CHP’nin geçtiğimiz günlerde Ankara’da düzenlediği, Yerel Yönetimler Çalıştay’ı, doğru yolda atılmış bir adımdır.
Daha da önemli ve doğru olan, Parti’nin, kısa bir süre önce açıkladığı, Eskişehir eski Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen başkanlığında bir, “belediyelerin izlenmesi grubu” oluşturulması düşüncesinin, Çalıştay sonrasında, beklenenden hatta ilk açıklanandan daha kapsamlı ve işlevsel bir “Yerel Yönetimler Denetleme Kurulu” haline dönüştürülerek, yaşama geçirilmesi kararıdır. Büyükerşen’le birlikte Muğla’nın eski Belediye Başkanı Osman Gürün gibi yıllarca her bakımdan gerçek bir CHP belediye başkanı olarak görev yapmış kişilerin bu kurulda yer almaları, CHP’nin, onu yerel yönetimlerde bekleyen tehlikeyi gördüğüne işaret etmekte, bu da, tehlikenin önlenebileceğine ilişkin beklentileri ve umutları artırmaktadır.
CHP’yi bekleyen tehlike
31 Mart yerel seçimlerinde büyük bir başarı kazanmış olan CHP’yi şimdi bekleyen en büyük tehlike, ona oy veren kişilerin, dürüst, halktan ve ülkeden yana, akıllı, vizyon sahibi, kaynakları doğru kullanan ve başta doğa olmak üzere hiç bir tür talana izin vermeyen belediyecilik anlayışından uzak belediye başkanlarının, icraatları ile CHP’ye zarar vermeleridir. Böyle belediye başkanları Parti için ciddi bir yük ve risktir. Unutulmamalıdır ki, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş gibi belediye başkanları hem kendilerini hem CHP’yi daha yukarı taşımışlardır ama bu nitelikte olmayan bazı belediye başkanlarına seçimi kazandıran, kendileri değil, CHP’dir. Bunu bir önekle açıklamak daha kolay ve doğru olur.
Bodrum’da her yönüyle başarısız olan ve CHP’li belediye başkanı kıstaslarına uymadığını, duruşu ve eylemleri ile kanıtlayan Ahmet Aras’ı Muğla; kimsenin tanımadığı, arkasında bir eski Bodrum Belediye Başkanının da bulunduğu bir “kadro hareketi” sonunda Tamer Mandalinci’yi Bodrum Belediye Başkanlığı’na, kendileri değil CHP getirmiştir. İşte tehlike tam da buradadır?
İçişleri Bakanlığı ne yapmak istiyor?
Birkaç gün önce, İçişleri Bakanlığı, daha önce müfettişlerin hazırlamış oldukları çok sayıda usulsüzlük raporuna dayanarak, Ahmet Aras ve Bodrum Belediyesi’nin 23 yetkilisi hakkında dava açılması için izin verdi. Aras ve söz konusu diğer kişiler hakkındaki bu raporlar uzun zamandan beri biliniyordu. Ben seçimler öncesinde birden çok kez, raporlardan söz etmeden, Aras’ın, Bodrum’daki eylemleri nedeniyle Muğla için doğru aday olamayacağını anlatmaya çalıştım. Şimdi İçişleri Bakanlığı’nın bu adımının ciddiye alınması ve aşağıda kısaca özetlediğim iki olasılık açısından dikkatle değerlendirilmesi gerekir.
Bakanlık, gerçekten saptanan usulsüzlüklerin peşindedir ve sorumlularının yargılanmalarını istiyordur. Aklanırlarsa sorun yok. Aklanamazlarsa, usulsüzlük yapan kim olursa olsun yargılanması ve yasaların öngördüğü yaptırımlarla karşılaşması zaten CHP’nin savunduğu ve savunması gereken adalet anlayışına uygun olacağı için bu kişilerin yargılanmaları ve gereken cezaları almaları, karşı çıkılabilecek bir durum değildir. Bu nedenle de burada ülke açısından da CHP için de geleceğe dönük bir tehlike söz konusu olmamalıdır.
Ancak, eğer Bakanlığın bu adımı, Ahmet Aras’a aba altından sopa gösterip onun, Muğla’nın bütününde de Bodrum’da yaptıklarını yapmaya devam etmesi için başının üstünde Demokles’in kılıcı gibi bir araç olarak düşünülüyorsa, bu CHP için bir tuzaktır ve sorun yaratır. Bodrum’u, Bodrum olmaktan çıkaran, usulsüz yapılaşmaya sadece göz yummakla kalmayıp, teşvik eden, kol kanat geren Aras’ın bu tutumunu Muğla’da da sürdürmesine izin vermek, CHP için gerçek bir tehlikedir.
Tehlike nasıl önlenir?
Yapılması gereken, Aras ve varsa onun gibi, geçmiş eylemleri nedeniyle tehlike yaratma potansiyeli olan ama parti sayesinde yeniden hatta daha üst belediye başkanlıklarına seçilen belediye başkanlarını ciddi biçimde izlemek ve denetlemektir. Diğer bir değişle Onların, bir AKP belediye başkanı gibi hareket etmelerine, yönettikleri belediyelerden yararlanarak, özellikle Muğla, Bodrum gibi, ülkenin marka yüzü olan turizm bölgelerini daha da hızla yok etmelerine izin vermemek, önce Türkiye’ye, sonra CHP’ye oy veren seçmene ve nihayet Parti’ye verecekleri zararı önlemek CHP açısından yaşamsaldır.
İşte bu nedenledir ki CHP’nin, yerel yönetimleri sürekli olarak denetim altında tutmak ve yönlendirmek, onları kendi başlarına bırakmamak kararı ve bu amaçla attığı adımlar; oluşturduğu kurumlar doğrudur ve bir sonraki genel seçimlerde CHP’nin başarısı için de şarttır.
Belediyecilik, bazı belediye başkanlarına bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.
Yorum Yazın