Bazı ülkelerin sorunu 90’lı yıllarda başladı. Teokratları, tarikat mensuplarını demokrat sanarak seçimlere katılmalarına izin verdik. Bu işte bazı siyaset erbabının günahı büyüktür. Bunda laiklerin ve de demokratların naifliği İslamcı kesimin desise ve hilekarlıktaki ustalığını, Makyavelist fırsatçılığını ve dönekliğini unuttular. Adamlar açık açık söylediler gerekirse papaz elbisesi giyerim dediler. Daha da ileri gittiler hırsızlık oğuldan babaya değil, babadan oğula geçer dediler. Belediye başkanları ise arsa işlerini, inşaatçılığı, arsa rantçılığını iyi öğrendiler. Kamu ihale işlerini o işlerden nasıl avanta sağlanacağını, arsa sahiplerine yüksek katlara inşaat izni verip bazı katların bölüşüleceğini nasıl çıkar sağlanacağını iyi öğrendiler.
O zamanki seçim yasaları o ülkenin parlamento aritmetiğini yüzde 50’den az bir oyla ele geçirmeye müsaitti.
Makyavelin yüzyıllar öncesinde yazdığı The Prince adlı kitabındaki topluluklara nasıl yalan söyleneceğini, toplumların nasıl bölünerek bir sınıfı diğer sınıfa nasıl düşman ederek kendi yandaşlarını nasıl toparlayacağını öğrenmiş bazıları siyasette fırsatçılık ve bağırma ile öne geçtiler. Tek yüzükle siyasete girenler iktidar olunca milyarlarca liralık servetlere kavuştular.
Bunca servetin kökü araştırılamadı, parlamento ve siyasi muhalefet bu konuda acizlik göstermese de çoğunluğu ele geçiren teokrat siyaset türlü çeşitli yollardan onların sesini kıstı. Gönül isterdi ki onlar da en az onlar kadar dessas, hilekâr ve dönek olabilselerdi.
Teokrat siyaset bu işi tek başına yapamayacağını bildiği için kendine kökü dışarda bir de müttefik buldu kendilerinden daha bilgili daha uyanık bir dinci çıkar grubu ile. Onları polisin, üniversitenin, askeriyenin, maliyenin harbiyenin, tıbbiyenin, adliyenin içine yerleştirdi. Onlar zaten tarihsel düşmanları olan laiklere yalanla sahte belgeyle, iftira ile hücuma geçtiler. Laikler devletten temizlendiler, işgalci artıkları, düşmana kurşun atmak günah diyen püsküllü yalancı tarihçinin hayranları amaçlarına ulaştılar. Önlerine artık dikensiz bir gül bahçesi kalmıştı, yağma edilecek, soyulacak istedikleri gibi at oynayacakları bir ülke.
Tamamen cahillerden oluşan fakat hilekarlığı yalan söylemeyi iyi bilen siyasi parti kılığındaki bu çıkarcı örgüt ve yandaşları en fazla bağıran ağzı laf yapan çok iyi yalan söyleyen ve çok çabuk dönen çıkarına odaklı muhteris bir de kült yarattılar.
Şimdilerde bir cehaletin ekonomide yaptığı tahribat ve kontrol edilemeyen enflasyon ile siyasetin kuklası olmuş bir hukukun daha neler yapacağını bunlara oy veren cahil ezik külte tapanların şikayetlerini dinlemekle yetiniyoruz. Muhalefet mi? Sayısal çoğunluğu dinci sağcıların oluşturduğu bu yeteneksizlerden medet ummak çok gerçekçi değil.
Yorum Yazın