İnanç Uysal

İnanç Uysal


Çocuklarımıza ne bırakacağız

Çocuklarımıza ne bırakacağız

Nasıl büyütelim istersiniz artık çocuklarımızı? Mesela 2 gün sonra açılacak okullarda ne yapmalarını salık verelim onlara? Nasıl ahlaklı ve çalışkan olmanın faziletlerinden bahsedelim?

Gerçekten bunları anlatmayı denesek bile artık bunlara kendimiz nasıl inanalım? Aslında hepimizin zaten bildiği şeyleri bir kez daha gözümüze sokan Dilan Polat olayından sonra bildiğimiz o bir sürü gerçeğe rağmen hangi davranışın erdemine ikna edelim çocuklarımızı?

Bir önerisi olan varsa bekliyorum, benim söyleyecek sözüm kalmadı çünkü. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve Müslüman iktidarının sonunda geldiğimiz nokta böyle bir çöküş işte. Daha birkaç yazı önce yazmaya çalıştığım kendi hukukunu sokakta şiddetle tesis etmeye çalışanları konu etmiştim. Mesela şimdi benim o şiddet tercihini kullanan gençleri ne diyerek bunun yanlış olduğuna ikna etmemi istersiniz?

Bak evladım, iyi insan çalmaz, vergi kaçırmaz, yalan söylemez, birinin hakkını yemez falan desek çocuklarımızdan nasıl bir karşılık alırız sizce. Anadolu’da ‘Bir söz vardır yokluk mertliği bozar’ diye artık mertlik bir erdem değil mi diyeyim onlara. Siz boş verin mertliği falan varsa da çalın ki daha çok olsun. Siz de daha muteber olun mu diyeyim ben çocuklara.

Aslında Dilan Polat’a çok şey borçluyuz, eksik olmasın, kendisinin dilinde kutsallarımız yok. Vatan da millet de din de cumhuriyet de yok onun dilinde, sadece energiii var. Öyle olunca da gerçekleri O’nun üzerinden tartışmak kolay oluyor. O ve benzerleri dışında direk alınacak kimse yok bu olaydan. Ama asıl tehlike de onların alınmaması zaten.

Mesela çocuklarımızın bundan sonra eğitim alarak daha başarılı insanlar olacağını söylediğimizde onlara göstereceğimiz örnekler hangileri olacak diye düşünüyorum arada bir. Sonra da böyle saçma önerilerde bulunmaktan vaz geçiyorum. Bu tarz bir öneri sunsam alacağım yanıtlardan ve o yanıtlara karşı bir sav geliştirememkten korkuyorum açıkçası.

Sanki çocuklarımıza verebileceğimiz en büyük öğüt “yakalanmayın” demek olacak gibi geliyordu kısa süre öncesine kadar. Ama artık yakalanmayın demeye bile gerek kalmadı. Hatta, birilerinin gözüne sokun yaptığınız hukuksuzlukları. Para ve iktidar arzusu ile en yakınlarınızı dahi harcayın. Hiçbir ahlaki ya da hukuki norma bağlı kalmayın. Okumayın, kendinizi geliştirmeyin. Sayıları çok az olan önemli üniversitelere girmek için çırpınmayın. Eksi netle kapağı bir üniversiteye atın, sonrasını bir şekilde hallederiz. Şeklinde öğütler vermek gerek artık sanırım çocuklara.

İşte böyle bir iklime girdik kul hakkının en büyük vebal olduğunu bilenlerin hergün sadece cinsellik üzerinden fetvalar verdiği ülkemizde. Dilan Polat bize çok şey öğretebilir. 1980 den sonra yaşadığımız o korku ikliminden çıkış için razı olduğumuz her türlü ‘köşe dönmeciliğin’ kazananı olmayacağını olsa da bir avuç ar damarı çatlamış azınlık olacağını öğretebilir belki bize Dilan Polat.

Kendilerine seçtikleri maskeler üzerinden kutsallaşanlar nedeni ile üzerine konuşamadığımız ahlaki erezyon hakkında buradan rahatça konuşabiliriz. O bakımdan Dilan Polat bir şanstır, bize kendimize gelmek açısından yapılmış son derece önemli bir uyarıdır.

Eğer bu uyarıyı alabilirsek, içinde yaşadığımız çürümüşlüğün, ne yazık ki toplum olarak en büyük meselemiz olan ekonomik olarak kendimizi kurtarmak olmadığını anlayabiliriz.  Yapmamız gerekenin bu kokuşmuş düzenin bütün saiklerini ortadan kaldırmak olduğunu, günü kurtarmanın yarın aynı şeyleri bir daha yaşamaya engel olmayacağını, eğer herkesin en azından eşite yaklaşık bir kurallar silsilesine muhatap olmasını sağlayamazsak bu kısır döngüden çıkamayacağımızı anlamamız ve ona göre davranmamız gerektiğini belki bir kez daha hatırlatmış olabilir bize Dilan Polat. Ya da her birimizin bir gün bir Dilan Polat olabileceği umudunu da verebilir. Burada tercih ve mesuliyet artık sadece bizim. Çocuklarımıza ne bırakacağımıza karar verme zamanı zira.

Dip not niyetine şunu da ekleyelim: Konunun teknik detaylarına giren arkadaşlar var. Ülkedeki ekonomik şartların teknik sebeplerle faiz gibi konular nedeni il böyle bir iklim oluşturduğunu belirtenler. Hatta gri listeden çıkışımızın bile aslında bu sebebe dayandığını söylüyorlar.

O tarafını uzmanlara bırakalım ama İçişleri Bakanlığı ile ilgili olarak girdiğimiz gri listeden çıkışımızı Ekonomi Bakanlığımızın sağlamış olması da zaten yeterince enteresandı.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar