Yaşam döngüsünde her gün, her an, çeşitli olgularla, insanlarla, durumlarla karşılaşırız.
Bunların her biri zihnimizde pragmatik olarak, kalbimizde ise duygusal olarak bir karşılık bulur.
Duygularımız başına buyruk şımarık bir çocuğa benzer, zihnimiz ise takım elbiseli ciddi bir adama.
Başına buyruk şımarık çocuk, bazen tatlıca ve göz kırparak, bazen öfkeyle, bazen aşkla, bazen hayal kırıklığı ve hüzünle doldurur benliğimizi;
Yönlendirilmek istemez, ben ne dersem o olacak der durur;
Takım elbiseli ciddi adam, yönetmek ister, susturmaya sakinleştirmeye çalışır başına buyruk şımarık çocuğu.
Her zaman senin istediğin olamaz, nefes al, dingin ol, ve kabul et ki, yanlış yapabilirsin, tabi ben de her zaman haklı olamam ama çoğunlukla doğruyu söylerim der çocuğa.
Takım elbiseli ciddi adam, hata yapabileceğini kabul etmiş, sindirmiş ve yaşamda salt gerçeklik olmadığının bilincine varmış konuşur fakat,
Başına buyruk şımarık çocuk, onu dinlemez; oynamaya, düşüp dizini yarmaya, ağlamaya, tekrar kalkıp gülmeye ve eğlenmeye devam eder.
Adam, yüzünde sakin bir gülümsemeyle izler çocuğu,
İyi niyetine ve saflığına hayran olurken, düşünür durur, acaba neden çoğunlukla doğruyu söylediğimi düşünüyorum ki? Belki de doğruyu kocaman kalpli o çocuk fısıldıyordur bana.
Takım elbiseli ciddi adam biraz daha izler başına buyruk şımarık çocuğu;
Ve düşünür; bu çocuk benim ciddiyetimi fark etmiyor, takım elbisem ona hiçbir şey ifade etmiyor, deneyimliyor, düşüyor, kalkıyor ve öğreniyor.
Ve seslenir; Haydi eğlen kendi yolunda çocuk, hayat seninle güzel..
Sevgim ile,
Yael
Yorum Yazın