İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,5460 %0.28
36,6600 %-0.01
3.542.942 %0.377
3.101,76 0,27
Ara
Muhalif. M. ÖZEL Zorlama ittifaklar

Zorlama ittifaklar

Muhalif. Analiz / İnanç Uysal

HDP’nin Millet ittifakının olmadığını hepimiz biliyoruz. HDP’nin kapanma ihtimali olmasına rağmen Millet ittifakından her hangi bir partinin listelerinden seçime girmeyeceklerini de biliyoruz. Hatta ayrıca bir ittifakın üyesi olduğunu da biliyoruz. Elbette bu ittifakın aday çıkarmayarak Millet ittifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na mini destek verdiğini de biliyoruz.

Cumhur ittifakının da bu destek üzerinden genelde Millet ittifakına özel de de İYİ Partiye yüklendiğini ve yüklenmeye devam edeceğini de görüyoruz.

Lakin HDP’nin Cumhur ittifakının elini bu anlamda güçlendirmek adına gösterdiği çabayı da görüyoruz. Aday çıkarmayacaklarını açıkladıkları zamanla eş zamanlı olarak, İzmir’de yapılan iktisat toplantısında Sırrı Süreyya Önder tarafından yapılan ve Atatürk’ün ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ ifadesini hedef alan açıklamaları, Ahmet Türk’ün Nevruz bahanesiyle ‘Bu süreç Öcalan’ın özgürleşme süreci olacaktır’ şeklindeki ifadelerinin kim tarafından sündürebileceğini HDP’liler bilmiyor olamaz.

Dahası Kandil’in teröristlerinin Millet ittifakına açıkça destek vermelerinin gerçekten Millet ittifakının kazanmasını istemekle alakası olabilir mi? Yani bu teröristler bu açıklamalarının aslında kimin faydasına olduğunu bilmiyor olabilirler mi?

Bunları kasıtlı olarak yapmaya da bilirler. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ve onun dayattığı 50.1 açmazı tarafından şımartılmış olmaları da elbette çok mümkün.

Aynı şey Cumhur ittifakı tarafı için de geçerli. Hizbullah’la bir alakası olmadığını söylemesine rağmen ne Hizbullah’ı ne de PKK’yı terör örgütü olarak nitelemediğini açıkça söyleyen HÜDA-PAR da AKP listelerinden seçime giriyor. Burada olay zımni falan da değil. Onlar da kurdukları cümlelerin ne anlama geldiğini mesela MHP’li seçmende nasıl etki yapacağını muhakkak biliyorlar aslında. Ama buna rağmen “Bizim bayrakla bir sorunumuz yok sadece Türk Bayrağı denmesi ile ilgili bir sorunumuz var” ya da, “biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık” gibi ifadeler kullanırken aynı şımartılma hissi içinde olmaları çok mümkün görünüyor.

Sistemin dayattığı bu münasebetsiz ilişkiler, bir kısım siyasi harekete asla tahayyül edemeyecekleri kadar büyük alanları enfekte etme imkanı veriyor ve onlar da gayet hoyratça bu alanları kullanıyorlar.

HDP ile HÜDA-PAR’ın oy potansiyelleri üzerinden tehlike boyutlarını karşılaştırarak HÜDA-PAR’ı masumlaştırma gayretleri var Cumhur ittifakında. Bu bakış açısı aslında ‘Ateş olsa cürmü kadar yer yakar’ anlamında bir savunma, yani aslında bir siyasi hareketin gayri meşru olması o hareketin savundukları ya da yaptıklarıyla değil bunları kaç kişi ile savunup yaptığıdır demek istiyorlar. Muhtemelen söylediklerine kendileri de inanmıyorlar ama başka çare bulamıyorlar.

Mesela en son HDP’nin seçim bildirgesi üzerinden bir tartışmayı da bu içerikle yürütüyorlar. Açıklamanın Millet ittifakı için de bağlayıcı olduğunu iddia ediyorlar. Oysa onlar da biliyor ki bu HDP’nin iktidara gelmesi halinde yapacaklarını taahhüt ettiği bir bildiri. Yani burada sayı önemli. Bu bildiriye teveccüh göstererek oy verenlerin sayısı  HDP’yi parlamentoda yeterli sayıya ulaşırsa bunların anlamı var. Aksi takdirde Millet ittifakı için kendi aralarındaki mutabakat metni geçerli.

AB ÖZERKLİK ŞARTI AKP’NİN SEÇİM BİLDİRGELERİNDE DE VAR

Orada da son günlerde en çok konu edilen madde yerel yönetimler konusunda, ‘AB yerel yönetimler özerklik şartı’na uyulacağı şeklindeki bölüm. Açıkçası şahsen beni de rahatsız ediyor bu bölüm ama 2002 de 2007 de 2011 de 2015 de ve 2018 de de rahatsız ediyordu. O zaman da AKP’nin seçim bildirgelerinde görüp rahatsız olurdum. Mesela  2002 de “Avrupa yerel yönetimler özerklik şartına uygun olarak anayasal sistemimize yerel yönetim hakkının dahil edilmesi sağlanacaktır” şeklindeki ifadeden ya da 2007 de AB müktesebatına uyum programı dahilinde Dışişleri tarafından yapılan kapsamlı özerklik içeren analizden de rahatsız olmuştum.

2011 yılındaki seçim beyannamesinde “Mahalli müşterek nitelikli hizmetleri sunma konusunda Avrupa Yerel yönetimler Özerklik şartındaki esaslara uygun olarak mahalli idareler tam yetkili hale getirilecektir” ifadesini mesela bugün Millet ittifakı mutabakat metninde görse kıyameti koparacak olanlar o gün AKP ye bir şey demişler mi diye de merak ediyorum.

2015 de AB’ye atıfta bulunarak, 2018 de ABden bahsetmeden aynı anlama gelen ifadeleri farklı sözcüklerle tekrar tekrar seçim bildirgelerine yazmış olan AKP’nin her zaman her konuda ne yaparsa yapsın bir sebebe dayandırılarak masum çıkarılma karinesi her ne kadar artık çökmüş bir yöntemse de kullanılmaya devam etmeye çalışanlar var.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *