28. Yasama dönemi ikinci yasama yılı 29 Temmuz günü sokak hayvanları ile ilgili teklifi oyladıktan sonra tatile girdi. Ardından biri Mahmud Abbas’ın konuşmacı olduğu, diğeri Can Atalay ile ilgili AYM kararının görüşülemediği iki olağanüstü toplantı daha yapıldı.
Olağanüstü toplantılar hariç genel kurul 112 defa toplandı; hayatımızı belirleyecek 50 uluslararası anlaşma onaylandı, 20 de kanun teklifi geçti. Bu tekliflerin hepsi iktidarın acı reçetelerinin bir parçası idi. Ne olduklarını birkaç yıl sonra bizzat öğreneceğiz.
Peki bu yasama yılında ne oldu? Bize gösterilen siyaset doğru mu? %87 gibi yüksek bir katılımla 14 Mayıs 2023’de seçilen Meclisteki partiler bu oranı dikkate alıyorlar mı ya da 31 Mart seçimlerinde halkın gösterdiği politik okumanın karşılığını Meclis’te gösterebiliyorlar mı? Asıl önemlisi bunu biz nasıl fark edeceğiz, ölçebileceğiz?
Öncelikle "Meclis’in yasama faaliyetini neden ölçüyoruz?” sorusuna cevap vermek gerekiyor. TBMM’nin yasama ve denetleme görevi var. Denetleme görevinde yapılan değişiklik ile sözlü önergeler kapısı kapatıldı ve yazılı önergeler de hem içerik hem de işlev açısından zayıflatıldı. Burada iktidarın denetletmeme çabası kadar, muhalefetin normalde kamu belgelerinde bulabileceği bilgilerle eleştirmek yerine işin kolayına kaçıp önergeye sorması durumu söz konusu olabiliyor.
Bu durumda yasama kritik hale geliyor. Yasama düzenlemesi uygulamanın ilk adımı. Bunu yürütmenin ikinci adım düzenlemesi de diyebileceğimiz ikincil mevzuat (yönetmelik, tüzük vs..) takip ediyor ve sonrasında uygulanıyor. Başımıza bir olay geldiğinde bu zinciri anlamak zorunda kalıyoruz ve bu oldukça zor ve teknik bir süreç. Sadece TBMM’nin yasama süreci deyince gelen teklifin komisyona havalesi, komisyonda görüşülmesi, raporunun hazırlanması, genel kurula gönderilmesi, görüşülmesi ve oylama gibi aşamaları sayabiliriz. Bu süreçte olanların/olabileceklerin halka anlatılmaması, gelişmelerin saklanması ve bilgilerin deforme edilmesi sık sık karşılaşılan bir durum. Eğer bir kanun teklifi için mücadele ettiyseniz bu karmaşıklığın ve sorunların ne demek olduğunu bileceksiniz.
Yasamayı Örgütlemek!
Eğer bir vekil görevini yapıyor ise komisyona üyesi olmasa bile katılır, burada halkın/seçmenin görüşünü savunur, komisyon sonrası rapora itirazların girmesini sağlar, toplumda örgütler ve bu süreci Genel Kurul aşamasında da devam ettirerek oylamaya katılır. Dolayısıyla bu zinciri kısmen yapan az sayıda vekili belirlemek mümkün ama kolay değil. Ancak oylamaya bile katılmayan birisi bu yasama sürecinin hiçbir aşmasında yok demektir. Bir başka deyişle yasa yapma süreci, yani yasama da örgütlenebilir bir şeydir ve bunu hiç yapmayanı sadece oylamalar üstünden ölçebilirsiniz.
Özetle, oylama karnesi vekilliğin minimumunu ölçmek anlamına geliyor. Oylamada bile yoksanız Meclis’te yoksunuz diye düşünebiliriz.
Oylamalar üstünden karar verecek isek burada bazı kabullenmeler yapmamız kaçınılmaz olacaktır:
1- Vekillerin ait olduğu parti yasama yılı başındaki parti baz alınmıştır. Yaşama yılı sonu da alınabilir elbette ama sadece partilerdeki küsuratları değiştirirken bu analizi hiç değiştirmez.
2- Vefat eden (Hasan Bitmez), belediye başkanlığına geçen (yerel seçimden sonra 4 CHP’li), vekilliği düşürülen (Can Atalay) ya da bakan olan (Murat Kurum) vekillerin oylamaları bu tanıma dahil oldukları an cetvelden çıkartıldı.
3- Her ne kadar parti seviyesinde bakmış olsak da, bazı durumlarda iktidar bloğu (AKP-MHP-YRP-HÜDAPAR-DSP) Millet İttifakı (CHP-İYİP-SP-DEVA-Gelecek- DP) ve Emek ve Özgürlük ittifakı (DEM-TİP-EMEP-DBP) diye ayırmak sadeleştirici oluyor. Özetle 5+6+4 gibi bir dağılım ve buna ek olarak bağımsızlar diye düşünebilirsiniz.
4- Genelde iktidar ve iktidar dışı parti ifadeleri kullansak da “muhalefet” dediğimizde beş partiden oluşan iktidar bloğu dışında olan on partiyi ve bağımsızları inceliyoruz.
5- Bütün partileri eşitlemek için her partinin oylarını kendi içinde oranlayarak resmi ortaya koyacağız. Böylece 15 farklı ölçüt olmayacak.
Bu ön bilgileri vererek analizimize başlayalım.
28/2’in Özeti
1 Ekim 2023 tarihinde başlayan 28. Yasama dönemini yaz tatiline girdiği 29 Temmuz’a kadar geçen 302 günün;
- - Sadece 112 gününde genel kurul toplandı,
- - Bu 112 günün sadece 33’ünde açık oylama oldu,
- Bu 33 günde de toplam 70 kanun teklifi ve karar açık oylandı.
- Bu dönemde 10 bin 350 yazılı soru önergesi verildi.
- Bu 10 ayın bir ayında yerel seçim için tatile girdi.
Yani Meclis bir fabrika ya da iş yeri olsaydı yasama faaliyetleri için genel kurula gelen bir işçi sadece 112 gün çalışacak 190 gün tatil yapacaktı.
Şimdi burada 600 vekilin 70 oylamada kullandığı toplam oy olan 42 binden oturum başkanı, vefat/istifa eden ve vekilliği düşürülen vekilleri çıkartınca kalan oyların analizini yaparak Meclisimizin bize anlatılmayan halini görüp bunu verilerle ispatlayalım.
Seçilen Meclis; Çalışan Meclis
28/2 yasama yılına %54 iktidar bloğu, %46 iktidar dışı partilerin oluşturduğu kompozisyon ile girdik. Böyle olunca en azından bu orana yakın bir kabul/ret oranı bekleyebiliriz. Ama yanılırız. Çünkü %54 vekil sayısına sahip iktidarın teklifleri %89 KABUL ile geçerken, %46 vekil oranına sahip diğer partiler sadece %11 RET oyu vermiş görünüyor. Yani kullanılan oylara bakınca seçilen meclis ile çalışan meclisin ilişkisi olmadığı görülüyor.
Böylesi bir uçurum nasıl mümkün oluyor? Bunu anlamak için Grafik 1’i aklınızda tutun. Çünkü bu üst resmin altını detaylandıracak önemli verileri konuşacağız.
Kabul-Ret resmi bize iktidara karşı olmayan bir “muhalefet “ olduğu hissini veriyor. Bunu daha anlaşılır kılmak için üç veriye daha bakalım; "KABUL veren”, RET veren “ ve “katılmayan “ muhalefet resmine bakalım.
İktidarın tekliflerine en çok destek muhalefetten geliyor (Grafik 2.1) Hatta ele avuca gelen pek çok kanun muhalefetin kabul oyu ile sağlanıyor. KABUL cephesinde AKP ve MHP’yi sırası ile Saadet, Deva, İYİP ve CHP izliyor.. DEM’in bile hatırı sayılır kabul oyu verdiğini eklemeliyiz. Burada TİP, EMEP ve DBP’nin hiç KABUL oyu vermediğini, ama zaten pek katılmadıklarını ekleyelim.
İktidar bloğunda yer almayan partiler sanki iktidar bloğuna karşı değilmiş gibi az sayıda RET oyu veriyor (Grafik 2.2). RET oyu oranı en yüksek Saadet’de iken onu Deva, DP, TİP ve EMEP izliyor. Eli AKP’ye karşı RET oy vermeye gitmeyene partiler CHP, DEM ve İYİP gibi görünüyor.
Böylece koca yasama yılında 3149 KABUL oyu muhalefetten iktidara giderken, sadece 2440 RET oyu muhalefet tarafından kullanılmış. Dolayısıyla iktidarın tekliflerine daha çok KABUL oyu veren bu partiler RET’e gelince çok utangaçlar. Ama sorun bununla da bitmiyor.
Oylamalara katılmayanlar ise mecliste muhalefetin ana politikası olarak karşımıza çıkıyor (Grafik 2.3). Bu noktada başı daha çok sol blok çekerken, devamsızlık açısından lider olduklarını söyleyebiliriz. Meclise kürsü konuşması yapmak için gelen ve oy vermek için kalmaya bile tenezzül etmeyen çok sayıda vekil dikkati çekiyor. Burada devamsızlığı en düşük olan partiler Saadet ve Deva.
Oylamalarda 2 bin 440 RET oyu veren iktidar dışı partilerin vekilleri 3 bin 149 KABUL verirken bunu kaç kullanılmayan oy ile desteklediler dersiniz? 19 binden fazla!
Kabuller, Retler ve Devamsızlığın Anatomisi
Meclis yasama sürecinde oy verme sürecine kabul veya ret oyu vermek ile katılmamayı tek bir grafiğe indirsek resim bütünsel olarak netleşecek (Grafik 3) Oylamaya katılmama rengi (gri) grafiğin hakimi iken, onu iktidar ve iktidar dışı partilerin verdiği KABUL oyu (yeşil) takip ediyor. Karşı oy kullanma, yani kırmızı renk ise belli belirsiz bir leke gibi.
Özetle TBMM kürsüsünden o üst perdeden çıkışların karşılığının yasamanın en alt sınırı olan oylama karnesinden incelediğimizde doğru olmadığını, yanıltma amacı taşıdığını düşünebiliriz.
İşte bu resimden dolayı bizlere “kendilerine indir denince indiriyor, kaldır denince kaldırıyor” diyerek kendi kabul ve devamsızlıklarını görünmez kılıyorlar. Bu resimden dolayı muhalefet “Meclisin rolü kalmadı diyerek” iktidarın yasama sürecine destek veriyor. Bize “Katılsan ne olacak, AKP zaten çoğunluk” diyen siyasilerin aslında AKP’nin eksik çoğunluğunu tamamlamak için KABUL oyu veren vekiller olduğunu gösteriyor. Sadece dokuz muhalefet vekilinin 40’dan fazla oylamada KABUL oyu vererek pek çok AKP vekilini geçtiğini örnek olarak verebiliriz.
Neden Muhalefet ifadesi haksızlık!
İktidar bloğundan olmayan partiler ve bağımsızları tek bir sepete koysak oylamalara katılmayan bir %70, katılıp KABUL oyu veren %16, RET verme zahmeti gösteren %11’lük bir resim göreceğiz.
Yani sürekli bize anlatılan “Akp-Mhp oyları ile önerge reddedildi” söyleminin “iktidar dışı partilerin de desteği ile AKP-MHP teklifi geçti “gerçekliğini sakladığını gösteriyor. O yüzden de ilk girişten de belirttiğimiz gibi “muhalefet” ifadesi büyük bir haksızlık içeriyor. En azından bugün ülkede sokaklarda muhalefet edenlere haksızlık diyebiliriz.
Tek Kanatlı Meclis Uçabilir mi?
Şimdi bu 42 bine yakın oyda partilerin Kabul-Ret dengesine bakarsak karşımıza tek kanatlı Meclis resmi çıkacak. Kelebeğin sağ kanadında yüksek KABUL oyu ile AKP-MHP’yi takip eden Saadet, Deva, İYİP ve CHP varken, zayıf olan sol kanadını temsil edecek partiler göremeyeceğimiz gibi cılız bir kanat göreceğiz.
Bize anlatılan TBMM bildiklerimiz ile ilişkili değil. %54 iktidar vekili yerine %100’ e yakın iktidar vekili mi var sorusu getirecek durumda. Böylesi bir resmi hiçbir partinin halka göstermemesi durumu daha vahim hale getiriyor.
TBMM bir kelebek olsa uçma yeteneği olmayan bir canlı olacak, açık değil mi?
Bu durumda kabul oyları ile açıktan, devamsızlık ile gizliden bir “karşı durmama” hali ile RET oyu vererek en azından oyunu bir “NET Karşı” duruş olarak koyan diye bakarsak Meclisin anatomisi gözler önüne serilecek. Böyle bir değerlendirme ölçütü koyup tekrar değerlendirdiğimizde TBMM’de NET Karşı” duran oranı %25’i bırakın % 20’yi de bırakın, %15’lik bir tane bile parti olmadığı görülüyor.
Bu yasama yılında afet adı altında evlerimize çökecek kanun teklifi sessizce geldi ve elini kolunu sallayarak geçti. Bu yasama yılında maden kanunun İliç kazasından birkaç ay sonra geçti. Bu yasama yılında yargı paketi geçti. Bu yasama yılında NATO tezkeresi muhalefetin de oyu ile geçti. Ama bunları konuşmadık. Sokak hayvanları ile ilgili teklifte toplum olarak harika bir şey yaptık ve Meclisi halka açtık. Onda bile iktidar bloğunda olmayan 45 vekil katılmama cüreti gösterdi. Bugün ülkede herkes bir şeyi korumakla meşgul. Ormanını, parkını, sokaktaki canını, ürettiği ürünü, emekli maaşını korumak için mücadele eden o kadar çok insan var ki. 14 Mayıs 2023’de insanların %49,5’i iktidar bloğuna oy verdi. O blok Mecliste %54 temsiliyet ile %89 KABUL oranı ile kararları geçirdi. Burada kendileri için iyi bir sonuç var. Ama Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı %45,5 oy alıp, %46 temsil edilip %11 RET oyu başarması felaket bir durum.
Bu veriler TBMM’de halkın temsil edilmediğini, sokağın Meclis’te bir karşılığının olmadığını gösteriyor. Veriler iktidar karşı oyların Meclis’te nasıl iktidar yanlısı olduğunu da gösteriyor. 28. dönem ikinci yasama yılının gizlenen bu resmi, bize sorunun yanında çözümü de çok güzel anlatıyor.
Yorum Yazın