İstanbul
Az bulutlu
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
38,4332 %0.04
43,7186 %-0.1
4.078,09 % -0,54
94.501,09 %0.587
Ara
Muhalif. M. ÖZEL TBMM’de 22 maddelik ‘İklim Kanun teklifi’ mesaisi; Temiz Hava Hakkı Platformu’ndan, Türk Tabipler Birliği’ne sivil toplum örgütlerine görüşler, eleştiriler

TBMM’de 22 maddelik ‘İklim Kanun teklifi’ mesaisi; Temiz Hava Hakkı Platformu’ndan, Türk Tabipler Birliği’ne sivil toplum örgütlerine görüşler, eleştiriler

AKP’li 99 milletvekili tarafından Meclis’e sunulan kanun teklifi, yürürlük, yürütme ve geçici iki hükmüyle 22 maddeden oluşuyor. Kamuoyunda tartışmalarıyla dikkat çeken İklim Kanunu Teklifi’nin Çevre Komisyonu’nun 26 Şubat 2025 günü görüşmelerinde, komisyona davet edilen sivil örgütleri, hava kirliliğinden, sulak alanlara, termik santrallerden deprem bölgesine önemli vurgularla teklife ilişkin görüşleriyle öne çıktı. Temiz Hava Hakkı Platformu Temsilcisi Deniz Gümüşel, “21'inci yüzyılda Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu iklime dair yasal düzenlemeler, hukuki düzenlemeler, idari düzenlemeler eksik kalmış olacak ve bu yaşamsal bir sorun hâline gelecek” derken, Antakya'da, deprem bölgesinde çok ciddi bir ekokırım riski yaşandığına dikkat çeken Türk Tabipleri Birliği Temsilcisi Demet Parlar, “Türk Tabipleri Birliği olarak, bu yasada sağlıkla ilgili alanın, bu kadar önemli olmasına rağmen iklim krizinin sonuçlarının sağlığa yansımalarının hiç göz önüne alınmamış olması ama eminim ki yasa bu hâliyle çıkmayacak” açıklamasını yaptı. İklim Adaleti Koalisyonu Temsilcisi Caner Gökbayrak da, “İklim kanunu değil, yıkım kanunu" Niye öyle dedik? Çünkü eğer iklim kanunu bu hâliyle olursa bu bize yıkım getirecektir, çok net çünkü iklim kanunu dediğimiz şeyin içinde olmasını beklediğimiz şeyler burada yok”.

KAYNAK: HABER MERKEZİ
Okunma Süresi: 11 dk

Muhalif. Özel – Ankara

AKP’nin, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülke Türkiye görüşüyle hazırlayarak  mücadele ayaklarını ortaya koyduğu 22 maddelik İklim Kanunu Teklifi’nin bu hafta Genel Kurul’da ele alınması bekleniyor. Teklif, ‘Kamu kurum ve kuruluşlarının 2053 Net Sıfır Emisyon hedeflerinin gerçekleştirilmesi, sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum faaliyetleri kapsamında sorumlulukları’ belirliyor. Yenilenebilir enerji ve temiz teknolojilerin kullanımının artırılmasıyla yutak alanların korunması  amaçlanırken, sıfır atık sisteminin uygulanmasını ve yaygınlaştırılmasını hedefliyor.  Yeşil yatırımların belirlenmesi kapsamında iklim finansmanının ve iklim değişikliğiyle mücadele teşviklerinin hayata geçirilmesi, yerel yönetimlerin ve özel sektörün iklim değişikliğiyle mücadeleye dair sorumluluklarını da daha belirgin kılıyor. İklim değişikliğiyle mücadelede yaptırımlar ve denetim mekanizmaları öngörülüyor. Bu çerçevede sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum noktasında kurumsal yasal çerçevenin oluşturulması amaçlanmaktadır.

İklim Kanunu Teklifinin Çevre Komisyonu’nun 26 Şubat 2025 günü görüşmelerinde, komisyona davet edilen sivil toplum örgütleri, ekolojik yaklaşımı merkezine alan bir kanunun esas olmasına ilişkin görüşleriyle öne çıktı. Komisyonda eleştirilerle önerilerini de sunan örgütlerin açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

 TEMİZ HAVA HAKKI PLATFORMU TEMSİLCİSİ DENİZ GÜMÜŞEL - Çok tarihî bir kanunla karşı karşıyayız. Türkiye'nin küresel bir sorun olan iklim değişikliğiyle mücadelesi için aldığı en önemli sorumluluklardan bir tanesi bu kanunun ortaya çıkarılması. Dünya üzerinde sistem ne olursa olsun, ekonomik sistem ne olursa olsun ekolojik sorunlar tüm yaşamı yatay kesen konular. Dolayısıyla böylesi bir iklim kanununun merkezinde de ekolojik bir yaklaşımın olması gerekiyor ki yaşam devam edebilsin dünya üzerinde, ekonomi devam edebilsin. Ekolojik yaklaşımı merkezine alan bir kanunun esas olduğunu düşünüyoruz. Bu küresel ve yaşamsal krizin ana sorumlusu olan fosil yakıtlardan kademeli olarak çıkışa dair hiçbir vizyonu, somut hedefi olmayan bir kanun teklifi maalesef bu. Bütün inisiyatifi piyasa mekanizmalarına bırakmış durumda. Oysa somut politikalarla desteklenmediği zaman Avrupa Birliğinin emisyon ticaret sisteminin ilk yıllarında da görüldüğü gibi, maalesef istenen sera gazı azaltım hedefi sadece ETS'ye bırakılarak gerçekleştirilemiyor.

Temiz Hava Hakkı Platformu adına buradayım; o yüzden sizlerle bu meselenin daha çok toplum sağlığıyla ilgili olan bölümünü paylaşmak istiyorum. Kanunda sağlıktan hiç bahsedilmiyor. Oysa iklim krizi her şeyden önce insan türünün yaşamını, sağlığını, insan toplumlarının sağlığını ve doğada birlikte var olduğumuz diğer tüm canlı türlerinin sağlığını ve yaşam haklarını ihlal eden bir kriz olarak karşımıza çıkmış durumda. Dolayısıyla, yapılabilecek, atılabilecek en önemli adımlardan bir tanesi, çok net bir şekilde insan kaynaklı olduğu ortada olan, bilimsel olarak kanıtlanmış olan iklim değişikliği krizinin birinci derecede sorumlusu olan fosil yakıtlardan çıkışa dair bir vizyonun kanunda yer alması. Üstelik fosil yakıtlar sadece iklim krizi nedeniyle gelecekteki bir zamanda hayatımızı tehdit etmiyor, bu tehdit bugün de toplu olarak yaşamımızı elimizden alıyor.

TÜRKİYE'DE SADECE BİR YILDA 68.440 KİŞİ HAVA KİRLİLİĞİ NEDENİYLE YAŞAMINI KAYBETMİŞ durumda ve bu ölümlerin yarıdan fazlası kömür gibi, petrol gibi fosil yakıtların neden olduğu hava kirliliğinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla, siz iklim kriziyle mücadele etmek için fosil yakıtlardan çıkmayı kendinize tarihli, takvimli bir hedef hâline getirdiğinizde; somut, sayısal bir hedef hâline getirdiğinizde, şu anda yaşanan bu yaşamsal krizi, bu toplumsal sağlık sorununu da ele almış olacaksınız. Çok fazla ekonomi konuşuldu bugün. Müsaade ederseniz çerçevesi ekonomi olan bu kanun tasarısının neden fosil yakıtlara yönelik adım atması gerektiğine dair ben de birkaç tane ekonomik veriyi sizinle paylaşmak istiyorum:

2021 YILINDA, SADECE TÜRKİYE'DE VE SADECE BİR YIL İÇERİSİNDE HAVA KİRLİLİĞİNDEN KAYNAKLI ERKEN ÖLÜMLERİN EKONOMİK MALİYETİ 40,75 MİLYAR ABD DOLARI. Özellikle ABD doları olarak belirtiyorum ancak bugünkü kur üzerinden söylemek gerekirse bu rakam 1,5 trilyon Türk lirasına -dilim sürçmedi- bugünkü Türk lirası değeriyle 1,5 trilyon Türk lirasına eş değer bir ekonomik maliyet yaratıyor, hava kirliliğinin yarattığı sağlık etkileri. Türkiye maalesef bu gerçeğe rağmen hâlâ kömüre dayalı elektrik üretim modelinde ısrar ediyor. Bugün Kahramanmaraş'ın Afşin-Elbistan bölgesine 688 megavatlık yeni bir santral yapılması planlanıyor ve maalesef geçtiğimiz ay Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından, bugün bu kanunu Meclis gündemine getiren ekibin, İklim Değişikliği Başkanlığının da bağlı bulunduğu Bakanlık tarafından Afşin-Elbistan bölgesindeki 688 megavatlık bu projeye "Çevresel etki değerlendirmesi olumludur." kararı verilmiş durumda.

Yine ekonomik perspektiften iletiyorum; aynı dili kullanabilmek, sizleri de bu konuda acilen harekete geçirebilmek için bunu yapıyorum: Oysa bu santral işletmeye alınırsa eğer, her tür baca filtresi Avrupa Birliğinin mevcut en iyi tekniklerine uygun olarak bile yapılıyor olsa 2,6 milyar ABD doları yani bugünkü kurla 95 milyar Türk lirası sağlık maliyetine mal olacak; tek bir santraldan bahsediyoruz, bu parayla 29 tane 500'er yataklı devlet hastanesi yapılabileceğini biliyor musunuz?  

Öte yandan, bugün Türkiye içinde kurulmaya çalışılan Emisyon Ticaret Sistemi hayata geçtiğinde eğer sera gazlarını azaltma hedefine yönelik ciddiyetle ve şeffaflıkla işletilirse bu sistem; örneğin, ücretsiz tahsisatlar verilmezse termik 26santrallere, bu santrallerin ekonomik olarak ayakta kalması da imkânsız hâle gelecek.

TÜRKİYE'DE 2023 YILINDA YAŞANAN AŞIRI SICAK HAVALAR NEDENİYLE DÖRT YÜZ YETMİŞ BİR MİLYON İŞ SAATİ KAYBI OLUŞMUŞ DURUMDA. Bu kaybın yol açtığı gelir kaybı ise 846 milyon ABD doları, bugünkü kurla 30,9 milyar Türk lirası yani 2023 yılında sıcaklar nedeniyle emekçiler işlerini planlandığı gibi hayata geçiremedikleri için, işletmeler işlerini planladıkları gibi hayata geçiremedikleri için 30 milyarın üzerinde ekonomik kayba uğramış durumda Türkiye. Üstelik bu kaybın yüzde 50'si tarım sektöründe emekçilerin aşırı sıcaklara maruz kalmasıyla gerçekleşmiş durumda. Çiftçilerimizi ayakta tutamazsak gıda güvenliğimizi nasıl sağlayacağız? Üstelik bu bedeller iklim krizinin hâlâ başında olduğumuz bugünün kayıpları. Gelecekte iklim krizi derinleştiğinde bu bedeller çok daha yükselecek ve bütün toplumun sırtına yüklenecek. Bu kanun teklifi esas olarak ekonomiyi önemsediği için fosil yakıtlardan çıkmamakta ısrar etmenin ekonomik bedellerinden bahsediyorum.

KANUN TEKLİFİ BU HÂLİYLE MAALESEF BİR İKLİM KANUNU DEĞİLDİR, BİR TİCARET KANUNUDUR; bu kanunun adının doğru konulmasını öneriyoruz çünkü eğer bu kanun iklim kanunu olarak geçerse 21'inci yüzyılda Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu iklime dair yasal düzenlemeler, hukuki düzenlemeler, idari düzenlemeler eksik kalmış olacak ve bu yaşamsal bir sorun hâline gelecek. Bu nedenle bu kanun teklifi mutlaka net biçimde sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedeflemeli ve bunun için bir tarihi olan mutlak azaltım hedefi sayısal olarak bu kanuna dercedilmeli. Kömürden çıkış için kısa, orta vadeli bir plan yapılarak öncelikle en eski ve en kirlileri olmak üzere kömürlü termik santrallerin kapatılması mutlaka bir somut hedef olarak bu kanuna dâhil edilmeli ve biraz önce söylemiş olduğum gibi, kömür sektörü başta olmak üzere fosil yakıt sektörlerindeki zorunlu değişimi hayata geçirdiğimizde hiç kimsenin arkada kalmaması için, başta bu sektörlerde ekmeğini kazanan işçilerimiz, aileleri ve bu sektörlere bağımlı olarak hayatlarını sürdüren bölge insanlarımız olmak üzere insanlarımızın insan onuruna yakışır bir geleceği olabilmesi için somut finansman mekanizmaları olan katılımcı sivil toplum örgütleriyle, bilim insanlarıyla yöre halkıyla birlikte oluşturulacak adil geçiş mekanizmalarının nasıl yapılacağına, nasıl kurgulanacağına ve nasıl hayata geçirileceğine dair bir politik doğrultunun bu kanuna eklenmesini talep ediyoruz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ TEMSİLCİSİ DEMET PARLAR - Burada ben Türk Tabipleri Birliği temsilcisi olarak aranızdayım ama aynı zamanda yurttaş kimliğimle sizinle birlikteyim. Aynı zamanda Antakyalıyım. Antakya'da, deprem bölgesinde çok ciddi bir ekokırım riski yaşanmakta; orada, inşaat faaliyetlerin çok hızlı yarattığı, Temiz Hava Platformunun da net verilerle belirlediği ciddi bir hava kirliliği söz konusu. Türk Tabipleri Birliği ile Temiz Hava Platformunun yaptığı son çalışma sonucunda gözlemlendi ki oradaki hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütünün kabul edilebilir sınırlarının çok daha üstünde. Aynı zamanda bu süreçte, molozların kaldırılması sürecinde zeytin ağaçlarımızın da yok edildiğini; vadilerimizin, sulak alanlarımızın gene bir anlamda ciddi bir ekokırıma uğradığına sizlerin dikkatini çekmek isterim. Bizim bölgemizde ciddi bir gıda krizi -yalnızca bölgede değil çünkü biliyorsunuz, deprem bölgesi Türkiye'nin gıda ihtiyacının yüzde 20'sini sağlayan bir bölge- genelde Türkiye'de bir gıda krizi olma riskinin olabileceği tehlikesine dikkat çekmek isterim. Sonuç olarak son derece sık kullanılan katılımcı ve şeffaf yönetim anlayışının Mecliste, gerçekten, gerçek anlamda uygulandığını görmek ihtiyacında olduğumuzu söyleyerek sözlerimi sonlandırmak isterim ve en büyük eleştirimizin de Türk Tabipleri Birliği olarak, bu yasada sağlıkla ilgili alanın, bu kadar önemli olmasına rağmen iklim krizinin sonuçlarının sağlığa yansımalarının hiç göz önüne alınmamış olması ama eminim ki yasa bu hâliyle çıkmayacak. Bu değerlendirmeler, eleştiriler ve tespitler çerçevesinde daha geniş tartışma olanakları bulabilirsek, bu çerçevede yeni düzenlemeler yapılabilirse -ki sizlerden bunu bekliyoruz yurttaşlar olarak- yeniden bir araya gelmeyi umut ediyorum. Teşekkür ediyorum.

AVRUPA İKLİM EYLEM AĞI TÜRKİYE İKLİM VE ENERJİ POLİTİKALARI KOORDİNATÖRÜ ÖZLEM KATISÖZ - Kanun teklifi iklim politikasının ana eksenini tanımlamalı ve net olarak emisyon azaltım hedeflerini ya da mutlak emisyon azaltım ifadesini içermeli. İklim kanunu çerçeveyi, gidilecek yolu belirlemeli; kurumlar kısa ve orta vadede hayata geçirilecek somut ara hedefleri ve bu hedeflere yönelik önlemleri, eylem ve sorumlulukları buna göre detaylandırılmalı. Kömür gibi çevreye zararlı ve kirli sektörler ortadan kalkarken bu sektörde çalışan işçilerin ve yerel halkın mağdur olmaması yani insanlar işsiz kalmadan, kentler ekonomik olarak zayıflamadan herkesin bu değişime uyum sağlamasına yardımcı olacak bir mekanizmayı kurmalı. Bu tür bir mekanizmaya olan ihtiyacın bugünden olduğunu Zonguldak, Ermenek gibi kömür bölgelerindeki duruma bakarak zaten görüyoruz. On yılda kömür madenciliği istihdamı yüzde 26 azaldı, bu eğilim devam ediyor. Yatağan ve Afşin'deki termik santrallerde işten çıkarmalar, Çayırhan'da özelleştirme gündemiyle gelen olası hak kayıplarına karşı işçi mücadeleleri bu küçülmenin güncel örnekleri. Çalışanlar güvensiz, güvencesiz bir gelecekle baş başa bırakılıyor. Bu kanun "adil geçiş" kavramını tanımlıyor; bu, çok iyi ve olumlu bir yaklaşım, aslında tüm bu kaygılarımızı giderecek de bir yaklaşım belki ama net sıfır emisyon ve ekonomik düzene geçiş için gerekli adımları ve önlemleri içeren, somut adımları ve önlemleri içeren bir mekanizmanın kurulması da bir o kadar önemli. Emisyon ticaret sistemi gelirleri, karbon yoğun bölgelerin yeniden dönüşümü ve yeşil dönüşümü için; sektör çalışanlarının güvenliği, güvenceli geçişi, yöre insanları için yeşil yeni bölgesel ekonomilerin kurulması için harcanmalı. Kuraklıklar, seller, sıcak dalgaları ve orman yangınları gibi tehlikelerin kıskacında olan bir coğrafyadayız. Coğrafyamızı ve yurttaşlarımızı iklim değişikliğine uyum politikalarıyla korumak bizim için yaşamsal önemde.

İKLİM ADALETİ KOALİSYONU TEMSİLCİSİ CANER GÖKBAYRAK - Meclise gelir gelmez bugün için bir basın açıklaması yayınladık. Merak etmeyin, tabii ki de basın açıklamasını burada okumayacağım, başlığını okuyacağım sadece: "İklim kanunu değil, yıkım kanunu" Niye öyle dedik? Çünkü eğer iklim kanunu bu hâliyle olursa bu bize yıkım getirecektir, çok net çünkü iklim kanunu dediğimiz şeyin içinde olmasını beklediğimiz şeyler burada yok. Aslında çok net olarak şunu görüyoruz biz: Bu Avrupa Birliğinin dayatması sonucu oluşan bir kanun şeklinde, şimdi, şu anda geldi buraya ama hani bu kadar da böyle insanın gözüne batırılmaz. Belki biraz da içine iyi bir şekilde, değişik, böyle yeşil boyama şeklinde yapmasaydınız da... Ne olabilirdi? İklim krizinin... Dere ve göllerimiz. Bakın, göllerimiz Bursa'da çok can çekişiyor ve bununla ilgili yapılması gereken çok şey var. Suya yönelik ve su altı kaynaklarının korunmasına yönelik ciddi çalışmalar yapılması lazım.

FİNANSAL KURUMLAR BİRLİĞİ GENEL SEKRETER YARDIMCISI MEHMET KARAKILIÇ - Bu teklifin AB uyumlu olabilmesi için öncelikle bu emisyon ticaret sisteminin regülasyonu oluşturulmalı ve serbest karbon tahsisatları konusunda kanaatimce AB modeli biraz daha yakınsanmalı yani orada bir miktar daha konu bilimsel ele alınıyor. Bu sınırda karbon mekanizması AB'yle paralel hâle getirilmeli ve Türkiye'nin ticari avantajlarını koruyacak şekilde dizayn edilmeli. Özellikle yeşil tahviller ve sürdürülebilir finansman araçları için net bir regülasyona ihtiyaç duyulduğunu düşünüyorum. Muhtemelen bilahare Bakanlığımız gereken alt düzenlemeleri yapacaktır ama ben bu aşamada özellikle bu konunun önemli olduğunu belirtmek istiyorum. Bu yatırımları destekleyen leasing ve finans kuruluşlarına birtakım teşvikler sağlanmalı ki bu konu finans kesimiyle el ele verecek şekilde amacına uygun biçimde yürüsün. Özellikle leasing sektörü özelinde bir yeşil finansman ve leasing modeli oluşturulabilir. Bu modele uygun finansman araçları tanımlanabilir. Elektrikli ve düşük karbonlu araçların leasingi için özel teşvikler, indirimler sağlanabilir. Leasing şirketleri için karbon kredisi mekanizması oluşturularak düşük karbon salımlı varlıkları finanse eden firmalara karbon kredisi ticaretinde birtakım avantajlar getirilebilir. Bunların örneklerini Avrupa'da görüyoruz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *