Halikarnaslı (Bodrum) tarihçi Herodot’a rastladım dün, hem de Müskebi’de (Yahşi) yürürken.
-Canım anladık, adam Halikarnaslı tamam ama, 2 bin 500 yıl önce yaşamış tarihçiye sen nasıl oluyor da dün rastlıyorsun?
-Rastladım tabii, gerçi yüzyıllardır Bodrum güneşinin altında dura dura bembeyaz olmuş, biraz da taşlaşmıştı ama yine de sohbet edebildik. Cicero’nun deyimiyle, Tarihin Babası Herodot’un, elinde biraz efsane, biraz gezi, biraz da öykülerle karışık o ünlü tarih kitabı bile vardı. Evet eskiden papirüslere yazdığı sayfalar çoktan eriyip kaybolmuştu belki ama ortaçağın “yazıcıları”, Herodot’un 600 sayfalık kitabını kopya ede ede matbaanın bulunuşuna kadar taşımayı başarmışlar. Aslında biraz yorum katıp biraz da değiştirmişler ama kitap günümüze kadar ulaşabilmiş.
-Haydi ona rastladığın efsanesine inandık diyelim, gerçi pek inanmadık ama, neler konuştun Herodot’la bakalım?
-Canım Herodot’un tarih kitabı da efsane değil mi zaten? İşte kitabından bir örnek: Milattan önce 6. Yüzyılın en ünlü türkücüsü ve çalgıcısı Arion, Tarentum’dan Korint’e gitmek için bir yelkenliye biniyormuş hani… Yanında sandıklar içindeki hazinesiyle birlikte… Korsan denizciler, hazinesine konmak için onu denize atıyorlarmış ama Arion, bir yunusun sırtında dalgalı denizi geçip Korint’de karaya çıkmayı başarıyormuş…
-O kadar olur, Herodot kitabında Antik Yunan Devletleri ve Pers İmparatorluğu arasındaki savaşları anlatırken, araya birkaç efsane de sığdırıvermiş işte…
-O efsanelere mademki inanıyorsun, buna da inan bence… İşte sabah yürüyüşünde rastladığım Herodot’la aramızda geçen konuşmayı anlatıyorum şimdi sana:
- Ne o? Geç çıkmışsın bugün?
- - Öyle oldu, moralim bozuktu biraz, evde oyalandım...
- - Moralin niye bozuk? Yaşanan kaosa mı üzülüyorsun? Ah ah, neydi Halikarnas’ın o parlak yılları. Ben desem 200, 300 kişi anca var yoktuk bu güzel topraklarda. Şimdi 1 milyon insan sökün etmiş değil mi? Hele siyasi durumunuza bakıyorum da Pers-Yunan savaşlarından beter görünüyor ortamınız.
- - Öyle mi? Eee, sence ne olacak bu durum?
-Ne olacağı var mı? Birbirinize kırdıracaklar sizi... O kadar kopuksunuz ki birbirinizden, Kürdü, Alevisi, Rumu, Çerkesi, Türkü... Birbirinize, inançlarınıza saygınız yok, birbirinizi anlamak bile istemiyorsunuz. Böyle bir ortamda da onların ekmeğine yağ sürülmüş oluyor işte...
-Baksana Atatürk'ün ülkeye kazandırdıklarını bile bir kalemde silmeye kalkışıyorlar.
-Tabii, siz birlik olmadığınız sürece bundan kolay bir şey yok. Zaten Başkanınız bazen halka hitap ederken cümlelerine "ümmet" diye başlıyor, duymadın mı?
-Ümidim aydınlardaydı ama onların halini de görüyoruz işte, sokaklar takkeli cüppeli, ticani kılıklı, kör cahil adamlarla dolu.
-Zaten anlayamadığım şey de o. Biz bile İsa’dan kaç yüzyıl önce yaşadık ama böyle hurafelere, sözde tanrı elçilerine inanmadık. Aydınlara gelince, bırak sen onları, Cumhuriyet kurulalı beri ne yaptılar? Hangi kazanıma sahip çıktılar? Basın özgürlüğü, sendikal haklar, ilerici eğitim... İşte gazete tirajları da ortada. Aydınlarmış, kimsenin okuduğu filan yok, elinizde birer akıllı telefon, ooooh, maşallah bilgi sahibi olmadan hepiniz fikir sahibi oluverin bakalım. Sendikanızdan ayrılın dediler ayrılıverdiniz... Hanginiz çocuğunuzun okuluna gidip müfredat programına bir göz attınız? Varsa yoksa paranızı saçtığınız özel okullar... Ya şu Diyanet? Ülkenizde bütçeden en büyük payı alan kuruluş, insanların aydınlanması uğruna acaba ne yapmış bugüne kadar? Ama camiler, din adamları vs sizin ilgi alanınızda değil tabii, sorgulamak akınızın ucundan geçmez. Gelelim siyasete... Sizin gibi sözde aydınların kurduğu tam 112 partiniz var, coşkusu, hedefi, ülküsü kalmamış bir yığın insan... Ama bak, onlar, o beyaz partidekiler öyle mi?
-Nasıl?
-Nasıl birlik bütünlük içindeler. Nasıl çalışıyorlar, Nasıl reislerine biat ediyorlar... Eh, size de uzaktan seyretmek düşüyor.
-E peki ne olacak bundan sonra? Demokrasi zaten yoktu, diktatörlüğe mi gideceğiz?
-Valla ben bilmem, aklınızı başınıza bir an önce toplamazsanız bu gidişle öyle olacak, demokrasiniz, bizim Tiran Lygdas’ın beni sürgün ettiğinde Halikarnas’tan Samos’a sal üzerinde gidişim kadar ağır gelişecek...
Ya işte böyle, bu sabah karşılaştığımda Herodot heyecanla bana bunları anlattıktan sonra ağır ağır yeniden taşlayıp suskunluğa büründü… Onunla siz de konuşmak isterseniz buralara kadar zahmet etmeyin, zaten Bodrum’da adım atacak yer kalmadı, size önerim, onun tarih kitabını okumanız olabilir. İnternette ararsanız kitabını bulup indirebilir (*) bu sıcak yaz günlerinde vantilatörün karşısına geçip bedavadan okuyarak şahane zaman geçirebilirsiniz.
(*) https://www.academia.edu/8826656/Herodot_Tarihi_Herodotos_%C3%87eviren_M%C3%BCntekim_%C3%96kmen_Azra_Erhat
Yorum Yazın