Bana ilişkiler yazı dizisi bitti mi? diyorsunuz. Sizce ilişkiler konusu bitebilir mi? Geçen hafta yazmış olduğum aile soy sistemleri ve hayatımıza etkileri sizce ilişki değil mi? Her yazım, sizin öncelikle kendinizle ve hayatla olan ilişki bilincinizi ve tüm ilişkileri nasıl yaşadığınızı anlatıyor. Geçen haftaki ve bu haftaki yazılarımı ilişkiler dosyasının ara bilgi yazıları gibi görün. Kendinizi bilme ve tanıma yolculuğunuz için, size gerekli olan bilgiler dosyası içindesiniz.
Bu hafta size yaşanmış büyük bir değişim hikayesi anlatacağım. Öncelikle geçen haftaki yazım üzerinden eklemeler yapalım.
Ülkemizde Zeytin ağacı diye bir dizi yapıldı, olay oldu. İnsanlar dizinin özünden alması gerektiğini almak yerine ne yaptı dersiniz?
Ohh tamam ben suçlu değilim, tüm sorumluluk ailemde. Aile soy ağacımda bu hikayeler olmasaydı ben de böyle bir hayat yaşamazdım.Gerçekten mi? diye sormak istiyorum.
Yeni suçlu bulma, hata arama olayınız bu mu? Hayatınızın, yaptığınız seçimlerin sorumluluğunu almamak için kurduğunuz yeni oyun bu mu? Yani diyorsunuz ki ben o kadar harikayım ki aslında ama maalesef ailemde yaşanan hikayelerin kurbanıyım. Bütün suç onlarda. Sorumluluk onlara ait. Böyle düşünürseniz ancak kendinizi kandırmaya, oyalamaya, kendinizi durdurmaya, bekletmeye devam edersiniz.
Tekrar şunun altını özellikle çizmek istiyorum.
Bir aile dizimi çalışması ya da katıldığınız bir seminerle, izlediğiniz bir filmle, okuduğunuz bir kitapla, adı ne olursa olsun yaptığınız tek bir çalışmayla hayatınız sihirli değnek değmiş gibi düzelmeyecek. Bu bir kendinle buluşma yolculuğudur.
Geçen hafta çok kullandığım biz söz var. Sevgi emek ister denir ya, bence kendini tanımak, kendini bilmek, hayatı öğrenmek, kendinle buluşma yolculuğu çok büyük bir emek istiyor. Yani en büyük emeği önce sizin kendinize vermeniz gerekiyor. Farkındalıkla yaşamanız, olaylara bütünsel yaklaşmanız, bu hayatın, bu hayatta olmanın sorumluluğunu alarak harekete geçmeniz, değişimlere izin vermeniz, farklı davranmak ve yeni eylem adımlarınız için kararlı olmanız gerekiyor. Kendinize emek verdiğinizde armağanlar muhteşem oluyor. Aslında tüm arayışınız kendinize, bu hayat yolculuğunda bulmak istediğiniz şey kendinizsiniz. Gerçekten kendini, hayatını değiştirmek isteyen, cesaretle attığı her adımın karşılığını fazlasıyla alıyor. Değişim her zaman seninle başlıyor ve senden çevrene yayılıyor.
Ben bildiğimi okumak istiyorum, bunlarla uğraşmak, kimseyi anlamak, kendimi çözmek, ailemi kabul etmek , birileriyle barışmak, affetmek, özür dilemek o,bu, şu hiç bir şey istemiyorum diyorsanız tabi ki bu sizin hayatınız. İstediğiniz gibi yaşayın. Yeter ki, gibi yaparak yaşamayın, değişmek ister gibi, hayatını düzeltmek ister gibi, iyi olmak ister gibi, para kazanmak ister gibi yaşamak sizi çok yorar. Yaşam enerjinizi tüketir . Bu yüzden lütfen kendinize dürüst olun. Ne kendinizi ne çevrenizi yorun.Ben böyle mutsuz olmak, huysuz hasta bir hayat yaşamak istiyorum diyin ve bunun arkasında durun. Hatta bununda hakkını vererek yaşayın. En huysuz ,en hasta, en çok şikayet eden siz olun mesela. Öyle ya, yaşamak istediğin hayat ne ise onun hakkını vererek yaşamak gerek.Hatta bu bilinçte olanlar birlikte bir kulüp bile kurabilirsiniz.
Ben gerçekten değişime izin verenlerle, sevgiyi ve iyiliği seçenlerle, hedefleri olan insanlarla yoluma devam etmek istiyorum. Tam da bu dönemin enerjileri diyor ki, size iyi gelmeyen, enerjinizi tüketen, yoran insanları hayatınızdan çıkarın. Bence bunu dikkate alarak yaşayın.
Şimdi sıra gerçek bir değişim hikayesini paylaşmaya geldi. Bu hikayeyi anlatmak için izinliyim. 'Umarım başka insanlara örnek olabilirim' dedi ve bende sizinle paylaşıyorum.
Hikayemizin başrol oyuncusu Avrupa da bir İskandinav ülkesinde yaşayan, çalışan mühendis bir adam. Türkiye de, evlenip ayrılıyor. Çok önceden tanıdığı yabancı bir kadınla da, Avrupa da tekrar karşılaşmasıyla başlayan, son 3 yıldır yaşadığı yoğun, tutkulu bir ilişkisi var. Fakat bu ilişkide sorunlar yaşıyorlar. Ön bilgi olarak şunu söylemek istiyorum ben burada sadece size ışık tutacak bir kaç deneyimden bahsedeceğim. Bunlarla sınırlı olmadığını bilin. Şu farkındalıkla da okumanızı istiyorum bazı ilişkiler insana kendini unutturur. Kim olduğunu unutursun. İşte bu önce kendini unutan sonra kendini bulan bir adamın hikayesi.
Ocak ayının ortasında ilk konuşmamızda karşımda,gerçek anlamda panik atak yaşayan, kalbi sanki ağzından çıkacak kadar hızlı atan, ciddi kilosu olan, mutsuz, gülmeyen, korkmuş, üzüntülü, kırgın, yalnız hisseden, yaşam enerjisi yok denecek kadar azalmış bir adam vardı. Korkusu, hayatındaki bu kadının onu terk etmesi, başka bir adamla ilişki yaşama olasılığı, hayatından gitmesi, sevdiği kadını kaybetmek,yalnız kalmaktı. Adamın orada kendi evi var ama evinde tek başına kalamıyor. Eve gidemiyor ya da gitse bile belki yarım saat kadar kalabiliyor boğuluyormuş gibi bir duygu yaşıyor. Tekrar bu kadının evine gidiyor, onu görmek, orada olmak, onda kalmak bile ona çok iyi geliyordu. Bu öyle bir ilişki haline gelmiş ki kadın telefonunu açmasa, onun başka biriyle birlikte olma olasılığını düşünmek bile panik atak yaşamasına neden oluyor. Telefonu açarsa tamam rahatlıyor. Sorduğu sorularına tam anlamıyla cevap alamadığında da anksiyete başlıyor.
Bu tip dönemlerde kendine göre tek çıkış noktası Türkiye' den, başka ülkelerde olan tüm arkadaşlarını neredeyse sırayla aramak ve dakikalarca konuşmak. Ancak böyle sakinleşebiliyor. Kendiyle baş başa kaldığı an tekrar anksiyete, panik atak hepsi geri geliyor ta ki kadına ulaşıncaya kadar. Onu görünce, konuşunca, telefonu açıldığında bir şekilde normal bedensel ritmini bulabiliyor.
'Ben bu kadınla birlikteyken iyiyim, uzaktayken iyi değilim, hasta oluyorum' bilincine çoktan geçilmiş durumda.
Kendine özel bir sosyal hayatı yok. Sosyal hayatları sadece bu kadının çevresindeki arkadaşlarından oluşuyor. Adamın arkadaşı orada yok gibi ya da yok edilmiş diyelim. Adamın sosyal medya hesapları gizli ve hatta kullanmıyor bile. Resim, foto hiç bir şey paylaşmıyor. Aslında sadece o kadın, ailesi ve onun arkadaşlarıyla bir küçük dünya yaratılmış. Aralarındaki sorunlardan biri, kadın çocuk sahibi olmak, evlenmek istiyor. Bizim adamsa çok seviyor ama duruyor, bekliyor ve bir türlü bunun için adım atamıyor.
Şimdi sizler bunu okurken diyebilirsiniz ki evlensin o zaman, kendini bu noktaya getirdiğine göre kadını da çok seviyor,neden evlenmiyor ki? Böyle bir durumda çözüm sizce bu olabilir mi? Sevgi ve ilişki, olması gereken evlilik gerçekten bu mu demek sizce? Eğer böyle düşündüyseniz hemen fikir üretmeden, ya da önyargılarda bulunmadan okumaya devam edin. ( Bu sözlerim hemen fikir üretenler, yorumlar yapanlar için)
Hiç bir zaman kimsenin hikayesine önyargılı veya bilir kişi gibi yaklaşmayın olur mu? Çünkü hikayeler görünenin çok ötesindedir.
Adamda aslında evet bir tarafıyla evlenmeyi düşünüyor, bunu istiyor da ama bir şey hani içinizde bir duygu vardır ya, işte o şey, onu hep bir şekilde durduruyor.
İşte onun adı GÜVENSİZLİK. Hayatındaki bu kadını çok seviyor ama evlilik için güvenmiyor. Tabi ki bir sebebi var. Başka bir adamla daha görüşüyor kadın ve bunu açık bir şekilde yapıyor. Aslında açıkça çocuk sahibi olmak istiyorum,o baba olacak kişi sen değilsen başkası olabilir duygusunu tamamen bizim adama veriyor. Belki kıskandırmak, belki adamı harekete geçirmek bunun nedeni bilinmez.
Mesela bizim adam ülke dışındaysa, görüştüğü diğer adamın yaşadığı semtte olan bir parktan sosyal medyasında bir fotoğraf paylaşıyor,Tabi ki bu fotoğraf her yere çekilebilir. Çünkü kadının annesinin oturduğu semtte o parka çok yakın ama o görüştüğü adamın evine de çok yakın. Yani sorulduğunda anneme de gittim diyebilir.
Aldattı ,aldatıyor ya da sadece bizim adamı çok iyi tanıdığı için, durumunu paniklerini bildiğinden ortalık kızıştırıp, kıskandırmak içinde böyle bir izlenim veriyor olabilir.Bu tamamen kadının bildiği bir durum ve gerçeklik. Biz hiç bir şey bilmiyoruz. Ama bizim bildiğimiz tek gerçek var güven olmayan bir ilişki. Peki bunu kendine neden yaşatıyor?
Neden böyle bir ilişkide kendine bu durumu yaşatıyor derseniz evlilik öncesinde daha genç yaşlarda yaşadığı çok sevdiği bir kızla ilişkisi var. Herkes tarafından çok sevilen bir çiftken, ilişkisinde her şey yolunda zannederken kız arkadaşı başka biriyle birlikte görülüyor. O yaştaki bir gencin yaşadığı bu durumu, hissettikleri çok üzücü, kırıcı olabiliyor. Belki şimdi, o zaman ki kendini ve ilişkisini iyileştirmeye çalışıyordur. Bir daha aynı şeye izin vermemek için kendine yaşattığı bir panik ataktır, belki de şu an çok sevdiği bu kadını kaybetmemek için başkasına gitmesin diye yaşadığı bir korkunun içinde kalmıştır.
Neyse, bu ilişkinin içinde adamın kendine sorduğu soru şu. Beni sevdiği için mi benimle evlenmek istiyor yoksa yaşı geçtiğinden dolayı beni iyi bir baba adayı olarak görüp bir an evvel çocuk sahibi olmak için mi benimle birlikte ?
Ne büyük ikilem. Bunu ne çok insan yaşıyor tahmin bile edemezsiniz.
Bizim adama göre yaşanan her şeye rağmen, kafasından onlarca soru geçse de, onsuz yapamaz, onsuz bir hayatı olamaz. Büyük sevgi ,kendini hasta edecek kadar büyük bir aşk işte böyle bir hikaye içinde olduğunu düşünüyor.
Adamın duygusal yönden böyle bir hayatı varken şimdi işin ilginç diğer bir yanına gelelim.
Bu duygusal yaşam içinde ona bazı çalışmalarla biraz nefes aldırttıktan sonra, geçmiş aldatılan adam hikayesini dönüştürdükten sonra iş hayatına odaklandık. Enerjisini ve odak yönünü değiştirmemiz gerekiyordu.
Ne öğrendim dersiniz? Bu adam 9 ay önce başladığı bu iş yerinde o hafta ödüller almış ve büyük bir başarı hikayesi yaratmış. Onun için, ona özel, iş yerinde kutlama yapılıyor. Peki o ne yapıyor dersiniz? Bunu o kadar normal görüyor ki kutlamayı yok sayıp koşarak eve gidiyor. Kadınla bu olayı paylaşmıyor bile. Normal bir akşam geçiriyor. Çünkü sadece hayatında o kadınla olmak var. Onun yanındaysa onun için her şey tamam, diğer her şey önemsiz.
Sonuçta, sosyal medyası kapalı, kimseyle bir şey paylaşmayan, kadınla olan hayatının dışında bir hayatı olmayan, işindeki muhteşem başarılarını yok sayıp önemsemeyen bir adam.
O günü hiç unutmuyorum. Dedim ki, kendine hemen bir kutlama yemeği yapıyorsun. İster işyerinden bir arkadaşınla, istersen tek başına bile olsan kendinle, kendine aferin diyeceğin, kendini takdir ederek, tebrik ederek yapacağın bir kutlama için hemen bu akşam yemeğe gidiyorsun. Her başarı hikayenden bundan sonra kutlama yapıyorsun.
Tabi ki kadını da kutlamaya çağırdı. Gelmedi kadın. O da tek gitti. Gittiği barda bir tanıdığını gördü. Yeni insanlarla tanıştı. Evet kendi için bu kutlamayı yaptı. Çok ama çok iyi hissetti. Aslında farkındalıkla ilk defa kendini sıkıştırdığı o alandan bir adım atarak çıkmış oldu. Kendini hatırlamaya hayatı hatırlamaya başladı.
Bizim adam aslında tam bir teknolojik bir bilgi makinesiymiş. Her şeyi biliyor. Harika projeler yaratıyor. Ben duydukça delirdim size o kadar söyleyebilirim. Tüm dünyada her yerde muhteşem danışmanlıklar yapabilecek kadar bilgili, çok yetenekli bir adamdan bahsediyorum. O ise işine gidiyor işini yapıyor. Neler yaptığının ne harikalar yarattığının bile farkında değil. Ekip, yöneticiler onu çok seviyor, orada her şey yolunda ve İş çıkış saatinde hepsi bitiyor. Ev hayatı başlıyor. Böyle bir döngüde kalmış.
Bu döngünün onun yaşam enerjisini nasıl yok ettiğinin, kendine ne yaptığının farkına vardı. Değişim başlamalıydı. Artık O da buna karar verdi ve döngünün dışına çıkmak için farklı eylem adımlarını atmaya başladı. Spora başladı. Hayatındaki kadın olmadan gitmediği havuza artık kadın gelmese bile yüzmeye gitmeye başladı. Onun için kolay değildi ama artık bir kere harekete geçmişti. İşinde yaptıklarının ne kadar değerli olduğunu, kendisinin iş yerine nasıl büyük bir katkısının olduğunu tam anlamıyla içselleştirmeye başladı.
Yavaş yavaş kendine yaşattığı o kısır döngünün dışına çıkıyordu ve sosyal hayatın içinde olmaya başlamıştı. Sosyal medya hesaplarını tekrar yavaştan kullanmaya başladı.
Aslında sevgililer gününde hayatındaki kadına sürpriz yapmak istedi ve her şeye rağmen evlenme teklifi edecekti. Çok güzel bir otelde yer ayırttı. Yüzüğünü aldı. Sevgilisi ise çok saçma bir bahaneyle asla dışarı çıkmak istemediğini söyledi, biraz sorun çıkardı ve yemek söyleyip evde kaldılar. Bütün planları boşa gitti. Artık biraz daha durması ve beklemesi gerektiğinin farkına vardı.
Sen bir adım atarsın ve hayat bazen dur der sana. Bu da o mesajlardan biriydi. Bazen de sen bir adım atarsın hayat on verir sana.
Bütün ilişkisi boyunca bir türlü Türkiye'ye kadınla gelemiyor ailesiyle tanıştıramıyordu. Kadın bunu çok istiyordu ama adamın iç dünyasında bir şey hep bunu ret ediyor onu durduruyordu.
Annesiyle paylaştığı, ona anlattığı bu kız arkadaşı için annesinin söylediği bir söz var, babasına benzettiği bu kız için oğlum üzülmeni istemem diyor. Bu sözün altı üstü o kadar dolu ki tahmin bile edemezsiniz.
Sonra bir gün, ondan anne ve babasında , kendisinde ve hayatındaki kadında, ne gördüğünü tanımlayarak yazmasını istedim.
Tahmin edin bakalım, ne oldu?
Anne tamamen bizim başrol oyuncumuz olan adam. Duygusal, yumuşak, kendini feda eden, başkaları için kendinden vazgeçen, seven, sevgisini gösteren...
Baba tanımlarıysa hayatındaki kadınla aynıydı. Mükemmelliyetçi, zor, sevgisini göstermeyen, sert, manipülatif, lider, yöneten, takdir etmeyen ve daha birçok özellikler sıralıydı. ( sadece bir kaçını yazdım)
Yani bizim adam, babasıyla iyileştiremediği durumu ona benzer bir kız arkadaş bularak, ondan sevgi ilgi, takdir arayışı içindeydi. Eksiği kapatmak istiyordu aslında. Görülmek, duyulmak, onaylanmak istiyordu. En önemlisi babadan almak istediği o güven duygusunun arayışı içindeydi. Babayla olan ilişkide onu en çok yaralayan ise bizim adamın babasına anlattığı bir olayda oğluna değil, babanın aynı hikayeyi başkalarından duyduğunda onlara inanması. Bunu kendi içinde BURUKLUK olarak tanımlıyor. Aslında hayatındaki deneyimlerde hep buruk kalacağı hikayeler yaratıyor.
Bütün bu tabloyu görmesi farkında olması bile kendine ne yaşattığının, neyin neden olduğunu anlamasını sağladı.Tabi ki bir çok çalışma yaptık. En önemlisi o aldığı her bilgiyi her çalışmayı hayatında kullandı. Değişim için adımlar attı. Daha tam olarak aile olayı, arkadaşlık bilinci değişimler için sırada bekliyor .Hepsinin bir dönüşüm zamanı var. Onlarda olacak.
Bugüne kadar gelgitler yaşasa da, panik ataklar, anksiyeteler bitti. Çünkü artık farklı adımlar atıyor. Kendi evine gitmeye başladı. Başlarda zorlandı ama kadını kaybetme korkusu geçtikçe artık kendi evinde kalıyor. Kadını hayatının merkezi yapmayı bıraktı. Hayatının merkezine kendini aldı. Yavaş yavaş dengeye geldi. Merkezine yerleştikçe kadının tavırları da değişti. Sanırım meraktaydı,ne olmuştu onun üstüne düşen, onun sesini duymadan yapamayan adama? Bu sefer o daha çok ilgi göstermeye başladı. Adam için özel yemekler yapmaya, programlar yapmaya yok saydığı adamı daha çok programlarına dahil etmeye başladı. Şirket iş için bizim adamı seyahatlere gönderirken son 2 gününde kadını da çağıyordu birlikte tatil yapıyorlardı. Ama bir şeyler artık değişiyordu. Hastalıklı kısımlar iyileşiyordu. Birlikte yapılan seyahatlerde geçirilen vakitte gittikçe azalmaya başladı.
Kendini buldukça onsuz yapamam bilinci sakinleşti. Çünkü artık hayatın içinde, yaşam enerjisi yükselen ne istediğini, nasıl bir ilişki istediğini bilen adam ortaya çıkmıştı. Kurban bilincinden çıkması attığı farklı adımlarla kolaylaştı. Bir gün uçakla ülkeler arasında seyahat ederken narsist kişilik bozukluğu adı altında bir makale okumaya başladı. Sonra o kadar çok ilgisini çekti ki bu konuyla ilgili kitaplar devirdi. Okuduğu her şey karşındaki kadınla olan ilişkisini anlatıyordu. Onu iyileştirebilir miyim, tedavi ettirebilir miyim diye bile düşündü. Sonunda bunun mümkün olmayacağına karar verdi. Seyahatler, farklı ülkeler, spor, yeni insanlar, yeni arkadaşlıklar, işindeki başarısı ona çok iyi geliyordu. Hayatın içine karıştıkça özgüvenli, kararlı bir adam olarak kendini daha güçlü hissediyordu.
O kendi için adımlar attı. Hayat onu hep destekledi. O kendini,aramaya ,bulmaya değişimlere devam ediyor ve aslında bunun içinde çok heyecanlı.
Şimdi şirketi onu yeni bir görevle Eylül de Amerika'ya gönderiyor. Yeni bir hayat başlayacak onun için. En son Amerika' ya yeni kurulacak olan işi için hazırlıklar yapmak üzere seyahat etti, 3 hafta geçirdi ve döndüğünde artık kadına görüşmeyelim dedi ve ilişkisini sevgiyle bitirdi.
Şimdi ondaki değişimleri onun sözleriyle yazıyorum.
İş hayatım çok iyi. Yeni ekip kuruyorum. Sağlık durumum çok iyi. Kocaman göbeğim gitti. Bunun için özel bir çaba göstermiyorum. Hayatı yaşıyorum. Yağ azalıyor, kas artıyor. Bununla ilgili rakamlarım şahane. Yüzme grubu oluşturdum. Yüzüyorum, yürüyüş yapıyorum, spor yapıyorum, bisiklete biniyorum. Yeni insanlarla tanışıyorum. Her gün sesli kitaplar dinliyorum, kitap okuyorum. Hedeflerime doğru ilerlediğim bu dönemde ara hedeflerimi tek tek gerçekleştiriyorum. Çok motiveyim. Şimdi Türkiye de bir koşuya katılacağım. Kendimi sevmeye başladım. Artık gülüyorum, hatta kahkahalar atıyorum. Tek başına her şeyi yapabilirim. İş arkadaşlarımla takım yemeklerine katılıyorum.
İşte birlikte çıktığımız bu yolculukta böyle bir hikaye bizimkisi.
Onun söylemediği benim gördüğümse sosyal medyada, çektiği harika fotoğrafları paylaşıyor. O kadar güzel fotolar çekiyor ki bu da onun diğer bir özelliği. En önemlisi artık kocaman gülümseyen, hayattan keyif alan, hayatın içinde olan, kendini hatırlayan, kendine uyanan geçmiş hikayelerinin enerjisinden özgürleşen bir adam var ve o fotolarda kocaman mutlulukla gülümsüyor bu şahane adam.
Artık her şeyi başarabileceğine inanan, kendine güvenen ve değişimlere izin veren ve yaratan biri. Mutsuz olduğu, manipüle edildiği, desteklenmediği bir yerde kendini tutmayı bırakmış özgür bir adam var.
O kendi için adım attıkça, hayatın da onu kocaman sevgiyle desteklediği, yolunu açtığı bir adam var karşımda.
İyi ki var, iyi ki tanıdım bu özel adamı.
Bakalım yolculuk devam ediyor daha nasıl değişimler olacak bilmiyoruz. Eğlenceli kısmı da bu zaten.
Bu yüzden diyoruz ki,
HAYAT SENİNLE BAŞLAR. SEN DEĞİŞECEKSİN HAYATIN DEĞİŞECEK.
Şimdi siz kendinize bakın ve bazı sorular sorun kendinize.
Ben kendimi hayatın neresinde hangi yaşam alanımda sıkıştırıyorum? Nerede tutuyorum? Nereye kendimi hapsetmiş hissediyorum? Hangi başarılarımı, özelliklerimi görmezden geliyorum?
Neye inanıyorum? İlişkilerimde beni manipüle eden insanlar var mı? Yalnız kalmamak için kimlere yapışıyorum, neyi bırakmayı ret ediyorum? Bırakırsam ne olmasından korkuyorum?
Yaşadığım hayatın içinde ben kendim miyim? Kendimin ne kadar farkındayım?
Yaşamak istediğim hayatın içinde miyim? Neyi hak ettiğime inanıyorum?
Şu anda ne yaparsam, neyi farklı yaparsam ihtiyacım olan değişimi hayatımda başlatırım?
Hepimize değişimlerin akışında olduğumuz şahane bir hafta olsun.
Işıkta ve sevgide kalın.
Yorum Yazın