Her insan bir hayal kurar. Ben hayal kuramıyorum diyenler de var. Hayaller saçmalık! Hayat böyle bir şey değil bak yaşanan gerçekler var, hayaller boş işler diyenlerde oluyor tabi. Başkalarının hayallerini çalanlar, hayalimdi gerçek oldu diyenler, hayal kurdum ama olmadı ne yapalım kısmet, nasip, kader, Allah vermedi, istemedi diyenler. Hayallere yüklenen yüzlerce anlam ve inançlar ile yaşanan hayatlar var. Bu yazımda sadece kimin hayallerini yaşıyoruz kısmını anlatacağım.
Aslında farkında bile olmadan çocuklukta başlayan hikayelerle, bilinçaltınıza yüklenen programlarla hayatı yaşıyoruz. Ailede, çevrede gördüğünüz, duyduğunuz, size söylenen sözlerle, eleştirilerle size kodlanan programları, gerçeğiniz sanarak, onları satın alarak, size aitmiş gibi yaşamaya devam ettiğinizde ortaya karışık bir durum çıkıyor. Kimlik karmaşası gibi düşünün bunu. Gerçekte sen kimsin ve neye inanıyorsun?
Şu an hayatına baktığında yaşadığın hayat sana mı ait? Hayal ettiğin, kendine uygun gördüğün hayat mı? Yoksa senden beklenen, istenen, sana uygun görülen bir hayat mı? Hayatındaki bilir kişi kim?
Ailenizin yanında çocukken yapabileceğiniz çok fazla bir şey olmuyor. Onların sevgisi ve kabulü karşısında bazen hayallerinizden vazgeçebiliyorsunuz. Susturulmuş hatta görülmemiş, duyulmamış bile olabilirsiniz. Daha çocuksunuz. Temel ihtiyaçlarınızı aileniz karşılıyor. Sevgiye, ilgiye, korunmaya beslenmeye ihtiyacınız var. Bir hayaliniz ya da isteğinizi söylediğinizde, size söylenen sözler ile hayal kırıklığı yaşamış olabilirsiniz. Bazen açıkça söylenen, bazen de manipüle edilerek hissettirilen ya da gizli bir yönlendirme yapılarak sana ne yapman ne yapmaman gerektiğinin bilgisi veriliyor. Paramız yok, alamayız, yapamayız, boş hayaller peşinde koşma, seni hiç bir yere göndermem, bizim kaderimizde böyle bir hayat yok, başaramazsın, kazanamazsın, yapamazsın. Vakit kaybedersin. Bence böyle yapmalısın. Baban çok üzülür. Bu okulda okumalı, bu sporu yapmalısın. Sen kendine bunu yakıştırıyor musun? Mesleğin bu olmalı yoksa aç kalırsın. Ailemize ve sana yakışan kişi bu, bunu kaçırma, daha iyisini bulamazsın. Sonra yalnız kalırsın... Sebep??? demek istiyorum.
Çocukken ya da gençken kurulan hayallerin nasıl çöpe dönüştüğü ile ilgili o kadar çok hikâye dinliyorum ki bu çok üzücü. Öğretmenlerin bile söylediği bir sözle, bütün hayatı buna göre şekillenen, kendi yapmak istediklerinden vazgeçen insanlar var. Gençlerin aşk ve evlilik için kurduğu hayallere bile saçmalama hem işi hem durumu iyi olacak, bir de yakışıklı olacak kesin aldatır. Aşk evliği yoktur. Aşk biter. Bunun gibi ne çok kodlama yüklenmiş insanlara tahmin bile edemezsiniz. Aslında güvendiğin insanlar sana bir şey söylediğinde ona inanırsın. Retetsen bile, karşı çıksan bile, inanırsın. İçinde bir yerde bu büyük bir yer kaplar. Sonra buna göre yaşarsın ama farkında bile olmazsın.
Burada kimseyi yargılamıyoruz, suçlamıyoruz. Sadece yaşanan hayatlara birlikte bakıyoruz. Çünkü bir yerlerde artık değişmesi gereken, farklı olması gereken durumlar var. Ailenin çocuğuna rehber olması, yolunda ona eşlik etmesi, ne istediğinin farkında olmasını sağlamak, sorumluluk almayı öğretmek, yeteneklerinin farkına varmasını sağlamak, ona güvenerek istediği her şeyi yapabileceğine inanmak,desteklemek, nasıl mutlu olacağını keşfetmesi için ona eşlik etmek değil midir aile olmak.
Hayatın içinde kendi isteklerini değil de ailelerinin isteklerini, hayallerini yaşamak için onları mutlu etmek zorunda kalan çocuklardan oluşan hala daha kaç yaşında olursa olsun çocuk kalan, kendi kararlarını veremeyen ama öyleymiş gibi yaşayan bir topluluk var..Çok ağır bir sorumluluk değil mi bu? Yapılan büyük bir haksızlık yok mu ortada?
Şimdiki nesil için bu durum böyle olmasa da bu sefer çok daha farklı sorunlarla yüzleşiliyor. Bu başka bir yazı konusu ama özde inanın, yine aynı diyebilirim. Sadece biraz daha modernleşmiş, esnemiş aileler ve proje çocuklar var. Kendilerini farklı gören ama kendi ailelerinin kopyası olup gizli baskıyla çocuklarını yönlendiren aileler.
Bunların hepsini anlayabiliyorum. Tabi ki çocuklarının muhteşem bir hayat yaşamasını ister tüm aileler. Bu çok normal. Ama sizin korku ve endişelerinizle, kendi yapmadıklarınızı ya da yapamadıklarınızı onlardan bekleyerek, aynısını isteyerek ona biçtiğiniz hayatı yaşamak zorunda mıdır bu gençler? Onların sağlıklı olması, sevdiği işi yapması aileleri mutlu etmiyor mu? Kendi doğrusu ya da yanlışıyla kararlarını alıp uygulaması, yaşadığı deneyimlerinin sorumluluğunu alması, bunlardan ders çıkarması, öğrenmesi yeterli değil mi? Bir tek mi doğru var? Doğru ya da yanlış ne? Burada değişmesi gereken şey ne ya da kim?
Düşünsenize ailenizin, sevdiklerinizin tüm isteklerini yerine getirmişsiniz ama içinizdeki bir ses size bulunduğunuz yer için, burası sana ait değil burada olmamalısın diyor. Sonra ne istediğimi bilmiyorum demeler, arafta kalmalar, kendimi bir yere ait hissetmiyorum diyenlerin hayatı başlıyor. O kadar çok ölüm döşeğindeyken ya da yaşlandığında, istediğim hayal ettiğim hayatı yaşayamadım diyen insanlar var ki, yarım kalan, yaşanmayan hayatlar bunlar.
Bu yüzden şimdi hayatına bak. Hayal kurup adım atamıyorsan ya da hayallerinden şimdi de kendi kurduğun ailen için, çocukların için, dostların için, topluma dahil olmak için vazgeçiyorsan sen çocuk kalmışsın. Sana öğretilen, senden beklenen başkalarına ait hayatı yaşamaya devam ediyorsun. Hala yalnız kalmamak, sevilmek, kabul edilmek için, ihtiyaçların karşılansın diye kendinden vazgeçiyorsun.
Bu birazcık işine gelme olayı. Hayallerinin sorumluluğunu alıp harekete geçmek yetişkin olmaktır. Bunun için herkesi ikna etmek, gücünü eline almak, inançla hareket etmek yerine, senin için bunu yapıyorum fedakarlığı içinde hep başkalarını içten içe suçlayarak,biat ederek, gücünü başkalarına teslim ederek yaşanan hayat hikayelerini yaşamak daha kolay.Kendinden vazgeçme karşılığında, o kişi için, siz de beni sevin, koruyun, ihtiyaçlarımı karşılayın, yalnız bırakmayın beni kabul edin kazancı oluyor. Hep çocuk kalmak işine geliyor birçok insanın.
İnsanlara hayalin ne diye sorduğumda bilmiyorum diyorlar. Her şey mümkün olsaydı neler yapardın dediğimde sıralamaya başlıyorlar. Hayalini söyleyen olsa da zaten mümkün değil artık bu yaştan sonra çok zor ya da bakmam gereken bir ailem var yapmak istediğim, sevdiğim işten para kazanamam diyorlar.Bahaneler çok. Çocukları için, başkaları için, kendinden vazgeçen insanlarla doluyuz. Öfkeli, kırgın, için içine ağlayan ama hep arayışta olan, ne aradığını bilmeyen aslında kendini arayan insanlar. Kendini mutlu etmeyi bilmeyen, şartlı seven, şartlı sevilen mutlu olması, kendine ait istekleri olması yasakmış gibi davranan bir toplum oluştu.
Ne zaman sıra sana gelecek? Artık kendini ertelemek sonradan pişman olmak istemezsen eğer hiçbir şey için geç kalmadın. Çocukluğunda, gençliğinde hangi hayallerinden ne için vazgeçtin buna bak. Sana ne söylendi, o söylenen şey hala geçerli mi? Yoksa değiştirebilir misin? Değiştir orayı. Sarıp sarmala o çocukluğunu, kendini. 'Seni anlıyorum, çocuktun, yanlış bir şey yapmadın, sevgiye korunmaya ihtiyacın vardı ama artık birlikteyiz. Ben seni görüyorum, kendi hayallerini eğer istersen gerçekleştirebilirsin. Bu hayat senin. Sen mutlu olduğunda hayat dolu olacaksın. Sen hayallerini yaşıyorsun diye kimse seni dışlamayacak, korkma. Güvendesin. Her durumu yönetebiliriz. Ben seni, sen ne yaparsan yap destekliyorum, seviyorum, kabul ediyorum, hep seninleyim ...' gibi birçok duyguyu iyi hissettirecek şekilde ona söyle ve şefkatle sarıl kendine. Sen kendini seversen herkes seni sevecek. Buna çok ihtiyacın var. Kalıplardan, sana yüklenen senin kendine yüklediğin tüm anlamlardan çıkar kendini.
Burada yanlış bir şey yok. Ailen de kendi doğrusuna göre yaşadı. Seni korumaya çalıştı. Büyüdükçe buna sen de izin verdin, kabul ettin. Sen artık büyüdün güzel insan, bir yetişkinsin. Yetişkinler kendi kararlarını verir. Hayal kurar, adım atar, hayallerinin peşinden inançla, tutkuyla, olacağını bilerek gider. Kendine güvenir. Dener, yeniden dener. Ne gerekiyorsa onu yapar ve bunu gerçekleştirir.
Çocuk kalmak ya da yetişkin olmak artık senin kararın senin seçimin olacak.
Şimdi kendine bak, hayal ettiğin, yaşamak istediğin hayatın içinde kendini gör. Tüm sevdiklerin orada ve sana sımsıkı sarılıyorlar. Nasıl hissediyorsun kendini? Senin kendine olan sevgin ve inancın ihtiyacın olan değişimi başlatacak.
İstediğin hayatı, istediğin şekilde yaratabilir ve yaşayabilirsin.
Sen yeter ki kendinden ve hayallerinden vazgeçme. Sen yeter ki kendini seç, Kendini bul. Bütün bu farkındalıklarla belki de senin zamanın şimdi başlıyor. Neden olmasın?
Sevgi ve ışıkla kalın.
Yorum Yazın