Komşumuz Yunanistan her alanda kendini başkalarının kurtarması gerektiğine inandırmış bir ülke. Osmanlı’dan bağımsızlıklarını bile kendi güçleri ile değil, başta Lord Byron olmak üzere o zamanın tüm romantik Hristiyanlarının ve bunların yönlendirdiği İngiliz, Fransız, Rus ve diğer Hristiyan ülkelerin yardımı ile elde ettiler.
Batılı kültürün medeniyetin beşiği kabul ettiği eski Yunanlılar ile bugünkü Yunanlıların sadece isim benzerliği bulunmasına rağmen, bugünkü Yunan halkı tüm batı dünyasının kendisine bakmaya, yardım etmeye, koltuk çıkmaya, desteklemeye zorunlu oldukları konusunda yanlış bir inanış içinde. “Biz ne yaparsak yapalım dünya bize destek olmak zorunda, çünkü biz onlara medeniyet getirdik” gibi saçma bir sabit fikre kapılmış durumdalar.
Oysaki eski Yunan Medeniyeti’nden çok önce başka medeniyetler de geldi geçti tarih sahnesinden. Mısır Medeniyeti, Sümer Medeniyeti, Hitit Medeniyeti, Pers Medeniyeti gibi değişik medeniyetler de var ama Batı Kültürü her nedense bu eski Yunan hayranlığı etkisinden kurtulamadı. Büyük binalar eski Yunan stili, Parthenonu andıran hükümet binaları, adalet sarayları, hatta ve hatta duvar süslemeleri ile sütun başları bile eski Yunan kalıntılarının kopya edilmiş şekli.
Yunanlının bir başka özelliği de Batı emperyalizminin Truva Atı görevi yapmasıdır. Tarihte olduğu gibi günümüzde de Yunanistan Batı emperyalizmi tarafından farklı şekillerde kullanılan, kullanılmaya müsait bir politika izledi. Eski Yunan Başbakan Yorgo Papandreu’nun babası, ABD’de bir iktisat profesörü iken Yunanistan’da demagog bir politikacı haline gelen Andreas Papandreu AB’nin Türkiye’ye karşı kullandığı gürültücü bir siyasetçi idi. Hatta rahmetli Turgut Özal ile İrlanda’nın Shannon Havaalanı’nda o zamanlar çalıştığım Hürriyet Gazetesi’nde yayımlanan bir röportajım yüzünden beni İrlanda Dışişleri Bakanlığı’na şikâyet etmişti. Bu Andreas Papandreu sonunda Yorgo’nun Amerikalı annesini boşayıp genç bir hostesle evlendi ve skandallarla son buldu siyasi yaşamı.
Türkiye-AB ilişkilerinde hep Yunanlıları kullandı Türkiye karşıtları. Arkasından hükümranlık sorunları bile çözülmeden Güney Kıbrıs’ı aldılar AB içine. Bunda da Fransız Cumhurbaşkanı Valerie Gisgard D’estaing önemli bir rol oynadı. Şimdi de Güney Kıbrıs kullanılıyor. Nasıl kullanılmasın ki? Onlar da tıpkı Yunan halkı gibi dünyanın onlara borcu olduğuna inanmış durumdalar.
Yunanlılar Euro’ya girebilmek için çok usta oldukları yalan ve kandırma yöntemini kullandılar. Bir Amerikan mali danışmanlık şirketini kullanarak gelecek bir zamanda elde edebilecekleri hayali gelirleri gerçek gelir gibi gösterip muhasebe kayıtlarını şişirdiler. Ayrıca değişik kanallardan yaptıkları askeri silahlanmaya harcanan paraları gizlediler. Bu silahları herhalde Rusya’ya karşı kullanmak için almadılar, Türkiye’ye karşı kullanacaklardı.
Sahte belgelerle yapılan Euro’ya üyelik başvurusunu, zaten bunların her dediğine inanmaya hazır AB bürokratları hemen kabul ettiler. “Acaba bu ekonomik göstergeler doğru mu?” diye akıllarına soru sormak bile gelmedi.
AB, kendilerini kandıran, yalan söyleyen, sahte rakam üreten Yunanistan’ı kurtarmak amacıyla milyarlar harcadı. Yunanlılar ise buna hakları olduğuna inanmaya devam ediyorlar.
Hikâyenin özeti bu, henüz oyunda perde inmedi, bekleyip göreceğiz.
Yorum Yazın