Bir şeyi defalarca söyleyince bir önemi de kalmıyor sanki. Büyüklerin söylediği gibi, bir kulağımızdan girip öbür kulağımızdan çıkıyor. Söylenen şey dünyanın en kötüsü de olsa alışıyor insanlar; Rekor sıcaklıklar gibi. Artık bu rekor her ay kırılıyor ve maalesef hem birey olarak hem karar alıcılar olarak hem iş dünyası olarak yani bu sıcaklıklardan direkt etkilenecekler olarak umurumuzda değil. Kötü haber, Mayıs ayı yine rekor sıcaklıkların yaşandığı ay oldu, sıcaklığa bağlı ölümler başladı ve bizim ülkemizin hala sıcaklıkla ilgili bir eylem planı yok.
Birkaç araştırma sonucu vererek belki daha net anlatabilirim konuyu. Yeni bir çalışmanın sonuçlarına göre, Türkiye 2023 yılında 47,6 gün aşırı sıcak yaşadı. İklim değişikliğinin etkisi olmasaydı bu sayının 18,8 gün olacağı hesaplandı. Bir başka araştırmaya göre, bu yılın mayıs ayı, 15,91°C ortalama yüzey hava sıcaklığıyla, 1991-2020 Mayıs ayı ortalamasının 0,65°C üzerinde hava sıcaklığıyla 2023 küresel olarak kaydedilen en sıcak yıl oldu.
Aynı çalışma gösterdi ki, Haziran 2023'ten Mayıs 2024'e kadar son 12 ayın küresel ortalama sıcaklığı, kayıtların başlamasından bu yana en yüksek seviyeye ulaştı; 1991-2020 ortalamasının 0,75 °C üzerinde ve 1850-1900 sanayi öncesi ortalamanın 1,63 °C üzerinde gerçekleşti. Mayıs ayı için ortalama küresel deniz yüzeyi sıcaklığı 20,93°C ile bu ay için kaydedilen en yüksek değer oldu.
Nisan ve Mayıs ayları boyunca Orta Doğu'daki ve Asya'nın büyük bir kısmındaki insanlar, iklim değişikliği nedeniyle daha sık ve daha şiddetli hale gelen rekor kıran sıcak hava dalgalarından mustarip oldular. Sıcaklık stresinin yaşandığı bir diğer yer de Hindistan. Ülke alarma geçmiş durumda çünkü geçtiğimiz cuma günü bu ülkede bir günde 85 kişi sıcaklıklara bağlı olarak hayatını kaybetti. Ölüm sebebi olarak da sıcaklık stresi gösterildi.
Sadece Hindistan değil Dünya bu sorunla uğraşıyor.
Cehennemin yaşandığı bir diğer yer de Gazze’deki Filistinlilerin yaşadığı bölgeler. Özellikle de savaştan kurtulan ve Gazze mülteci kampında derme çatma ahşap ve naylon çadırlarda yaşayanlar. Suya, gölgeye erişiminin olmadığı yerler. Klima yok vantilatör yok duş alamıyorsunuz. Evleri hâlâ ayakta olanlar için klima ve vantilatörlerin kullanışlılığı, İsrail'in Gazze'nin tek enerji santraline yakıt tedarikini engellemesi nedeniyle o da sekteye uğradı ve elektrik kesintilerine yol açtı. Güneş panelleri bazılarına güç sağlamaya devam ediyor , ancak İsrail silahları tarafından tahrip edilmeye de açık durumdalar.
Ülkemize dönüp bakalım, illaki büyük büyük araştırmalar yapmaya gerek yok sorunları görmek için zaten yaşıyoruz. Şu günlerde depremin en ağır yaşandığı yerlerden biri olan Antakya’da hava sıcaklığı 51 °C ye ulaştı. Depremde ölmeyenler şimdi de sıcaklığın pençesinde. Hava sıcaklığının giderek artmasının yanında sıcaklık izolasyonu ve klimalar olmayan konteynerler adeta bir cehennem gibi.
Bunaltıcı koşullarda, yeterli donanıma sahip olmayan çadırlarda, konteynerlerde, evlerde yaşamak zorunda kalanların içinde bulunduğu zor durum, münferit bir sorun değil. Dünya çapında iklim değişikliği ve savaş, giderek daha fazla insanı evlerinden çıkarıp göçe zorluyor. Şu anda 75 milyondan fazla insan kendi ülkeleri içinde yerinden edilmiş durumda; bu rakam beş yıl öncesine göre %50 daha fazla. Dünya Hava Durumu İlişkilendirmesi çalışması da, son sıcak hava dalgasının, ülke içinde yerinden edilmiş kişiler ve çatışma mağdurları için zaten riskli olan koşulları daha da kötüleştirdiğini belirtiyor.
Bu arada bir sevimsiz haber daha; insanlık yine limitini aştı. Dünya bize diyor ki;” ey insanlar bir yıl içinde şu kadar kaynağımı tüketirseniz ben kendimi yenileyebilirim ve sürdürülür olurum yani var olmaya devam ederim. O yüzden kaynaklarımı doğru kullanın.” Uzmanlar da dünyanın kaynaklarının ne zaman yenilenebileceğini hesaplıyorlar buna da Dünya Limit Aşım Günü diyorlar. 2024 yılı için Dünya Limit Aşım Günü, 1 Ağustos olarak belirlendi. Ki geçtiğimiz yıl bu tarih 2 Ağustos’tu. Yani, bizgeçtiğimiz yıl bize verilen kaynakları 2 Ağustosa kadar yetirememiş olmalıyız ki uzmanlar bu tarihi öne çekmişler. Prof.Dr. Levent Kurnaz bu durumu şöyle açıklıyor; “Dünya Limit Aşım Günü'nün daha erkene çekilmesi, ekosistemler üzerindeki baskının arttığını ve doğal kaynakların daha hızlı tüketildiğini ortaya koyar. Bu insanlık olarak bir yıl içinde kullanmamız gereken doğal kaynakları daha erken bir tarihte tüketmeye başladığımız anlamına gelir. Bu durum ise, ekolojik dengenin daha da bozulmasına neden olur.”
Bunu şöyle daha iyi anlatabilirim; maaşınızın bir sonraki maaşı alana kadar yetmemesi durumu. Siz bu ayki maaşı ayın ortasında bitirirseniz parasız yaşanamayacağı için kurumunuz size “avans çekebilirsin” diyor ama “ayın 15 inden önce çekemezsin” diyor. Ancak maaş o kadar yetmiyor ki avansı artık daha erken çekmek zorunda kalıyorsunuz; kurum size o zaman “peki bundan sonra ayın 10’unda çekebilirsin” diyor. Ama bu maaş, giderek enflasyona yeniliyorsa, hayat giderek daha da pahalı oluyorsa, yani kaynaklar yetersiz ise ne kadar erken çekersen çek avansı, netice de bütçeyi bir türlü denkleştiremezsin. Acilen daha geniş kaynaklı bir iş bulmalı ve daha çok para kazanılmalı. İşte burada daha iyi bir iş bulma imkânı var ancak daha yaşanabilir bir gezegen bulmak mümkün değil. En azından önümüzdeki yüzyıllar için.
Dünya Limit Aşım Günü (Earth Overshoot Day), Global Footprint Network tarafından hesaplanıyor ve dünya çapında kaynak tüketiminin sürdürülebilirliğini değerlendirmede önemli bir gösterge olarak kabul edilir. Ve her ülke için de ayrı ayrı hesaplanıyor.
Türkiye’nin Dünya Limit Aşım Günü de 2024 yılında 11 Haziran olarak açıklandı. Bu tarih, 2023 yılında 22 Haziran’dı. Bu tarihin öne çekilmesi bize şunu gösteriyor; Türkiye doğal kaynaklarını Dünya ortalamasından daha hızlı tüketmeye başladı ve ekolojik ayak izinin de benzer şekilde arttı. Türkiye’nin Limit Aşım Günü'nün bu kadar erken bir tarihe çekilmesi, ülkenin çevresel sürdürülebilirlik konusunda ciddi adımlar atması gereğini ortaya koymaktadır. Gerçi geçtiğimiz günlerde TÜİK Türkiye’nin dünyaya saldığı kirli gazlarda azalma olduğunu açıkladı. TÜİK’in açıkladığı verilere göre, 2022 yılı toplam seragazı emisyonu bir önceki yıla göre %2,4 azalarak 558,3 milyon ton CO2 eşdeğeri olarak hesaplandı. Enerji sektörü emisyonları söz konusu dönemde %1,4 azalışla 400,6 milyon ton karbondioksit eşdeğerine düştü.
Elbette sevindirici bir haber ama biz sevinmekten öte inanmak istiyoruz. TÜİK’in açıkladığı enflasyonoranları ne kadar inandırıcı ise bu açıklanan emisyon oranları da o kadar inandırıcı olsa gerek. Neticede aynı kurum. Yine de kendi kurumumuz güvenelim hem de seviniriz derken;
BM Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) bir raporu geldi hemen. Rapor önümüzdeki 5 yılın en az birinde, ortalama küresel sıcaklığın sanayi çağı öncesine göre 1.5 dereceyi aşma olasılığının %80 olduğunu açıkladı. Bu şu demek; önümüzdeki 5 yıldan biri 2023 den daha sıcak olacak. Biz 2023 ‘de kırılan sıcaklık rekorlarının, tarıma, sağlığa, ormana, suya, insana nasıl zarar verdiğini geçtiğimiz yıl gördük. Bu sonucu görenlerden biri BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in bu rapor ile ilgili yorumu ise hiç de iç açıcı olmadı.
“Bu savaş 2020’lerde ya kazanılacak ya da kaybedilecek”
Yorum Yazın