Bazı sözler vardır, bir kez söylendi mi artık geri alınamaz ve silinemez:
-“Modern, dinine ve kinine sahip bir nesil istiyoruz…”(*)
-Nedir yahu bu kin ve intikam duygusu? Çağdaşlıkla, bağdaşır mı?
Bir gencin, yüreğine atılan kin tohumlarıyla geleceğe bakmasının modernizmle nasıl bağlantısı olabilir? Psikolojiyle ilgilenen bir bilim insanına bunu sorsanız alacağınız yanıt bellidir, der ki:
-Kin tutma, unut, geçmişi bırak, geleceğe bak…
Şu meşhur “Nass” tartışmasından sonra, bilime değil de ulemanın tavsiyesine tutunanlar da bir baksınlar, kin üzerine kitaplarda neler denildiğine:
“Kin tutmak manevi hastalıklardan biridir. En başta kini taşıyana, ardından da topluma zarar verir.
Bu sebeple Peygamber Efendimiz, bir Müslümanın diğerine üç günden fazla küs kalmasını haram saymıştır.” (**)
Gelgelelim “kindarlar” bu takıntıdan vazgeçmek şurada dursun, “kapkara duyguyu” gençlere de aşılayarak toplumda korkunç bir “intikam atmosferi-hatta eylemi” yaratıyor.
Şöyle bir geriye uzanalım, HDP’nin eski eş başkanlarından Aysel Tuğluk’un annesinin cenaze törenini anımsayalım. Yaşlı kadın, Ankara’nın epey dışında, İncek’te ıssız bir mezarlıkta, sessizce, hüzünle toprağa verilirken “nerden geldikleri bilinmeyen bir topluluk” ortaya çıkıp, cenaze törenini birbirine katmıştı. Mezarlıkta haykırırken neler dediklerini ben doğrusu dilime almaktan utanırım. İçişleri Bakanı Soylu, bu korkunç protestodan saatler sonra müdahale etmiş ama çoktan iş işten geçmiş, Tuğluk’un annesi, gömüldüğü yerden çıkarılıp, morga kaldırılmış, ertesi gün, bir başka mezara gömülmek üzere Dersim’e doğru yola çıkarılmıştı.
İşte o gün insanlığımızdan utanmamız gereken bir gündü doğrusu…
Haydi biz o gün büyük utanç duyduk ama sonuçta unuttuk yaşananları… Peki, Aysel Tuğluk’ta yarattığı travma neydi acaba? Bunu hiç düşündüler mi?
5 yıldır hapiste yatan, hakkındaki tıbbi raporda belirtildiğine göre (***) hafıza kaybı yaşayan ve tek başına, desteksiz yaşaması imkansız denilen Aysel Tuğluk’un hafıza kaybına uğramasının nedeni, “canından kıymetli annesinin ölüsünü bile hazmedemeyenlerin, düşmanca tutumu olmasın?”
Yıllar önce DTP’nin (Şimdiki HDP) iki eş başkanı Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’la konuşurken, Tuğluk’a, zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Devlet Kürt sorununda yanlış yapmıştır, Kürt sorunu benim sorunumdur” sözünü kullandığı ünlü Diyarbakır konuşmasını hatırlatıp, “çözüm sizce nedir?” Diye sormuştum, neler demişti yeniden paylaşayım (****):
“Bu çelişkiler ve çatışmaların çözümü demokratik yollarla mümkündür. Bu yola çıkabilmek için aşırı milliyetçiliği ve şovenizmi bir kenara bırakmak gerekir. Bizi kendi dilimizle, kimliğimizle, kültürümüzle toplumun asli unsurlarından biri kabul edip, kendimizi ifade edebilmemizi sağlayan demokratik kanalların daima açık tutulması gerekir. Yaşadığımız topraklarda yıllardır süren şiddetin ve çatışmanın durdurulamamasının altında Kürt kimliğinin kabul edilmemesi yatıyor, öncelikle bu bakış açısının ve antidemokratik, demode hükümler içeren Anayasanın değiştirilmesi lazım.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını bugün izlerken, “açılım” sözü kulağıma çalındı da, bütün bu geçmiş deneyimler bir bir aklımdan geçti.
-Sizce 5 yıldır hücrede tek başına cezasını çeken Aysel Tuğluk’un aklından neler geçiyordur? Yoksa artık geçmişi unuttuğu için bir bakıma şanslı mıdır?
(*) Recep Tayyip Erdoğan 19 Şubat 2012
(**)(Buhârî, Edeb 57, 58, 62; Müslim, Birr 23)
(****) The New Anatolian Gazetesi 5 Aralık 2005
Yorum Yazın