Bugün burada BİLME eyleminin insanların hayatında kendilerini nasıl bir duruma düşürdüğü, kendine ne yaşattığı ile ilgili bilgiler paylaşacağım. Normal, hayatımızın içinde olan, ezber bir davranış şekli haline gelen, sabit fikirli yaşayanların durumlarından bahsedeceğim. Herkesin etrafında bu tip insanlar muhakkak vardır. Bende hayatın bir noktasında sabit fikirli olanlardandım. Allahtan çok kısa sürdü :) hayatımı ele geçirmesine izin vermedim. Hep başkalarını anlatıyorum ama yazının bu haftaki bölümünde benim hayatıma en güzel değişimi getiren, bakış açımı değiştiren, esnemeyi öğreten hikayelerim var.Belki size de tabela olur. Hadi başlayalım.
-Her şeyi bildiğini düşünenler
- 'Ben biliyorum bu böyle ... 'diyerek yaşayanlar
-Hiç bilmediği halde biliyormuş gibi davrananlar
-Biliyorum algısı yaratarak, cehalet ortaya saçanlar
- Herhangi bir konuyla ilgili bir iki cümle duymuşsa bundan hikayeler yazanlar var. Anlayacağınız çeşitli davranış türleri olan insanlar var. Bu çok geniş bir konu. Bugün burada bir kaç türünden bahsedelim, diğerlerini sonraki yazılara bırakalım.
Neden bu konuyu konuşuyoruz?
Çünkü her şeyi bildiğini sanan insanlar bazen gözünün önünde olanı görmez.
Çünkü bildiğini okumak, bildiğini sanmak insanların hem kendilerine hem çevrelerine zarar verebilir.Ben biliyorum diyenler yeni olan bir bilgiye direnç gösterirler. Değişimi reddedenler olur. Çünkü onlar biliyordur. O öyle değildir. Dinlemeyi, anlamayı, yeni olanı, yeni bir şey öğrenmeyi reddeden, ego ve kibirle yaşayan birçok insan etrafınızı sarmış olabilir. Bu aslında gelişmeyi reddetmektir.
Farkındalıkla yaşamak gerek ki enerjimizi çaldırmayalım, kendimizi yormayalım, başkalarının da bizi yormasına izin vermeyelim.
Ben biliyorum diyenler aman dikkat!
Siz de bu şekilde davranıyorsanız bilin ki bu hayatta çok şey kaçırıyorsunuz.
Kendinize sorun bakalım gerçekten sen ne biliyorsun? Neyi ne kadar biliyorsun? Bildiğinden daha fazla ve farklı olan bir şeyler olabilir mi? Ya bildiğini sandığın şeyler senin bildiğin gibi değilse?
Hemen şimdi size bir hikaye gelsin.
Bir karı koca tatile çıkıyor. Deniz, güneş ve muhteşem bir kumsalın olduğu bir yerde kamp kuruyorlar. Tatillerinin ikinci gününde yemeklerini yiyorlar, sohbetler ediyorlar, gün batımı, yıldızları seyretmek derken uykuya dalıyorlar.
Bir kaç saat sonra kadın uyanıyor ve kocasını uyandırıyor. Adam uyku sersemi ve uykudan uyandırıldığı için gergin ve kızgın bir şekilde,
'Ne oldu? Ne istiyorsun?' diye soruyor. Kadın da 'Yukarıya bak bana ne gördüğünü söyle.' diyor. Adam gökyüzüne bakıyor, 'Bunun için mi uyandırdın beni?' baktım işte.
' Bir sürü yıldız görüyorum,parlayan milyonlarca yıldız var.' Karısı tekrar sorar.
Peki, bu sana neyi gösteriyor?
Adamın uykusu artık iyice kaçmıştır, olduğu yerde doğrulur ve biraz düşünür,anlatmaya başlar.
-Teolojik olarak Allah'ın kudretini ve kendi acizliğimi görüyorum.
-Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimi görüyorum.
-Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum.
-Yıldızların konumuna bakarak saatin 03:00 olduğunu görüyorum.
-Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum.
Niye sordun bana? Sana neyi gösteriyor? Ne görmem gerekiyor?
Çadırımızı çalmışlar! diyor kadın.
İşte bazen çok bilince ya da bir soru gelince, sanki farklı cevaplar vermemiz gerekir gibi düşünüyoruz. Olanı, hatta gözümüzün önünde olanı , burnumuzun ucunda yaşananı, bize gösterileni göremiyoruz.
Bazen her şey olan kadardır. Basittir. Her sorulan sorunun cevabı da çok basit olabilir. Sorunlarda öyledir. Çözümler içindedir. Sorun varsa çözüm vardır. Çözüm varsa sorun yoktur.
Telefonun kilitlendiğinde yapman gereken şey onu resetlemektir. Şimdi her insanın da kendini resetleme zamanı. Değişim, dönüşüm, gelişim zamanında artık çok hızlı bir akışın içindeyiz.
Benim hayatımda, yeni olan bir şeyi reddetmeyi , sabit fikirlilikle yaşamayı, direnç göstermeyi bırakalı 25 sene olmuş. Denemeden bilemezsin demeye başladım.
İki yaşadığım olay beni bu noktaya getirdi ve inatçı bir şekilde bildiğimi okumayı bıraktım.
Reklamcılık yaptığım bir dönemde bir patronum toplantı yapıp demişti ki internet reklamcılığı gelecek. Bunun üzerine çalışın. Hatta bizim ekipten birini bunun üzerine reklam satışları yapması için görevlendirmişti. 90 lı yıllardaydık. Daha Türkiye de internet siteleri açılmamıştı. Bizim patron derginin internet sitesini yaptırmıştı. O dönem ben inatla bu saçmalık demiştim ve reddetmiştim. Bizim halkımız bilgiyi, dergi ve gazetelere dokunarak almayı, tv de görerek izlemeyi sever. Sayfaları çevirecek, kağıt kokusunu duyacak, dokunarak hissedecek diye anlatıp durmuştum. İnternet reklamcılığı nasıl başarılı olacak ki? Mümkün değil demiştim.
İnternet reklamcılığı 3-4 sene gibi çok kısa sürede hayata girdi,yayıldı ve hatta dijital reklam şirketleri kuruldu. Ben de o zamanlar tabi ki hızla bu yeni sektöre geçiş yaptım. İnternet reklamcılığı yaptım, aslında ilk dönemlerde o kadar da kolay değildi. Sonra anladım ki, benim hayatın bir noktasındaki sabit fikirli inançlarım, olmaz, bu iş tutmaz dediklerim hala bir parçam olarak duruyordu. Dirençlerim bunu daha da zorlaştırdı. Onlardan özgürleşince, bırakınca, yaptığım işe inandıkça, sevdikçe şahane projeler yarattım.
Yeni olan bir şeyi merak etmek, öğrenmek yerine reddetmek, sadece zaman kaybettirir.
Diğer ikinci hikayemde internet sektörüne giriş yapmadan bir tv kanalı için çalışıyordum. Prodüksiyon firmamızda şahane bir dizi projesi var. Toplantı yapıyoruz. Başrol oyuncusunun ismi söylendiğinde olmaz dedim. Bu adam oyuncu değil. Mümkün değil. Reklam alamayız. Tabi ki dizi 90 lı yıllara damgasını vurdu. Yayın günü yollar bomboş olurdu. Rating rekorları kırdı. Reklam verenler birbiriyle yarıştı.İlk defa bir dizi arasında 20 dakika süren reklam kuşakları oluştu.
Yanılmışım, bilmiyorum, denemek lazım, araştıralım, bakalım kelimeleri işte o zaman hayatıma girdi. Sabit fikirlilik,körü körüne direnç göstermek, baştan hayır olmaz demek benim için bitmişti. Ben biliyorum, bu böyle demek ve bunu anlatmaya çalışmak çok zor, yorucudur.
Ya değilse? Baştan bir şeyi reddetmek, olasılıklara, yeni olan şeylere, güzel olabilecek her şeye kendini kapatmak demektir
Önce araştır, öğren, dene, bak, gör, yaşa sonra neyin olup olmayacağına karar ver. Bilgiye,yeni deneyimlere, yeni olan bir şeye karşı aç ol. Açık ol, diyerek yaşamaya başladım. İşte bu bana çok iyi geldi.
Sonra hep duyduğum, gördüğüm,söylenen şeyleri araştırmaya, anlamak için sorular sormaya başladım. Hiç bir şeyi kestirip atmadım. Bir bakayım, bir inceleyim, ne yapabiliriz bir araştırayım sonra konuşuruz, birlikte yeniden değerlendirelim demek, yeni bir bilgi duyduysam onu öğrenmek için heyecanla,merak ederek ne olabilir? demek, benim bu hayatta kendimdeki en güzel dönüşümlerimden biri oldu.
Yeni bakış açısı, yeni davranış şekilleri iyi geldikçe yolum açıldı.
İşte tam da o dönemde kişisel gelişim yolculuğum başladı. Çünkü artık yeni olan her şeye izin verdikçe, hayatın akışıyla bir oldukça, sana iyi gelecek olan ne varsa senin hayatına hızla girmeye başlıyor.
Sana iyi gelen, ailene de, çevrene de iyi geliyor. Dünyan, sana ait dünya modelin değişmeye başlıyor. Başka bir heyecan ve tutku hayatının içine yerleşiyor. Bırakman gerekeni bırakıyorsun. Alman gerekeni alıyorsun. Yapman gerekeni yapıyorsun. Odaklanarak yaşamaya başlıyorsun. Dinlemeye başlıyorsun. Anlamak için, öğrenmek için daha özenli davranıyorsun. Soru sormayı öğreniyorsun.
Şimdi her günüme hiç bir şey bilmiyormuş duygusuyla başlıyorum.
Bugün ne öğreneceğim? Öğrendiklerimi hayatıma nasıl geçireceğim? Bunu hayatıma nasıl katarsam en verimli şekilde yaşarım? Başkalarına bu bilgilerle nasıl katkı sağlayabilirim? dedikçe her gün kendime harika deneyimler yaşatıyorum.
Sonraki en güzel yaşadığım duyguysa kalbinle, ruhunla bilme haline geçiş oldu. Gerçek bilme durumunun ne olduğunu öğrendim. Ruhunun akışında özgürce akmak. İçin, özün her şeyi biliyor. Bilinmeyeni, görülmeyeni her şeyi biliyor. Onun akışında olma hali ise çok keyifli.
Bunun içinde zihnini boşaltman, bazen tüm bildiğini sandığın her şeyi bırakman gerekiyor.Gönül gözüyle bakmak gerekiyor hayata.
Diğer bir konuysa, hayatınızda iyi ve güzel şeyler olduğunda bunlar için şükredin, teşekkür edin ama
'Bu bana yetti,şimdi tamam...' demeyin. Bu, hayat içinde kendini durdurmak demektir. Bu dünyada daha yaşanmamış yeni deneyimler, senin daha hiç bilmediğin, sana çok iyi gelecek, yeni, güzel olan şeyler var. Bu yüzden iyi olan, iyi hissettiren her şeyi daha da büyütün,onları merak edin. Sonsuz olasılıklar , sonsuz imkanlar alanında yaşıyoruz bunu hep hatırlayın.
Bugüne kadar öğrendiklerimin üstüne, başka nasıl güzellikler, yeni deneyimler, yeni bilgiler, yeni insanlar, ne katabilirim? diyerek yaşamayı seviyorum. Gelişmek, ilerlemek istiyorsanız size de öneririm. Kendinize aç olun, kendinizi öğrenin. Hayatın her aşaması çok değerli bilgilerle dolu. Gelişmeye, esnemeye izin verin. Senin 5 sene önce üstüne yeminler bile edeceğin bilgiler, deneyimler, bakış açın değişmedi mi? Hep böyle bak. Her şey değişiyor, sen aynı mı kalıyorsun?Kimse aynı kalamaz. Herkes değişir ama değiştiğinin farkında olamayabilir.
Değişimlere özgür iradenizle izin verin. Değişimin kendisi olun.
Ben biliyorum demek kesip atmak demektir. Bunu kendinize yapmayın. Farklı yollar deneyin. Farklı bakış açıları arayın. Çünkü bir tanesi size çok iyi gelecek.
Yaşadığın deneyimler, bunlardan çıkardığın sonuçlar senin hayata bakış açının, taşıdığın inançlarının sonuçlarıdır. İşte bu durumu istediğin an değiştirebilirsin.
'Ben biliyorum, bütün erkekler aldatır' dersen, sence nasıl erkekler hayatına girer?
Danışanlarım böyle bir cümleyle gelince, emin misin? Sence bu dünyada eşine sadık olan kimse yok mu? derim. İşte orada o bakış açısı kırılır. Çünkü o da bilir ki, var. Mutlu evlilikler, eğlenen çiftler, sağlıklı ilişkiler var. Bu bilinci hayatına alırsa değişim başlar
'Ben biliyorum ki, iflas ettim, bittim, çok borcum var ödemek imkansız' dendiğinde, kağıt üstünde evet belki durumun bu ama hiç mi bir çıkış yolu yok derim. Çünkü var. Bir danışanımla yaşadığım bu hikaye şimdi efsane güzelliklere, muhteşem bir büyümeye yerini bıraktı.
Endişe ve korkuların, ego ve kibrin, kızgınlık ve öfkenin sizi yönetmesine izin vermeyin. Değişimlere, yeni olana, size iyi gelecek ne varsa ona hayatınızda yer açarak gelişmeye izin verin. Buna ancak sen izin verirsen yaşadığın her durumun üzerine yükselirsin.
Bilir kişiliğinizi nerede yaptığınızın, size ne verdiğinin, başkalarına ne yaşattığının farkında olun.
Bu yüzden, BEN BİLİYORUM diye başladığınız cümlelere dikkat edin.
Şimdi sen kendini iyi hissedeceğin neler için BEN BİLİYORUM DEMEK İSTERSİN.Kendinle ilgili hangi inançlarına gücünü verip, kendini sıkıştırmak, durmak ya da yükselmek istersin?
Sana iyi gelmeyen, bildiğini iddia ettiğin hangi durumları, konuları, ön yargılarını, neleri bırakmak, değişime ve gelişime hangi konularla ilgili kendine izin vermek istersin.
Bunları düşünmek bile şu an sana iyi gelecek.Farkında olmak %50 iyileşme sağlar değişimin kapısını açar.
Not: Önümüzdeki dönem seçimler ile ilgili konuşmalarda, ben biliyorum diye söze başlanan, korku ve endişe yaratan, umut kıran, heves kaçıran, seni yoran, üzen, algı yönetimiyle yapılan provokasyonlara izin vermeyin. O bilinci satın almayın. Çatışmayın.
Tam da bu dönem ihtiyacımız olan şey inanç birliği.
Sen ne istiyorsun? Tüm gücü kendine ve yaşamak istediğine ver. Ülkemizin hangi durumda, nasıl yönetilmesini, ne olmasını, ne yaşamak istediğine odaklan.
Enerjinizi yüksek, umudunuz tam bir şekilde, şahane bir hafta yaşayın.
Kendinize güzel bir hayat armağan edin
Işık ve sevgiyle kalın.
Sana bayılıyorum