansal destek sağladığı haberleri de yer aldı. Paluden'in Rusya ile yakın ilişki de olduğu haberleri de.
Elbette böyle olmamış ve İsveç'te şu anda en gündemde olan konu Türkiye olduğu için Paluden sadece gündemi yakalamak açısından da bu olayı kendi başına organize etmiş de olabilir. Her nasıl olmuşsa olmuş böyle bir dönemde bu eyleme izin veren İsveç oldukça enteresan davranmış demektir.
Bütün bunları ortaya koyduktan sonra önce Paludan üzerinden Avrupa ve İskandinavya’daki Müslüman göçmenler meselesi üzerine kafa yormak gerekiyor. Çünkü Paludan yalnız değil ve sosyal medya üzerinden çok ciddi destek alıyor. Bu birinci mesele de sadece Türkiye'nin değil bütün İslam coğrafyasının meselesi.
Sonra da bu son olayda böyle bir sosyopat kullanılarak neden özel olarak Türkiye'nin hedefe konduğu üzerine düşünmek gerekiyor. Elbette bu konuda herkesin bir fikri var, ben sadece olayın daha geniş bir pencereden düşünülmesine destek olmak istedim.
Okunma Süresi: 3 dk
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *