Basın Özgürlüğü ve Medya Araştırmaları Derneği olarak aslında güncelliğini “maalesef” kaybetmeyen bir konuyu daha görünür kılmak ve somutlaştırmak istedik. Bunu yapmakta ki amacımız Basın emekçilerinin hem sektörel anlamdaki zorlukları ve maruz kaldıkları süreçlere dikkat çekmek, hem de Basın Özgürlüğü ve İfade Özgürlüğü anlamında yaşadığı zorluklara ve süreçlere hatırlatma yapmak ve iyileştirilmesi yönünde atılacak ya da atılması gereken adımlar konusunda bir sürecin başlamasına öncülük etmekti.
Yaptığımız ankette çıkan sonuçlar doğrultusunda İfade Özgürlüğünün kapsamı, alanı, Basın Özgürlüğü ve haklar, aynı zamanda bütün bu özgürlüklerin sınırları anlamında iyileştirici ve/veya öğretici çözümler üretebilmek bunun yanı sıra gazetecilik etiği, kuralları, yöntemleri..vs gibi mesleki konularda basın çalışanlarının ufkunu açacak ve gelişimine katkı sağlayacak yönde, eksikleri ve gereklilikleri tespit etmek istedik. Ayrıca sektör çalışanlarının tutumlarını ve beklentilerini de anlayarak bütün bunlara yönelik çalışmalar yapmayı planladık.
Nitekim elde ettiğimiz sonuçlar, bizi üzse de şaşırtmadı. Türkiye’de yıllardır süre gelen Basın Özgürlüğü, İfade Özgürlüğü gibi kavramların işlerliğindeki sıkıntılar ve medya çalışanlarının yaşadığı sektörel sorunlar hala ve maalesef güncelliğini koruyor.
Bunu çok yakın zamanda açılan davalar, yürütülen soruşturmalar, öte yandan sosyal medya ya da bazı yayın organları üzerinden hedef göstermeler ile de görüyoruz.
Hepsinden önemlisi ankete katılan medya mensuplarının beyanlarında…
2019 Adalet Bakanlığı verilerine göre 2003 – 2018 yılları arasında hakkında soruşturma açılan medya mensubu sayısı yaklaşık olarak 12 bine yakın iken. 2014 yılından bu yana hakim karşısına çıkan medya mensubu sayısı 160 binlerde…
Bu vahim tabloya rağmen, temelde Basın ve İfade Özgürlüğü alanlarının genişletilmesini beklerken bir de yayınlanan genelge ile zaten pek çok medya mensubunda bir korunma biçimi olarak yerleşik hale gelmiş otosansürün daha geniş bir alana yayılması, Basın ve İfade Özgürlüğü alanlarının daraltılıyor olması gerçeği ile karşılaştık.
Bunu nereden mi anlıyoruz?
Basın Özgürlüğü falan bir yana dursun, İfade özgürlüğünü de kapsayan bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin yasa ile hatta anayasa ile belirlenmesi gerektiği apaçık ortada iken, bu özgürlük alanlarının bir genelde ile (hatta “talimat” diyebiliriz.) ele alınacak olması yeterince açık değil mi?
Genelge ile ilgili bu eleştiriyi Basın Özgürlüğü ve Medya Araştırmaları Derneği olarak yalnızca biz söylemiyoruz. Pek çok aydın, gazeteci, bilim adamı, hukukçu, muhalefet partisi liderleri ve vekilleri, pek çok sorumlu ve duyarlı vatandaş, dernek, sivil toplum kuruluşu..vs söylüyor. Yani toplumun önemli bir kısmı da aynı görüşte…
Türkiye Barolar Birliği “Basın Yayım Faaliyetleri” konulu genelgenin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştay’a açtığı dava da İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne de vurgu yaparak, bu genelgenin yürürlükte kalması halinde ortaya çıkacak olumsuzlukları şöyle özetledi;
- Gerek Anayasa’da gerek anayasal hüküm gereği uymakla yükümlü bulunulan uluslararası belgelerde, kişilere tanınan temel hak ve özgürlükler ihlal edilecek,
- İfade ve basın özgürlüğünün karşısındaki kavram olan ‘sansür’ün ötesinde ‘otosansür’ etkisi yaratılacak, (Kaldı ki otosansür etkisi yaratılacağının savunulması hali hazırda pekte olmadığının vurgusu gibi görünse de yaptığımız anket durumun hiçte böyle olmadığını açıkça gösteriyor. )
- Hukuki belirliliği bulunmayan, öznel ve yoruma açık ifadeler ile anayasal temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması sonucunu doğuracak dava konusu Genelge ile verilen talimat, ilgili mevzuatı uygulayan ve zaman zaman anayasal temel hak ve özgürlüklere yasa gereği dokunan tüm kamu kurum ve kuruluşlarının takdir yetkisini baltalayacak,
- Talimat verilen kamu kurum ve kuruluşlarının bu zamana kadar olan yasa maddelerini yorumlama faaliyetlerini Anayasanın ‘ölçülülük’ ilkesine aykırı şekilde dönüştürecek, ilgili kanunlarda mevcut sınırlamaları aşmaları sonucunu doğurarak temel hakkın özüne dokunacak ve bütünüyle anayasal hükümlere aykırılık oluşacaktır.
Bize göre en önemlisi Öznel ve Yoruma açık olması!
Çünkü yaptığımız anket bize bunu söylüyor. Gazeteciler korkuyor. Fakat mesleklerini yaparken korku duymak istemiyorlar. Bu yeterince açık ve insani değil mi?
Bakın yaptığımız ankette elde ettiğimiz sonuçlardan bir kaçını paylaşacağım.
Medya çalışanlarının neredeyse 3/4’ü meslekten elde ettikleri gelirle geçinemediğini söylüyor. Aynı zamanda ankete katılan medya mensuplarının %85’i işsiz kalma kaygısı taşıyor. Çoğunluk sektörün geleceği konusunda iyimser değil. Fakat meslek değiştirmeyi düşünenler bu grubun sadece %30’undan ibaret.
Ankete katılan medya mensuplarının %84’ü haber yaparken kendine oto sansür uygulama ihtiyacı duyuyor ve katılımcıların %95’i basın özgürlüğüne engel hukuksal yaptırımlara maruz kalmak konusunda kaygılı.
Buna rağmen %73,5’lik bir grup yeniden bir meslek seçme şansı olsa yine aynı mesleği seçeceğini söylüyor. Bunca ekonomik, politik ve sektörel zorluğa rağmen bu mesleği sürdürmekte kararlı.
Böyle bir duruma sessiz kalmak mümkün mü?
Süreç nasıl işler, neler olur bilemeyiz. Hukukçu değilim. Bir yargıya varacak ya da yargı süreci ile ilgili bir öngörüde bulunacak da değilim. Takipçisi olmaksa tabii yine hukukçuların işidir.
Bize düşen gördüklerimizi ve doğru bildiklerimizi söylemek, çözüm ve iyileştirme sürecine ilişkin alternatifler, yöntemler ve çalışmalar ortaya koymaktır.
Önceliğimiz Basın Özgürlüğü ve İfade Özgürlüğü bağlamında, aynı zamanda sektörel koşulların iyileştirilmesi anlamında basın emekçilerinin yanında olmak, onların sesini duyurmak olacaktır.
Öte yandan bin bir zorluğa rağmen mesleğini sürdüren, umudunu kaybetmeyen, umutsuz olsa dahi mesleğinden vazgeçmeyen bu tutkulu medya emekçilerinin verdiği yanıtların bir çağrı niteliğinde olduğunun bilincinde olarak;
Basın Özgürlüklerinin geliştirilip güçlendirildiği ve genişletildiği bir ülkede korkmadan ve kendilerine yasaklar, sınırlar koymadan özgürce çalışabilmelerini desteklemek adına haklarını, sorumluluklarını, sınırlarını, alanlarını bilen, mesleğinin teorik ve pratik dinamiklerine ve kurallarına hakim genç ve cesur gazetecilerin çoğalması yönünde çalışmalar yapmayı arzuluyor ve planlıyoruz.
Basın Özgürlüğü alanında yapılacak çalışmaların artırılması ve yeni alanların açılması gerektiğine inanıyoruz.
Meslekteki okullu/alaylı yeni/eski tüm dostlarımıza Medya Akademileri ile söyleşiler, atölyeler, çalıştaylar düzenleyerek hem bilgilendirme hem de mesleki gelişim anlamında katkılar sağlamayı hedefliyoruz.
Basın Özgürlüğü ve Medya Araştırmaları Derneği olarak yaptığımız anketten elde ettiğimiz sonuçların yaşanan son gelişmelerle bu derece örtüşmesi, konunun ülkemizde güncelliğini bu denli koruyor olması isteğimizi ve kararlılığımızı artırıyor.
Daha özgür ve daha güzel bir Türkiye inancımızı koruyoruz.
Bunun içinde, pek çok basın mensubu arkadaşımızla birlikte sürekli çalışıyoruz.
Özgür Zeybek
Basın Özgürlüğü ve Medya Araştırmaları Derneği Genel Sekreteri
Yorum Yazın