Füsun Paşa

Füsun Paşa


Başkalarının çöp kutusu değilsin!

Başkalarının çöp kutusu değilsin!

YOKSA ÖYLE MİSİN? YA DA BAŞKALARINA ÇÖP KUTUSUYMUŞ GİBİ DAVRANANLARDAN MISIN?

Peki sen nasıl bir hayat yaşıyorsun? Çevrende olan,  tanıdığın kişilerin ya da bazen hiç tanımadığın insanların, öfkesine, kızgınlığına, tersleyerek konuşmalarına,  sinirli davranışlarına maruz kalıyor musun?

Belki bazen seni suçlayarak konuşan, sana haksızlık, saygısızlık yapılan ortamlarda oluyorsun ya da sana çok ağır gelen, seni yaralayan sözlerle hakarete uğruyorsundur. Bu durumda ne yapıyorsun? Nasıl davranıyorsun?

Bütün insanlar sinirini kızgınlığını senden mi çıkarıyor? Sen başkalarının kum torbası mısın?

Sana kendini kötü hissettirecek tanımlamalar yapılıyor mu? Kilolusun, yetersizsin, para kazanamıyorsun, başarısızsın, aptalsın gibi.

Seninle,yaşadıklarınla ya da hayatla ilgili, devamlı korku dolu senaryolar üreten, seni korkuya mahkum eden insanlarla mı çevrilisin?

Beden dilleriyle, duruşlarıyla, yaptıkları bir eylemle ya da bir bakışla, bir el hareketiyle bile sana kendini kötü hissettirip yaşama enerjini çalan insanlar çevrende var  mı?

Belki de, devamlı acıtasyon içinde yaşayan, sorunlarla uğraşıp bunları şikayet dosyası haline getiren, kendi hayatından hep başkalarını sorumlu tutan, herkesi kendisiyle kıyaslayan, sorun arayıp duran, kendini mutsuzluğa, umutsuzluğa mahkum ederken, çevresini de bunun içine çekmeye çalışan insanlarla doludur çevren.  Öyle mi?

ŞİMDİ DUR BİR BAK! AİLENE, HAYATINA, ÇEVRENE,YAŞADIĞIN VE YAŞATTIĞIN HER ŞEYE  BAK. İLİŞKİLERİNİ YAŞAMA ŞEKLİNE BAK. İLETİŞİM BİLİNCİNE BAK.

SEN NE YAŞIYORSUN? KENDİNE NE YAPIYORSUN? SANA NE YAPILMASINA İZİN VERİYORSUN?

 Ne yaşadığının, sana nasıl davranıldığının, kendini bu insanların karşısında nasıl konumlandırdığının ne kadar farkındasın?

Peki, bu rollerdeki insanların sana yaşattıkları, hissettirdikleriyle sen hayata nasıl devam ediyorsun?

Bu çok ağır bir yük değil mi? Kendini hasta gibi, yorgun, bitmiş tükenmiş olarak hissediyor olabilir misin?

Ağır bir yük değil mi diye soruyorum çünkü bunun bile farkında olup olmadığını bilmiyorum.

Bu evinin dışında oluyorsa sen bütün bu hikayeleri , sana hissettirdiklerini alıp evine gidiyorsun. Evinde oluyorsa, dışarı bu yüklerle çıkıyorsun. Yani evinin içine kocaman dev bir fil oturmuş gibi yaşıyorsun. Sokağa sırtında bu fili taşıyarak çıkıyorsun. Başkalarının öfkesi, nefreti sende kalıyorsa durum bu olmalı.

Sonra yüreğim sıkışıyor, omuzlarım ağrıyor, boynum tutuldu, içimde bir sıkıntı var, kötü bir şey olacak gibi bir hissim var, ne istediğimi bilmiyorum,  uyuyamıyorum, ben bilmem, yapamam, beceriksizim, olmaz, eşim izin vermez, ailem kızar, patron sorun çıkartır, işten atar hikayelerini yaratıyorsun. Korku, panik, anksiyete ve hastalıklarla dolu, içine kapanmış şekilde  kim olduğunu, ne olduğunu bilmeden  yaşanan hayatlar içindesin ya da  bir bakıyorsun her şeyin sonunda büyük patlamalar yaratan sinir, öfke içinde sen kalmışsın. Sevdiklerine,ihtiyacın olduğunu düşündüğün insanlara, sana bu şekilde davranmalarına izin verip belki de sonra dışarıda hiç tanımadığın insanlara bütün bunları kusuyorsun. Kimin gücü kime yeterse misali.

Ya da bütün bunlar yokmuş gibi yaşayan, aslında bu durumları NORMALLEŞTİRENLERDEN MİSİN?  

Gerçekten sevdiklerine hayatında her şeyi yapma izni verenlerden misin? Kişisel sınırlarını herkes ihlal edebilir mi?

Ailemden biriyse yapar, çocuğumsa yapabilir, eşim, arkadaşım yapabilir diyerek tüm yapılanlara izin mi veriyorsun? SEVGİnin içine mi yerleştirdin bu davranış şekillerini? Sizi seviyorum, siz benim ailemsiniz! Buyrun beni istediğiniz gibi kullanın, istediğinizi yapın her şeye izinlisiniz diyerek mi yaşıyorsun?

Aile olmak ne demek? Sevgi ne demek? Acaba bunları yeniden mi tanımlasan? Gerçek anlamda sevginin içinde başkasının canını acıtmak,üzmek olabilir mi?

Genelde bu şekilde davranan kişiler ilk aileden olur, sonra eş olarak hayatınıza girenler olur, sonra iş dünyası ,dost çevresi derken  bu tiplemedeki herkesin çöp kutusu olmuşsun ama farkında olmamışsın. Bu hikayenin devamı çorap söküğü gibi devam eder. Bir yerde verdiğin izinler, bir bakmışsın tüm hayatında seni aynı şekilde konumlandırmış olur.

Sanki üzerine kocaman bir ETİKET yapıştırmışsın da öyle dolaşıyorsun gibi hissedersin.  'KUM TORBASIYIM, AĞLAMA DUVARIYIM,  SİNİRİNİZİ BENDEN  ÇIKARTABİLİRSİNİZ, ÇÖPLERİNİZİ BANA ATABİLİRSİNİZ' yazan bu etiketlerle, hayatına bu şekilde devam etmek istiyor musun?

Sonra neden ben, neden herkes bana kusuyor, neden bana kötü davranıyorlar, benim suçum ne? Der durursun. Neden mi sen? Çünkü sen bu rolleri bazen susarak, bazen korkarak,  bazen huzur bozulmasın diye, belki vefa diyerek, belki borçlu hissederek bir şekilde kabul etmişsin.

GERÇEK ŞU Kİ;

SEN KİMSENİN ÇÖP TORBASI, ÇÖP KAMYONU DEĞİLSİN!

SEN KİMSENİN KUM TORBASIDA DEĞİLSİN!

HAYATINDAKİ HİÇ BİR KİMSEDE SENİN ÇÖP TORBAN, KUM TORBAN DEĞİL!

Maalesef ki ,kendilerine iyi gelmeyen, kötü hissettiren her şeyi, başkasının üzerine atıp, temizlenmeye çalışan insanlarla dolu toplumumuz.

Şimdi bunun bir hikayesi var. Bu hikayeyi hep hatırlayın.

Bir kadın taksiye biniyor. Havaalanına doğru yolda giderken, başka bir araba çok hızlı, deli gibi arabası sürerken ,taksinin önüne geçmeye çalışıyor. Neredeyse çok büyük bir kaza atlatıyorlar. Taksi şoförü son anda usta bir manevrayla arabayı kurtarıyor. Kazaya neden olacak adam arabasıyla yanlarına doğru gelip, camı açıp küfür kıyamet taksiye bağırıyor. Taksi şoförü de 'Elini selam verir gibi kaldırıp, gülümseyip, iyi günler beyfendi' diyor ve camı kapatıyor. Kadın müşteri şok. Neredeyse ölüyorduk. Adamın bu yaptığına, siz nasıl bu kadar sakin kalabildiniz? Neden bir şey yapmadınız, söylemediniz, bir de gülümsediniz der.

ÇÖP KAMYONU KANUNU hanımefendi diye söze başlar ve anlatır şoför.

 BAZI İNSANLAR ÇEVREDE NE VARSA ÜZERİNE ALIR. BUNLAR ÖFKE , KIZGINLIK, SİNİR, HAYAL KIRIKLIĞIDIR. DOLDUKLARINDADA  ÇÖPLERİ BOŞALTACAK BİR YER ARARLAR. BU BAZEN BEN ,BAZEN SİZ OLURSUNUZ. BU İNSANLARIN ÇÖPLERİNİ ÜZERİNİZE BOŞALTMALARINA İZİN VERMEYİN. BU İNSANLARI GÖRÜNCE GÜLÜP YOLA DEVAM EDİN. ONLARIN ÇÖPLERİNİ ALIP SAKIN EVİNİZE, İŞİNİZE, ÇOCUĞUNUZA YANSITMAYIN.

İşte hayatın içinde bazen sizin izin verdikleriniz,sevdiğinizi söylediğiniz insanlar size bu şekilde davranır, bazen dışarıdan size bu şekilde davranılır.

Bu yüzden kendini yeniden yapılandırmalısın. Kendinin, hayatının,  sana yapılanların, nasıl bir gün yaşamak istediğinin, ne yaşadığının her şeyin farkında olmalısın ki işte o zaman hayatını, durumları olayları, kişileri  yöneten sen olursun.

Ne başkaları, ne de sen, kendine bir çöp kamyonu gibi davranamazsın. Bu seni hasta eder.  Bu birikmiş öfke, üzüntü bedeninde kemiklerine kadar sızar.Buna neden izin vereceksin ki?

Bilgisayarında, cep telefonunda ihtiyacın olmayan her şeyi çöp kutusu dosyasına atıyorsun.  Orayı bile boşaltman ,sonunda o dosyayı bile silmen gerekiyor. Evindeki çöpleri çöp kovasına atıyorsun.Kapının önüne koyuyorsun. Sokakta kendini bilen bir insansan elindeki çöpü yere değil çöp kutusu bularak oraya atıyorsun. Ama eğer yazının başında anlattığım gibi herkesi çöp kamyonu gibi gören, bencil ve egolu bir insansan sokakta da çöpü umursamadan yerlere,denize, yeşilliğe atanlardansındır. Çünkü sana göre senden başka kimse önemli değildir. Bu insanlara izin vermek demek, onların, yaptıklarının ve yaşatacaklarının artarak çoğalması demektir.

Karşınızdaki insana size nasıl davranması gerektiğini öğretecek olan kişi izin verdikleriniz ve vermediklerinizle siz belirliyorsunuz.

Şimdi tekrar soruyorum. Sen çöp kutusu ya da çöp kamyonu musun?

Bugüne kadar neye izin verdiysen artık DUR diyecek olan kişide sensin.

Kişisel sınırlarınız olsun.Bunu çok iyi koruyun. Kırmızı çizgileriniz olsun. Bir tavrınız, tarzınız, bir duruşunuz  olsun. Sevdikleriniz yaptığında bunu konuşun, ne istediğinizi söyleyin, gerekirse rest çekin, oradan uzaklaşın. Çünkü izin verdikçe bu artarak devam edecek. Bunu hem kendi yaşamınızda hem de ülke yönetiminde zaten görüyorsunuz. Kokuşmuş hayatlar istemediğimizi düşünüyorum.

Dengede kalmak, kendini seçen olmak,uyanık ve farkında olmak bu yüzden önemlidir. Dengeni korursan, ne istediğini bilen olursan, ne zaman ne yapman gerektiğini ,hangi oyunun içinde kaldığını görürsün. Sana iyi gelmeyen oyunları bitir ve sonlandır.

Ne sen kendi kişisel sınırlarını ihlal et, ne de başkası senin kişisel sınırlarını ihlal etsin. Bu kişi kim olursa olsun senin kişisel sınırlarını ihlal etmesine, sana kendini kötü hissettirmesine asla izin verme.

Saygı ve sevgiyle, iletişim dillini yapıcı ve çözüm odaklı kullanarak yaşamayı kendine öğret. Ne zaman susman, ne zaman konuşman gerektiğini bilen ol.

Bugün dolunay günü. İçinizde birikmiş olan, öfke dolu, kızgınlık dolu, üzüntülerini enerjinizi düşüren hikayelerinizi aslında varlığınızda birikmiş yaşam dengenizi bozan tüm çöplerinizi zihin odalarınızdan boşaltın. Gerekirse bütün hissettiklerinizi yazın, çizin ama bu oyunları sonlandırın. Sonra bu kağıtları yırtıp atın, gerçek çöp kutusuna atın. Bu çok iyi gelecek emin olun. Sorununuz olan kişilerle de isterseniz konuşun, dürüst olun ve  sonunda kendinizi her şeyden özgürleştirin

Kendine, içinde dolaştığında iyi hissettiğin, keyif aldığın bir yaşam bahçesi yaratabilirsin. Bunu her an yapabilirsin. Şu an alacağın kararlar yapacağın seçimler her şeyi değiştirebilir. Bu senin hayatın. Yaşam bahçendeki her şeyin kokusunu sen belirleyeceksin. Birikmiş çöplerin yaşama yaydığı kötü kokan bir bahçe mi olsun, yoksa ıhlamur bahçelerinde, mimozalar içinde dolaştığın, içinde özgürce nefes aldığın bir bahçemi olsun hayatın, işte bu karar senin olacak.

Hangi duygular ve düşünceler içinde hayat bahçende yaşamayı seçiyorsun? Neye izin vereceksin? Bu bahçede hayatına, sana  nasıl  davranan insanlar olsun? Bahçendeki ağaçlar çiçekler açıp meyveler vererek büyüsün mü ? Yoksa...???

Her an her şeyi değiştirebilecek, iyileştirebilecek güce ve yeteneğe sahip olduğunun farkında ol.

Sen yeter ki kendinden vazgeçen değil, kendini seçen, kendine, hayatındaki kişilere ve yaşama iyi davranan bir insan ol.Bunu yapabilir misin? Kendine böyle bir yaşam armağan edebilir misin?

Hepimize mis kokulu yaşam bahçelerimizde, adaletli, hakkaniyetli, vicdan rahatlığı içinde yaşanan, sevgi ve saygıyla birbirimizi desteklediğimiz, birbirimize iyi geldiğimiz hayatlara sahip olmayı diliyorum.

Işık ve sevgiyle kalın

Nisan ayının bereketi ve güzelliği içinde yaşayın.

telif

Makale Yorumları

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar