Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) eski Başkanı Sayın İ. Kaya Erdem, 1 Ağustos 1990 tarihinde Gazeteciler Cemiyetinin Yayın Organı "Bizim Gazete" için gazeteci Sezai Bayar'ın sorularını yanıtlıyor. Meclis Başkanı Erdem, Bayar’ın, “Demokrasilerde basın ve basın özgürlüğünün yeri ve etkisi nedir” sorusuna, “Temel hak ve özgürlüklerin korunması parlamenter çoğulcu demokrasilerde bir ön şarttır. Demokratik düzenin hayatiyeti için temel unsur; kamuoyu, Meclis tarafından tam denetlenebilen bir iktidar ve özgür basındır” yanıtı veriyor.
“Basına yöneltilen basın özgürlüğünün suiistimali suçlamalarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna dönemin Meclis Başkanı Erdem’in verdiği yanıt son yıllarda giderek üstü örtülen bir gerçeği hatırlatması açısından önem taşıyor. Erdem, “Kanaatimce, suiistimal, özgürlüğün olmadığı ortamda vardır. Bence basın özgürlüğü suiistimale yol açmaz, aksine suiistimali önler. Çünkü, suiistimal taraflılıktan ve taraflılığın getirdiği siyasî şartlanmadan meydana gelir. Daha önce ben basın özgürlüğünün tarafsızlık için bir ön şart olduğunu söyledim. O halde özgürlük, suiistimali de önleyecektir” yanıtı veriyor.
Hülya Özmen- Muhalif
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında kalem, düşünce ve ifade özgürlüğü zorlu bir süreçten geçiyor. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, “Bir dönem meslektaşlarımız için bayram olan 10 Ocak’lar artık matem gününe dönüşmüş durumdadır” açıklamasıyla mesleğin içinde bulunduğu durumu ortaya koyarken, 2023 yılı Basın Özgürlüğü Raporu'nu açıklayan gazeteci CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “1 yıl içinde gazeteciler tam 553 kez hakim karşısına çıkarak haberini, sosyal medya paylaşımı savunmak zorunda bırakıldı. Türkiye'de 72 gazeteci gözaltına alınırken bunlardan 27'si yaptıkları haberler nedeniyle tutuklandı” dedi. Muhalefet sözcülerinin açıklamaları, gazeteciler üzerindeki yargı baskısına, sansür uygulamaları ve para cezalarına vurgusuyla kamuoyu karşısına çıktı. Bu iç karartıcı tablodan sıyrılıp 34 yıl öncesine bakıldığında ise bambaşka bir yaklaşım karşımıza çıkıyor.
TBMM eski Başkanı Kaya Erdem: Bence basın özgürlüğü suiistimale yol açmaz, aksine suiistimali önler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) eski Başkanı Sayın İ. Kaya Erdem, 1 Ağustos 1990 tarihinde Gazeteciler Cemiyetinin Yayın Organı "Bizim Gazete" için gazeteci Sezai Bayar'ın sorularını yanıtlıyor. Meclis Başkanı Erdem, Bayar’ın, “Demokrasilerde basın ve basın özgürlüğünün yeri ve etkisi nedir” sorusuna, “Temel hak ve özgürlüklerin korunması parlamenter çoğulcu demokrasilerde bir ön şarttır. Demokratik düzenin hayatiyeti için temel unsur; kamuoyu, Meclis tarafından tam denetlenebilen bir iktidar ve özgür basındır” yanıtı veriyor. İşte, 34 yıl önce yapılan röportaj.
GAZETECİLER CEMİYETİNİN YAYIN ORGANI "BİZİM GAZETE " İÇİN SEZAİ BAYAR'IN SORULARINA
VERDİKLERİ CEVAPLAR
Soru: Demokrasilerde basın ve basın özgürlüğünün yeri ve etkisi nedir?
Cevap: Temel hak ve özgürlüklerin korunması parlamenter çoğulcu demokrasilerde bir ön şarttır. Demokratik düzenin hayatiyeti için temel unsur; kamuoyu, Meclis tarafından tam denetlenebilen bir iktidar ve özgür basındır.
Çağdaş anlamda demokratik hayatın varlığı bilginin kamuoyunda eksiksiz bir şekilde serbestçe dolaşmasının sağlanmasına bağlıdır. İnsanlar arasında serbestçe dolaşan bu bilgi, kamuoyunda sağlıklı bir diyalogun meydana gelmesine ve bu yolla etkin bir siyasî uzlaşmanın sağlanmasına yol açar. Basın özgürlüğü, bu anlamda demokratik işleyişin ihmal edilmeyecek öğeleri içindedir. Kamuya ait hizmetlerin doğru üretilerek, adil dağılımı için idarenin tarafsız ve faziletli davranması gerekir. Basın özgürlüğü, bu davranışın bir güvencesidir.
Demokrasi düşüncesinin temel unsuru, kamuoyu kararı ve eğilimlerinin kamu yönetimine yansımasının sağlanmasıdır. Ancak, kamuoyunda düşüncelerin şekillenmesi, olgunlaşması; düşünce özgürlüğünün, konuşma özgürlüğünün ve basın özgürlüğünün varlığına ve korunmasına bağlıdır. Bu özgürlükler kamuoyunun karar verme ve kararları denetleme fonksiyonunun yerine getirilmesini sağlar. Hatta kişi ve kurumların bu doğrultuda ortaya çıkan sorumluluklarını yerine getirmesini temin eden bu özgürlük anlayışıdır.
Basının kamuoyu adına bir denetim işlevi vardır. Bu işlevin yerine getirilmesi de basının özgür olması yani her türlü güç odağının etkisinden arıtılmış olmasıyla mümkündür. Unutmamamız gereken bir husus şudur; özgürlük tarafsızlık için bir ön şarttır.
Dünyada demokratikleşme hareketlerinin bu kadar hız ve anlam kazandığı çağımızda, bizlerin hâlâ yazılı ve sözlü basının özgürlüğünü tartışmamız üzerinde durulması gereken en önemli bir husustur.
Soru: Basına yöneltilen basın özgürlüğünün suiistimali suçlamalarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cevap: Kanaatimce, suiistimal, özgürlüğün olmadığı ortamda vardır. Bence basın özgürlüğü suiistimale yol açmaz, aksine suiistimali önler. Çünkü, suiistimal taraflılıktan ve taraflılığın getirdiği siyasî şartlanmadan meydana gelir. Daha önce ben basın özgürlüğünün tarafsızlık için bir ön şart olduğunu söyledim. O halde özgürlük, suiistimali de önleyecektir.
Soru: Basın iktidar ilişkisinde iktidara düşen görev nedir?
Cevap: Devlet yönetimine hâkim olan iktidar, mevcut olan gücünü, her şeyden önce paylaşarak kullanmaya razı olmalıdır. Var olan gücü kendi iradesinin bir tecellisi olarak görmekten çok, bu gücü, kendi kontrolünü sağlayacak kurum, kuruluş ve mekanizmaların var edilmesi ve işletilmesi için bir fırsat olarak görmesi demokratik felsefe için geçerlidir. Aksi takdirde idarî güç mutlak güce, mutlak güç despotizme, despotizm totaliterizme dönüşür. Demokrasinin temel taşı güvendir. Bu güvenin vatandaş nezdinde oluşması iktidarı ilgilendiren konuların, açık ve korkusuzca tartışılmasıyla mümkündür. Bu tartışmanın yapılabilmesi, kamu yunun doğru ve tarafsız olarak bilgilendirilmesiyle mümkündür.
İşte burada iktidara düşen sorumluluk kamuoyuna bu bilgilerin akışını sağlamak, akışa hiçbir gerekçeyle engel olmamak, amaçlı olarak bu bilgileri saptırmamaktır. Basının görev ve sorumluluğu, bilgileri kendi objektif süzgecinden geçirerek kamuoyuna aktarmak ve halkın arzu ve isteklerini yansıtmak, dile getirmek dolayısıyla kamuoyunun şekillenmesi ve bilinçlenmesine yardımcı olmak suretiyle vatandaş gücünün toplumda her zaman hissedilmesini sağlamaktır. Bunda başarılı olduğu ölçüde üstündeki sorumluluğu yerine getirmiş olur.
Soru: Basın özgürlüğünün kontrolsüz kullanılmasından doğduğu iddia edilen sakıncaları gidermek için baskı yasaları dışında ne gibi öneriler ve önlemlerle bu giderilebilir?
Cevap: Demokratik her kurum kendi profesyonel standartlarını evrensel bir ahlak anlayışına uygun olarak saptamalıdır. Ayrıca, kendi denetimini kendinin yapmasını sağlayacak otokontrol mekanizmalarının oluşturulmasını sağlamak, varolanları işler hale getirmek bütünüyle basına düşen bir sorumluluk olmalıdır. Basının yöneticileri ve çalışanları, kendi çıkarlarını toplum çıkarlarının gerisinde tutmayı alışkanlık haline getirdiklerinde, kendilerinin ne kadar özgür olduklarını fark edeceklerdir.
--
İ. KAYA ERDEM
1928’de Safranbolu’da doğdu.
1946’da İktisadi ve Ticari İlimler Akademisini bitirdi. Memuriyete Türkiye
Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü’nde başladı. Bu arada akademik çalışmalarını sürdürdü. Maliyet Muhasebesi, Kamu İktisadi Teşekkülleri alanlarında çalışmalar yaptı. 1959 yılında konuk Profesör olarak Eskişehir İktisadi ve İdari İlimler Akademisi’nde ders vermeye başladı.
1961’de Hazine Genel Müdürlüğünde uzmanlığa başladı. Kısa sürede Hazine Genel Müdür Yardımcılığı’na kadar yükseldi.
1966 ve 1973 yılları arasında İngiltere’de önce 3 yıl Londra Büyükelçiliği Ekonomi Müşavirliği, sonra da dört yıl Maliye ve Ekonomi Baş Müsteşarı sıfatıyla hizmet verdi.
1976 yılında yeniden Türkiye’ye döndü. Hazine Genel Sekreteri vekilliği, ardından bir yıl süreyle SSK Genel Müdürlüğü yaptı. 1978’de Hazine Genel Müdürlüğü görevine asaleten atandı. 1979 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı
Turgut Özal’la el ele vererek ekonomik krizden çıkış için gereken reformların hazırlığına girişti. 24 Ocak kararları, Türk ekonomi siyasetini temelden değiştiren devrim niteliğinde kararlardı.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra kurulan Ulusu Hükümetinde Maliye Bakanlığı’na atandı. Bu görevi 1981 Temmuz ayına kadar sürdürdü. Temmuz 1981’de hükümetteki görevinden istifa etti.
6 Kasım 1983 Genel Seçimlerinden sonra 1’ni Özal Hükümetinde Başbakan Yardımcısı görevine getirildi. 2’nci Özal Hükümetinde de Başbakan Yardımcılığı görevine devam etti Ocak 1989’da hükümetten istifa ederek ayrıldı.
Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi üzerine hükümeti kurmakla görevlendirilen Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut’un yerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na seçildi.
1991 genel seçimlerin ardından görevini Hüsamettin Cindoruk’a devreden Erdem, iki dönem daha İzmir Milletvekili olarak parlamentoda görev yaptıktan sonra siyasetten çekildi.