Şu yaşamda kim haksızlığa uğramadı ki? Kim bilir neler geçti başınızdan? Ama bu kadarına denk geldiniz mi peki hiç? Sorayım size:
-KHK’lerle işinizden oldunuz, darbeci denildi hapislerde çürüdünüz, FETÖ’cü diye damgaladılar sürüldünüz, sınav soruları çalındı, kaybeden siz oldunuz, zaten sınavda birinci olsanız da fark etmeyecekti, o işe kendi akrabaları alınacaktı… Daha sayayım mı?
-Say tabii, unuttukların var.
-Örneğin?
-Oylarımız çalındı, sabaha karşı İçişleri Bakanı bizzat gelip ne yaptıysa yaptı, Ankara’da Mansur Beyin zaferinin üstüne yattılar. Çocuklarımız bilmedikleri coğrafyalarda sarf malzemesi gibi kullanıldı, öldüler. İzlediğimiz TV kanalı para cezalarına çarptırıldı, günlerce kapalı kaldı, okuduğumuz gazetenin en çok okunan yazarını baskılarla canından bezdirdiler, sonunda kanser olup yaşama veda etti. Eşimizi dostumuzu sahte deliller üretip mahkemelerde süründürdüler onca zaman tutuklu yargılayıp, kendilerini aklayıncaya kadar eziyet ettiler.
-Ben devam edeyim, sevip inandığınız, oy verdiğiniz parti lideri hala hapiste, tam çıkacak, bir suç uydurup yine tıkıyorlar içeri.
-Oooo sadece onunla bitmiyor ki, açılım filan dediler ağzımıza bir parmak bal çaldılar hiçbir söz tutulmadı, ikide bir parti kapattılar, oylar onlara yazıldı. Bu engelli koşuyu bitirip, zor bela seçim kazananlara bir kulp takıp kayyımlarla değiştirdiler.
-Ya kadınlar?
-Duygu Asena ta o zamanlar teşhisi koymuş, “kadının adı yok” diye, şimdi hiç yok zaten. Baksana, milli voleybolcularımıza, kadınların voleyboldaki başarısına bile tahammülleri yok, -sultanlığı filan boşver, sen evinin, erkeğinin kölesi ol- demeye getiriyorlar.
-E tabii, aksi halde bunca kadın cinayetini, kadının giyinişine, gülüşüne tahammül edemeyen politikacıları nereye koyacaktık? Ne beklenebilirdi -Taliban’la görüş ayrılığımız yok- diyenlerden? Avrupalı kadın yöneticiye oturacağı sandalyeyi bile çok gören zihniyet İstanbul Sözleşmesini yürürlükte bırakır mıydı? Ama yine de haksızlık etmeyelim onca köprü, onca otoyol, hastane, millet bahçesi, hatta hızlı tren bile yapmadılar mı?
-Bana ne onlardan? O pahalı köprülerden, otoyollardan geçmişliğim mi var? O dediğin hastane ta şehrin öbür ucunda, çocukla ilgili acil durumumuz oldu da yetiştirinceye kadar akla karayı seçtik. Millet Bahçesine gidip eğlenmek için ise huzur lazım huzur… Emekliyiz, aldığımız üç kuruş para, kirayı zor denkleştiriyoruz, çocuk işsiz, hanım keyifsiz… Hızlı treni ise hiç deme bana, o kazada ölen çocuğun annesini televizyonda gördükçe içim parçalanıyor.
-Yahu sen de amma karamsarsın, memlekette durum bu kadar kötü olsa 5 milyon Suriyeli sökün eder miydi buralara? Bak, şimdi de Afganlılar Türkiye’ye gelme yarışında.
-Hah iyi valla. Sen de dünya vatandaşı oldun, biz dururken yedi kat ellere mi yanmaya başladın? Dilimize yerleşmiş atasözünü de unuttun galiba. “Ayranı yok içmeye, atla gider s… maya…” Bizim oğlan onlar yüzünden işsiz kaldı, Siteler’deki mobilyacıda asgari ücretle çalışırken patronu çıkarıverdi bunu. Sigortasız, kayıtsız kuyutsuz bir Afganlıyı alıvermiş yerine. Hem de boğaz tokluğuna… Üstelik sen ne biçim gazetecisin? Niye bizim sorunlarımıza eğilmek varken onların yanında duruyorsun? Bu haberleri niçin hiç yapmıyorsunuz? Üstelik neyine hayranmışsın bakalım bu iktidarın?
-A, aşkolsun. Basın özgürlüğü vardı da biz mi yazamadık gerçekleri? Zaten yazılsa da anında yayın yasağı geliyor, hatta geriye dönük olarak, yayınların linklerini bile kaldırıyorlar, kimsenin gerçekleri tam öğrenebilme imkânı kalmadı… Soma’da tekme yiyen madenciyi unuttun mu? Neyse ki sosyal medya var da…
-Ama ona da çareler düşünüyorlarmış
-Evet evet, ben hayranlığımı o yüzden dile getirdim zaten… Hani fondaş medya diye bir şey çıkardılar ya şimdi… Başkalarından kaynak sağlayan gazeteciler bağımsız olamazmış… Hatırlasana Halk Bankası müdürüne -2 milyon gönder maaşları yatıramadık- diyen genel yayın müdürünü… En önemlisi, Binali Bey’in müteahhitlerle olan ses kaydını da unuttun galiba, -100’er milyon atın havuza- diyerek yandaş medyaya tedarik ettiği paraları. Alo Fatih’ler yok muydu? Hele hele, TRT’ye Deli Dumrul misali cebimizden akan paralar? Vallahi hayranım bu yüzden iktidara… Hepimizin -kara- diye gördüğü gerçeği, tutup “bembeyaz” yapıveriyorlar devlet imkanlarını, trollerini, troliçelerini kullanarak.
-Haklısın, gerçekten hayran olmamak mümkün değil. Bu kadarını bırak Türkiye’yi, dünyanın en ünlü illüzyonistleri beceremezdi. Halk Bankası müdürü dedin de ne oldu o adamcağız? Hani evinde ayakkabı kutularından 5 milyon dolar çıkmıştı da -okul yaptıracaktık- demişti. Acaba okulu yaptırabildiler mi?
-Okulu bilmem ama asıl soruyu -o ses kayıtları, evlerden çıkan milyonlarca Euro, para sayma makineleri, kasalar ne oldu?- diye sormalıydın… İşte bu yüzden hayranım bu iktidara… Sanki yaşam 17/25 sonrası başlamış gibi, sanki öncesi yokmuş gibi halka benimsettiler kendi gerçeklerini…
Hayranım vallahi…
Yorum Yazın