İnanç Uysal

İnanç Uysal


100 yıllık terör

100 yıllık terör

Gazeteci olarak uzmanı olmadığım konularda yazıp, konuşmak adetim değildir normalde ama Gazze’de olup bitenlerle ilgili elbette benim de fikirlerim var. Daha çok da duygularım var.

Olay 7 Ekim’de başlarken yani Hamas İsrail’e karşı saldırı başlatırken, İsrail’in sabıkasını görmezden gelerek eleştiride bulunanlar dışarıda kalmak üzere birçoklarının kastı bugün yaşadıklarımızdan duydukları endişe idi. Elbette içlerinde İsrail’in kabarık sicilini görmezden gelerek meseleyi İslami terör kapsamında görenler de vardı. Ama neticede her şeye rağmen  Hamas’ın yaptıklarının bedelini sonunda Gazze’deki sivillerin ödeyeceğinden endişe edenler haklı çıkmış durumdalar ne yazık ki.

İşin kötüsü bu kadarla da kalmayacak gibi. Her ne kadar İsrail yönetimi farklı açıklamalarla kendisiyle çelişmek pahasına hastane bombalamasının sorumlusu olmadıklarını iddia etse de bu iddia neredeyse dünyadaki hiç kimse tarafından inandırıcı bulunmuyor. ABD yönetimi hariç, zaten onların da inanmış gibi yapması İsrail yönetimine yetiyor. Yani İsrail ve Amerika şöyle diyor aslında, “Evet biz yaptık, ama biz yapmadık dediğimizde bize bedel ödetebilecek kimse yok”

Çok basit bir örnek vereyim bu konuda size, eğer birileri bedel ödetebilecek olsa nasıl Rusya ve kulüp takımları uluslararası müsabakalardan men edilmişse İsrail için de aynısı yapılabilirdi. Oysa mesela Euroleague’de Maccabi Tel Aviv deplasman maçlarına çıkmaya devam ediyor üzerine de maçta İsrail bayrakları ile saygı duruşunda bulunuyor. İsrail’i kınayan Fransız Futbolcu Karim Benzema’nın vatandaşlıktan çıkarılması bile gündeme geliyor.

Ama ölenler mavi gözlü Hristiyanlar olmayınca en fazla kınama yayınlanıyor. Avrupa İsrail’i protesto etmek isteyenlere bile izin vermiyor. Hastane katliamının ardından bile İsrail’i eleştirmek batı dünyası için hala suç, hala tabu. Alman Başbakanı 2. Dünya savaşının diyetini ödemek için olsa gerek kınamaya bile cesaret edemedi katliamı.

Bir kez daha anlaşıldı ki insan hakları diye bahsedilen konuda geçen insan ifadesi 8 milyarın tamamını kapsamıyor. En azından şu aşamada 1 buçuk milyar Müslümanın dışarıda kaldığını net bir şekilde anlayabiliyoruz. Elbette aslında sadece o kadar da değil, doğu diye tanımlanabilecek yerlerde yaşayan diğer milyarların da insan olarak tanımlanmadığı kesin. ‘Özgür dünya!’ bir kez daha ortaya koydu ki onların kuralları sadece kendi aralarında geçerli.

Ortadoğu 1800’lerin sonundan beri bir terör coğrafyası aslında. Ama neden, çünkü o coğrafyada hüküm süren Osmanlı o arada güçten düşmüştü ve “Özgür dünya!” petrolü nasıl kullanabileceğini ve o petrolün nerede olduğunu keşfetmişti. Ardından bölgeyi kendi istedikleri gibi dizayn ettiler. Bugün en önemli hedeflerden biri olarak tanımladıkları İran’a yıllarca kendi petrollerini çıkarma ve kullanma hakkı vermediler.

Kuveyt, Katar, BAE gibi Osmanlı kasabalarından devletçikler oluşturarak onların başına koydukları isimlerle petrolü kendileri açısında anlamlı olacak şekilde bölüştüler. 1970’lerden itibaren tek bir kurşun atmadan özgürlüklerine kavuşan bu ülkelerin sonrasında özgür iradeleri ile hareket ettiklerini ve bütün yeraltı kaynaklarını halkları için kullandıklarını düşünmek ne yazık ki mümkün değil.

Ellerine cetvel alıp Mağrip haritası (Kuzey Afrika) çizen batılıların o cetveli tesadüfi yerlere koyduklarını düşünmek ise tam bir saflık olur sanırım. Okumayı sevmeyenler için Çöl Kraliçesi filmini tavsiye edebilirim. Ana karakter Gertrud Bell’i Nicole Kidman oynuyor.

Oraya İsrail’i getirip 1948 yılında kuranlar da yine o petrolün peşindeki batı. Artık konuda doğalgaz da var elbette. Evet bütün bunlar olurken Osmanlı bakiyesi olan Arap devletler ve devletçikleri yönetenlerin batı ile kol kola çıktıkları yolun sonunda buralara ulaşmak ve asla istikrara kavuşamamak bu toplumları yönetenler açısından bazılarımızca müstahak şeklinde değerlendirilebilir ama halklar asla bu şekilde zulüm görmeyi hak etmezler. Bugün de Hamas üzerinden kendisine meşruiyet alanı oluşturanlar sivilleri öldürürken de meseleyi karşılık kılıfına pekala sokabiliyorlar. ‘Özgür dünya’ ya da batı medeniyeti diye tanımlanan şey sadece kendileri için insan hakları tanımları yaparlarken, onlarla yakın güçlere ulaşmaya başlayan doğudaki güçler de sadece paylaşımdaki payını artırmaya çalışıyor. İşin kötüsü ikisinin tam ortasında kalan Ortadoğu ve Afrika halkları da yer altı zenginlikleri ve basiretsiz yöneticileri nedeniyle bedel ödüyor. Masum halk dışındaki her unsur da bu konuda olağan şüpheli.

Şimdi 100 yılı aşkın süredir bir terör coğrafyası haline getirilen Ortadoğu’nun tam ortasında batılı her kuruluşun doğal üyesi olabilen bir İsrail var. Bu da aslında doğu- batı tanımlamasının coğrafik bir tanımlama olmadığını gösteriyor, Hristiyan- Musevi dünyası ile diğerleri arasındaki duvarları ifade eden bir tanımlama. neticede bu batı ve doğu tanımları da batıya ait.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar