Kendimizi soktuğumuz en dar kafestir kendimizi yargılamak.
Yaşadığımız birçok şeyin sorumluluğu bizim.
Sonuçlarının sorumluluğunu almak zorunda olduğumuz gibi; bazen sonuçlarını göze alamadığımız gerçeklerimizin, sebeplerini de düşünmek, anlamak, içselleştirmek zorundayız.
Attığımız adımların sebeplerini bazen düşünmeyiz; aynen sonuçlarını düşünmediğimiz gibi. Fakat motivasyonumuzu sorgulamaktan kaçmak kendimize verdiğimiz en büyük cezalardan aslında.
Kendimizden kaçmak.
Kendimizden kaçtığımız sürece, içimizdeki o dürtünün oluşturduğu gerçeklik de bizim peşimizde olacaktır.
Kendimizi yargılamadan, içimize, en derinimize dönerek, asıl isteklerimizin ne olduğunu kavramaya çalışarak, en derin korkularımızı ve endişelerimizi giderebilir; gerçek isteğimizin peşine düşebiliriz.
Çoğu zaman parçası olduğumuz gerçekliklerin sebep-sonuç ilişkisine dayalı gerçekleştiğini bilsek bile, bazen neyi neden yaptığımızı anlayamayız.
Anlayamadığımızı sanırız.
Aslında anlarız; sadece korkuyoruzdur. O kadar korkuyoruzdur ki; isteğimizin ne olduğu konusunda yanılgıya düşeriz.
Korkudan şekillenen bir gerçeklik, hiçbir zaman gerçek benliğimizi ortaya koyduğumuz bir gerçeklik olmayacaktır.
Dön kendine, yok et korkuyu. Korkacak bir şey olmadığını fark et.
Sev sonra kendini, çok sev. O kadar sev ki, yay yaşamına sevgiyi, çek gerçek sevgiyi hayatına, mutlu ol.
Sevgim ile,
Yael
Yorum Yazın