İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4588 %-0.06
36,5388 %-0.14
3.521.964 %3.474
3.054,31 0,03
Ara
MUHALIF GAZETECILIK MAGAZİN Hasan Can Kaya: Benim hikayem mecburiyetti

Hasan Can Kaya: Benim hikayem mecburiyetti

Komedyen Hasan Can Kaya, Elele dergisinin yeni sayısına konuk oldu. “Konuşanlar” adlı talk show programıyla büyük bir hayran kitlesi edinen Kaya, komedyenliğe başlamasının bir mecburiyet olduğunu vurguladı: “Benim hikayem biraz vazgeçmeme durumu değildi; mecburiyetti. Bu mesleğe aşık oldum ve artık yolcusu olmaktan başka çarem yoktu.”


 

◊ Yaratıcılık doğuştan gelen bir yetenek mi, yoksa sonradan öğrenilebilen, geliştirilebilen bir kıvılcım mı?
- Bence ikisi birden... Yeteneğin tanımına, çalışmak da dahildir. Hatta yetenekli insanlar genellikle mükemmeliyetçi oldukları için sıradan insanlara göre daha fazla çalışır. ‘Yetenekli ama çalışmıyor’ ise yeteneksizlerin fantezisidir.

◊ Sizi kimsenin tanımadığı kalabalık bir odaya girdiğinizi varsayalım... O odada var olmaya gözlem yaparak mı, iletişime geçerek mi başlarsınız? İlk 15 dakikada sizi ne yaparken bulabiliriz?
- Aslında ikisi birden. Biz komedyenler biraz ‘yüksek sesli gözlem’ yaparız. Yani hemen fark edilemeyeni herkesten önce fark etmek ve onu paylaşma tutkusuyla lanetlenmişiz. O yüzden başarılı olmadan önce çok zordur komedyenlerin hayatı. Öyle bir ortamda da ilk 15 dakikada, muhtemelen grubun ortasında konuşurken bulabilirsiniz beni. Gruptan bazıları sever o yüzden, bazıları da nefret eder. Genellikle ortası yoktur.


 

◊ Sevenlerinizi bir arkadaş grubu, “Konuşanlar”ı ise bir lise sınıfı kabul ediyorsunuz. Çok konuşanın tahtaya yazıldığı, eğlenceli gençlerin cezalandırıldığı ve susturulduğu o günlere inat, bu programda çok konuşan ve eğlenceli hikayelere sahip kişiler öne çıkıyor ve yıldızlaşıyor. Bu format ‘o eğlenceli kişilerin’ ve yaşanamayan güzel günlerin bir intikamı sayılabilir mi?
- Tam olarak öyle! Ben de lise yıllarında, o listenin her zaman en tepesindeydim. Bizim toplumumuzda neşeli, komik insan sadece sınıfta değil, iş ve akraba çevrelerinde de yadırganır maalesef. O yüzden duygudaşım olarak da görüyorum öyle arkadaşları. ’Konuşanlar Talk Show’ sınıfın komik çocuklarının, sistemden aldığı rövanştır.


 

◊ İnsanların kendileriyle ilgili ilginç, gizli hatta bazen utanılabilecek fikirlerini ve tecrübelerini rahatlıkla anlatmalarını sağlayan bir havanız var. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
- İnsanlar karmaşık varlıklar... Dolayısıyla bu sorunun tek bir cevabı yok. Tarz olarak, seyircinin travmalarını yok saymıyor, aksine ana malzeme olarak travmalardan besleniyorum. Bu, tarz olarak çok iddialı evet ama eğer benim gibi bu iddianın altından kalkmayı başarırsan da seyirciye travmalarının biricik olmadığını, hepimizin başına gelebileceğini, hepsinin bir süre sonra baktığında aslında gülünebilecek birer olay olduğunu göstermiş oluyorsun... Onlar da bu sayede içindekileri daha rahat anlatmaya başlıyorlar.


 

◊ Adım adım gelişen ve başarıya ulaşan bir kariyer yolculuğuna sahip biri olarak, bu röportajı okuyanlara vazgeçmemek noktasında ilham verecek tecrübenizi merak ediyoruz...
- Eğer tutkuları olan alanı tespit edebilirlerse; zaten isteseler de vazgeçemeyeceklerdir. Benim hikayem biraz vazgeçmeme durumu değildi; mecburiyetti. Bu mesleğe aşık oldum ve artık yolcusu olmaktan başka çarem yoktu. İnsanın yolculuğunda belli bir mücadele eşiğinden sonra kimseye, hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını anladığı bir kırılma süreci oluyor.
Önemli olan tutkulu olduğun mesleğin kendisi oluyor. Başarı bile umurunuzda olmuyor artık. Beklentiyi tamamen bıraktığınızda enteresan bir şekilde, başarı da beraber geliyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *