2022’nin bütün dünya için kötü bir yıl olduğu hepimizin malumu. 24 Şubat 2022 günü Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile başlayan ve bütün dünyanın yeni bir paradigmayla karşı karşıya gelmesine yol açan olgular zinciri, 2023 koşullarının da pozitif düşünmeyi engelleyecek nitelikte olacağının habercisi niteliğindeydi.
Yılın son günlerinde Zelensky’nin ABD ziyareti, verilen mesajlar, Zelensky’ye verilen destekler ve nihayet sayısı meçhul Rus askerinin ölümü ile sonuçlanan Ukrayna’nın Donetks’deki Rus karargahını vurmasıyla ortaya çıkan görüntü, Rusya Ukrayna savaşının ne zaman biteceği konusundaki belirsizliklerin devam edeceğinin kanıtı niteliğinde. Diğer ifadesiyle başta enerji krizi olmakla birlikte, içinde bulunduğumuz yıl bizim için olduğu kadar, bütün dünya ve Avrupa Birliği ülkeleri içinde soru işaretlerinin fazlasıyla ortada olacağı bir yıl olacak. Söz konusu soru işaretlerinin Türkiye’nin jeo stratejik öneminin herkesçe kabul edileceği, buna karşılık Türkiye’ye duyulan güvenin en azından girilen seçim sürecinin sonuna kadar tartışılacağı bir döneme işaret edeceği de anlaşılıyor. Diğer ifadesi ile güven sorunu ülkemizin en ciddi sorunu olmaya devam edecek.
Bu bağlamda bize dönünce.
Bizim için dışarıda olup bitenin, bizi pek de ilgilendirmediği günler yaşamaya devam ediyoruz.
Yeni yıla Sinan Ateş cinayeti ile başladık, Ülkü Ocakları eski başkanının katlinin MHP tarafından sessizlikle karşılanmasına anlam veremedik. Aksine sessizliğe anlam veremeyişimize karşı MHP lideri ve önde gelenlerinin tehditkar açıklamaları ile karşı karşıya geldik. Sonunda MHP içindeki tartışmaların seçim arifesinde MHP’ye yüzde kaç oy kaybettireceğine dair öngörülerin içinde kendimizi bulduk. Seçime yaklaşırken yeni siyasi cinayetlerin olup olmayacağı endişesini dile getirmeye başladık.
Eşzamanlı olarak İmamoğlu – Soylu tartışmasının hukuki boyutlarını tahmin etmeye çalıştık. 15 bin oy farkla İstanbul belediye başkanlığını kazanan İmamoğlu’nun, garip gerekçelerle iptal edilen seçimlerin tekrarı sonucunda oy farkını 806 bin seviyesine çıkartmasının ciddi bir siyasi ders niteliğinde olduğunun siyasi aktörlerce anlaşılamadığı şüphesine kapıldık. Doğal olarak hukuka olan güvenin tamamen yitirildiği, hukukun siyasetin emrine girdiği bir ortamda, bu durumun ekonomiye etkilerini tartışmaya başladık.
Ardından emekli maaşlarına yapılacak zamları gündemimize aldık.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bir gün arayla yüzde 25’den, yüzde 30’a çıkan müjdeleri ile karşı karşıya geldik!.. Yüzde 25’e karşı duyulan tepki, yüzde 30’da da devam ettiğine göre, sayısı 12 milyondan fazla olan emeklilerden yüksek bir hoşnutsuzluğun külliyeye karşı devam ettiği bir gerçek. Seçim öncesinde böyle bir siyasi hata yapılamayacağının bilincinde olarak, 2023 Mart ayının sonuna doğru asgari ücret dahil olmak üzere bütün maaşlarda yüksek oranda bir zam ve Nisan ayında olası bir erken seçim beklentisine girdik…
Altılı masaya gelince….
Vallahi işleri zor.
Mevcut koşullar alt alta yazılınca bir araya gelen muhalefetin seçimi kazanması elzem gözüküyor. Kaybetmek muazzam stratejik hataların yapılması anlamına gelir ki; bu durumda hep beraber siyasi yaşamdan çekilmek sonucunu doğurur.
Altılı masa anlaşıldığı kadarı ile fire vermeksizin yoluna devam edecek. Masadan ayrılanın siyasi intihar etme anlamına geleceğini daha önceki yazılarımda da değinmiştim.
Ama artık adayı belirlemek ve ardından arkasında durmak zamanı.
Kaçınılmaz öncelik hukukun üstünlüğü, kurumların özerkliği, diğer ifadesi ile devlete olan güvenirliğin tekrar kazanılması.
2023’den umutlu muyum?
Kesinlikle evet.
Cumhuriyetimizin 100üncü yılı şimdiden kutlu olsun.
Yorum Yazın