Son günlerin en çok tartışılan konusu…
-13. Cumhurbaşkanlığı için kimler aday olacak?
Nedense henüz “O makama talibim” diyen kimse ortaya çıkmadı… Acaba neden? Yoksa 13 sayısının uğursuzluğundan mı korkuluyor?
Aslında batıda bu “uğursuz 13 efsanesi” çok yaygın. O kadar ki, otellerin 13. Katında veya 13 numaralı odalarında kimse kalmak istemediğinden bu katlar veya odalara 13 numarası verilmiyor, 13. Kat veya oda yerine 14 denilerek müşteriler olası uğursuzluktan kurtarılıyor.
“-Duvara nazar boncuğu asıp, kurşun filan da döksünler de tam olsun!” Diyor, gülüyorsunuz farkındayım.
Doğrusu ben, yaşamımda 13’le ilgili bir önyargı sahibi olmadım ama “13. Cumhurbaşkanlığı için kimler aday olacak?” sorusu kafamı çok kurcalıyor… Aslında sadece olası adaylar değil kafamı kurcalayan, öyle soyut ki her şey, netleşmiyor bir türlü:
Örneğin, Anayasaya göre, adaylık ve seçimi: (Madde 101)
“Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.”
Bakıyorum olası adaylara, hepsi bu koşulları taşıyor, 40’ı doldurmuşlar, siz kimi münafıklara kulak asmayın, hepsinin yüksek öğrenim diploması var, ama iş gelip de “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” hükmüne dayanınca, orada sanki Recep Tayyip Erdoğan’ın durumu biraz karışıyor. Otellerde kat numarasını değiştirmek mümkün olsa da, Erdoğan’ın “iki kez seçildiği” gerçeğini silmek mümkün değil.
-Canım işte, Anayasanın 116. Maddesinin 3. Fıkrası… Buna göre, TBMM’de beşte üç oyla erken seçim kararı alınırsa Erdoğan yeniden aday olabilecek, hem de yine beş yıl için nesi karışık bunun?
-E, iyi de bakalım meclis böyle bir karar alma yoluna gidecek mi? Ne diye altın tepsiyle Erdoğan’a böyle bir imkan sunulsun? Ayrıca böyle bir durumda Erdoğan’ın aday olup olamayacağına Yüksek Seçim Kurulu karar verecek, sonucu tahmin etmek için müneccim olmaya gerek mi var?
Dün akşam kimi eski (!) AKP’lilerle bu konu üzerinde sohbetteydik, biri dedi ki:
-Bence hukuk prosedürünü tartışmak anlamsız. Orada istenen sonuca gitmek uğruna her türlü değişikliği yaparlar, esasen şu anda Türkiye bir hukuk devleti değil, hukuki tarife ile değil, şahsa bağlı tarife ile yönetiliyor, görüyorsunuz Cumhurbaşkanı -irade bende- diyor, hatta muhalefete -yönetmeye talip olma- deme hakkını bile kendinde görüyor. Elindeki olağanüstü imkanlar, hele propaganda imkanı düşünüldüğünde o hukuki engeli aşmak şurada dursun, karşısına aday olarak peygamberi çıkarsanız başarılı olamaz.
Aynı “eski AKP’li şunu da ekledi:
-Ortak aday peşinde koşmak yerine muhalefet partilerinin hepsi kendi adayını çıkartmalıdır. Böylece herkesin ve hatta Tayyip Beyin de net oy oranı ortaya çıkar. Ortak aday ancak ikinci turda gündeme getirilmelidir…
Neyse işte, her şeyin karma karışık olduğu, kuralların geçersiz kılındığı bir ortamdayız… Yani sözün kısası “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” diye özetlenebilir bir durumdayız.
Aman diyeyim, kıyamete gitmeden son sapaktan çıkıp düzlüğe ulaşmak için acaba gerek seçim sürecinde, gerekse yeni Cumhurbaşkanı seçildiğinde 13 rakamını kullanmaktan kaçınsak da, 14 mü desek? Yoksa tahtalara vurup, nazar muskaları mı yaptırsak?
???