Bir varmış bir yokmuş. Bundan 70 yıl önce ekonomisi tarım, balıkçılık ve hindi ticaretine bağımlı, 30 bin nüfuslu küçük, fakir bir yer varmış. Çölün üzerinde var olan bu yer, bugün Eyfel kulesinden bile daha uzun, dünyanın en yüksek binasına sahipmiş. Yağmurlarını “bulut tohumları” ile yapay olarak kendileri yaparmış. Bir gün, Dubai denilen bu yerde iklim tarihinde görülmemiş olağanüstü bir olay yaşanmış.
Masal gibi anlatmaya çalıştım çünkü Dubai gerçek olamayacak kadar kısa bir zamanda inanılmaz değişim gösteren bir ülke. Aslında BAE’nin bir parçası. Geçtiğimiz hafta bu emirlikte yaşanan aşırı hava olayları başta orada yaşayanlar olmak üzere tüm dünyayı korkuttu. Olay önce Bloomberg News raporuna göre değerlendirildi ve “Yapay yağmurların” sonucu olarak açıklandı. Oysa bilim adamları aynı fikirde değiller. Bilim adamları, Dubai'deki sellerin bu teknoloji ile bir ilgisi olmadığını söylüyorlar. BU BİR İKLİM KRİZİ SONUCU.
Bilim adamları tam olarak olayı nasıl açıklıyorlara geçmeden önce Dubai’de insan eli ile dünyanın dengesine nasıl müdahale edildiğine birkaç örnek vermek istiyorum.
Dubai’nin karşılaştığı en büyük sorun çölleşme. Verimli toprakların tamamen veya kısmen üretken potansiyelini kaybettiği ekolojik bozulma sürecine çölleşme deniliyor. Verilere göre, 2000-2020 arasında Dubai’nin tahmini olarak yüzde 60 verimli toprağını kaybettiği biliniyor. Şeyh Muhammed Raşid El Maktum çölleşmeyi durdurmak yeşil alanları artırtmak için bir milyon ağaç girişimi başlatmıştı 2010 yılında. Ancak bu proje hava koşulları nedeniyle başarısı oldu. “Yapay Yağmur” dahi bu ağaçların büyümesini sağlayamadı. 1 milyon ağaç fidanı neredeyse tamamı kurudu.
Çölleşme; Uzun yıllar içinde su veya toprağın aşırı kullanılması sonucunda da meydana gelir. Ancak Dubai’de insan katkısı ile çölleşme daha da hızlanıyor. Şöyle ki, yoğun tarım, aşırı otlama, alt yapı gelişimleri gibi çalışmalar çölleşmeyi arttıran etkenler. Dünya Bankası verilerine göre BAE, 2002 yılında 77 bin hektar ekili alana sahip iken bu rakam 2018’de 40 bin civarlarına düştü. 2008 yılında Dubai, Dünya Doğal Koruma Vakfı tarafından “ekolojik ayak izi” en kötü ülke olarak açıklandı.
Uzaydan bile görülebilen Dubai’nin Devasa Takım Ada projesine gelince. NASA’nın dünyanın yörüngesindeki Uluslararası Uzay İstasyonu’nda görev yapan astronotların çektiği fotoğraflar, Dubai’deki “Dünya Adaları”nın yavaş yavaş Basra Körfezi sularına gömüldüğünü ortaya çıkardı. Tonlarca kum ve kaya ile denizin doldurulması ile oluşturulan adaların kumları yavaş yavaş denize geri dönüyor.
Geliyorum konunun başına; Uzmanların açıklamalarına göre, Dubai’de yaşanan aşırı yağış ve sellerin, Jeomühendislik harikası olan “Yapay Yağış” ile ilgisi yok.
BAE Ulusal Meteoroloji Merkezi, CNBC'ye fırtına sırasında herhangi bir bulut tohumlama operasyonu yani Yapay Yağış yürütmediklerini açıkladılar. Ve böylece bu konuda ilk raporu yayınlayan, olayın yoğun “yapay yağış” dan kaynaklandığını belirten Bloomberg News raporu yalanlanmış oldu.
Britanya'daki Reading Üniversitesi'nden atmosfer fiziği profesörü Giles Harrison'a göre yağışın boyutu, bulut tohumlamanın üretebileceğinden çok daha büyük.
Aşırı hava olaylarında, iklim değişikliğinin rolünü keşfetmeye yönelik bir araştırma çalışmasına liderlik eden Imperial College London'dan iklim bilimci Friederike Otto ise, sellerde bulut oluşumuna odaklanmayı "yanıltıcı" olarak nitelendirdi. Ve küresel sıcaklıkların artması nedeniyle Arap Yarımadası'ndaki bu tür yoğun yağışların daha sık ve aşırı hale gelebileceği kanısında.
Birleşmiş Milletler tarafından bir araya getirilen bilim insanları ise, iklim araştırmalarına ilişkin son değerlendirmelerinde , Arap Yarımadası'ndaki yağış eğilimleri ve iklim değişikliğinin bunları nasıl etkilediği hakkında kesin sonuçlara varmak için yeterli veri bulunmadığını tespit etti. Bunun yanında araştırmacılar, eğer küresel ısınmanın önümüzdeki yıllarda kötüleşmeye devam etmesine izin verilirse, bölgedeki aşırı sağanak yağışların büyük olasılıkla daha yoğun ve daha sık hale geleceğini söyledi.
Telefon ila görüştüğüm Türk Bilim İnsanı Çevre Mühendisi Prof.Dr. Güray Salihlioğlu da Dubai’de yaşananları iklim krizi olarak değerlendirebileceğimiz görüşünde:
“Atmosferdeki değişiklik, eskisine oranla daha fazla nemin tutulmasına ve sonra bu nemin bir anda bırakılmasına neden oluyor. Bir anda bırakılan bu yağış Dubai'deki gibi sellere neden oluyor. İklim krizinin sonucu demek yanlış olmaz bence. Yine de Dubai'nin iklim geçmişi kayıtlarına da bakmak lazım. Önceki 30 yıl içinde Dubai'de bu tür seller olmuş muydu? Ne kadar sıklıkla oldu”
1960’lı yıllar itibari ile petrolü keşfeden Dubai sanıldığı gibi petrol zengini bir ülke değil. GSYİ’nin sadece yüzde 5’ini oluşturan petrolün bir gün biteceğini hesaplayan Dubaililer, ekonomilerini dışa açarak turizm, ulaşım, gayrimenkul sektörlerini büyüme motorları haline getirdiler. Farklı bir ekonomik yapı geliştirmeyi planlayarak, nerede ise vergi sistemi olmayan bir model belirlediler. Bu durum ülkemiz dâhil birçok yatırımcıya cazip gelmektedir.
Evet,
Dubai’nin karşılaştığı en büyük sorun çölleşme ve giderek artması. Ancak Dubai’deki tek sorun bu değil elbette. Adalet sisteminin yabancıların aleyhinde işlemesi, demokrasiyi uygulayış biçimleri, yabancı işçilerin maruz kaldığı kötü çalışma şartları, ülkenin içinde bulunduğu ağır borç yükü ve stratejik olarak güvenli olmayan bir coğrafyada yer alması, bu ülkeye özellikle yatırımcı olarak giderken düşünülmesi gereken meseleler. Bu sorunlar listesine artık “iklim krizini” de eklemek gerekiyor.
Yorum Yazın