Cem Küçük: “Bugün Halep’te Türk bayrağı asıldı ya… keşke bizim olsa... Ama toprak bütünlüğünden yanayız… Onu söylüyorum… Cumhurbaşkanımız ne derse, o… Ama bizim olsa fena mı olur ya… Sevinmez misin abi ya?”
Tuna Öztunç: “Şimdi orada aslında bizim içinde bulunduğumuz…”
Cem Küçük: “Şamil abi, sevinmez misin ya?”
Tuna Öztunç: “İçimizdeki ikilem ne biliyor musun? Toprak Bütünlüğü diyoruz ama… Halep bizde olsa…”
Cem Küçük: “Orası Suriye’nin toprağı ama… Şimdi Mekke, Medine bizde olsa kötü mü olur ya? Kudüs bende olsa kötü mü olur? 82 Kudüs, 83 Şam, 84 Mekke, 85 Medine, 86 Kahire…”
Nazif Okumuş: “Kerkük ve Musul’u sayanlar da var.”
***
Beş kanaat önderi televizyon programında hislerimize tercüman oluyor, coşkumuza coşku katıyordu.
Sevinmez mi insan? Bir tek Halep mi, Kudüs mü, Şam mı? Mekke, Medine Kahire mi? Nazif Okumuş’un hatırlattığı gibi sadece Kerkük mü, Musul mu?
Selanik, Atina, Belgrad, Sofya… Tümü ecdat yadigarı yerler. Buralar da bizim olsa… Hatta ecdat rüyası Viyana, Fatihin ölümüyle hevesi kursağımızda kalan İtalya bizde olsa…“Şamil abi sevinmez mi ya…?”
Endülüs’ten yadigâr Lizbon, Madrid bizim olsa… ben sevinmez miyim?
***
Sevinirim elbette… Sevinirim sevinmesine de… Kafamda tam yerine oturmayan bir şeyler var.
82 meselesi ilk defa pandemi döneminde dikkatimi çekmişti. Galatasaray futbol takımı, Olimpiakos ile oynanacak hazırlık maçı için Yunanistan'a gidişinde, PCR testlerinin kabul edilmemesi ve hızlı teste tabi tutulmak istenmeleri nedeniyle Türkiye'ye geri dönmüştü.
Olay; haber sitelerinde “çirkin”, “küstah tavır”, “skandal”, “hadsizlik” gibi ifadelerle yer almıştı.
Konunun gündeme gelmesiyle birlikte “Atina 82” paylaşımları gözüme ilişti. Önce anlam veremedim. Meğerse “Tepemizi attırmayın! Bir gece ansızın geliriz, Atina’yı 82’nci vilayet yaparız!” demekmiş. Ben nereden bileyim? Benim zamanımda 67 vilayet vardı. Münih’e, 68 derlerdi. “Atina 69” denseydi, hemen uyanırdım. Atina 82 bana çok yabancı geldi.
Öğrendim ama.
Belki ilk defa dikkatimi çektiğinden 82 ve Atina kafamda eşleşti. Meğer çok daha önce Fatih Tezcan 82’yi Kahire’ye, Devlet Bahçeli Kerkük’e yakıştırmış. Cem Küçük’e göre 82 Kudüs’tü. “82 Şam” diyen de var.
Böyle şey olur mu? İnandırıcılığını yitirir. Şimdi Atina der ki “Biz yırttık, 82’yi Kudüs’e kaydırdılar.” veya Kudüs der ki “İnanmayın, daha önce Atina’ya da 82 demişlerdi.”
Bu karışıklığı gidermek için benim bir önerim var… Nüfusu 500.000’den çok olan 8000’den fazla şehir var. Daha küçükleriyle uğraşmayalım. Bunlara 82’den itibaren plaka numarası verelim. Bu, Cem Küçük’ün önereceği bir liste olabilir. Ben kabul ederim.
Ama bir daha değişmesin. Mesela Tokyo 647 ise, hep 647 olsun, Belgrad 718 ise hep 718 olsun.
Böylece Japonya canımızı sıkarsa her defasında “647 Tokyo” deriz. Bir gün 82 Tokyo, başka gün 96 Tokyo demeyiz. Kararlılığımız anlaşılır. İnandırıcı olur.
Numaralarının sıra takip etmemesi sorun değil. Eskiden plakalar alfabetik sıraya göre numaralandırırdı. “01 Adana” ile başlar, “67 Zonguldak” ile biterdi. Yeni iller eklenince işler karıştı. Mesela “68 Aksaray”, “77 Yalova”, “81 Düzce” oldu.
Alfabetik sıra karışabiliyorsa, sıra numaraları niye karışmasın? 81 Düzce’den sonra pek ala 647 Tokyo ardından 318 Yeni Delhi gelebilir. Önemli olan kararlı olmak. Ancak böyle olursa inandırıcı olabiliriz.
***
Tabii bu 82 Atina, 82 Kerkük, 82 Kudüs… meselesinde bir sorun daha var. Bu mesajın, mesaj olarak muhatabına ulaşabilmesi için, kaç tane şehrimizin olduğu bilinmeli.
Mesela Yunanistan; “52 İzmir” dediğinde, ne demek istediğini anlayabilmemiz için Yunanistan’da 51 il olduğunu bilmek lazım. Bilmek lazım ki Yunanistan’ın İzmir’e göz diktiğini anlayıp, gerekli tepkiyi gösterebilelim. “Bir gece ansızın gelebiliriz!” diye tempo tutup karşılık verebilelim.
Bu konuda dış temsilciliklerime büyük görev düşüyor. Aynı şekilde resmi görüşmelerde de her fırsatta vurgulanmalı, Tanıtıcı broşürlerde yer almalı, New York gibi metropollerde kocaman ışıklı reklamlar verilmeli, sokaklarda reklam kamyonetleri dolaştırılmalıdır. Türkiye’de 81 il olduğu bilgisi tüm dünyanın zihnine öyle bir çakılmalıdır ki… 82 dediğimizde ne demek istediğimiz anlaşılabilsin.
***
Mekke Medine Kudüs Şam Kahire … hatta Belgrad, Sofya, Atina, Roma, Lizbon… bizde olsa; ben, Şamil abi, Cem Küçük… elbette seviniriz. Aynı şekilde bizde oldukları için onlar da sevinir mi, emin değilim.
Suudi Arabistan'da ezan sesinin yüksekliği nedeniyle gelen şikâyetler üzerine cami hoparlörlerine kısıtlama getirilmişti. Şimdi Mekke Medine bizde olsa, ezan sesi bizdeki gibi pencere camlarını titretecek yüksekliğe çıkartırız yine. Bu duruma sevinmezler diye tahmin ediyorum.
Mısırda Enflasyon %25-26 civarında. Kahire bizde olsa, TUİK’e göre %47.09, ENAG’a göre %86.76 enflasyonları olurdu. Bir Mısırlı, sevinmez herhalde.
Türkiye’de İtalya vizesi için yetkili tek kurum olan iData, ülkede üniversite okumak isteyen öğrencilerin vize başvurusunu almayı durdurduğunu açıkladı.
Üç yıllık lisans, yüksek lisans, Erasmus programları, tek derslik üniversite dersleriyle sanat ve müzik alanındaki programlar için ‘hiçbir koşulda’ vize başvurusu kabul edilmeyecekmiş.
Macaristan ve Sırbistan’ın zaten serbest dolaşım hakkı var. 1 Ocaktan itibaren Romanya ve Bulgaristan'ın da olacak.
Bu durumda, bizde olurlarsa vize alamayacak olan Sofya, Bükreş, Budapeşte, Belgrad ahalisi… Cem Küçük ile aynı sevinci paylaşır mı?
Bilemedim.
Yorum Yazın