Erdem Beliğ Zaman

Erdem Beliğ Zaman


İlk defa kitabını yayınlatmak isteyenlere tavsiyeler…

İlk defa kitabını yayınlatmak isteyenlere tavsiyeler…

Tâ 2016 yazından beri bir kitap üzerine çalışıyorum. İstanbul Türkçesinin en şûh şairi Orhan Seyfi Orhon hakkındaki bir monografi kitabı bu. İsminin geçtiği kitaplardan tutunuz da Devlet arşivine kadar hemen her membaı taradım. Orhan Seyfi Bey hakkındaki kitaplar kütüphanemde iki koca rafı doldurdu bile! Ailesiyle temas kurdum; yattığı yere nur yağsın kızı Sevin Hanım ile görüştüm. Torunları Yeşim Hanım ve Ahmet Bey’den de yardım aldım ve kitabı nihayet 2021 yazında bitirdim… Buraya kadar zaman mefhumu dışında her şey yoluna görünüyordu ama öyle değilmiş. Bunu yayıncılık sektörüne adım attığım ân ancak görebilecektim!

Aslında tıpkı Cevat Fehmi Başkut gibi kariyerimi tiyatro yazarlığı ve gazetecilik arasında tasarlıyordum yalnız bitmek bilmeyen bir merak beni bu sahaya (uçuruma) doğru itti. O çok beğendiğim şair Orhan Seyfi Orhon hakkında doğru dürüst bir incelemenin bulunmaması da şevkime şevk kattı. Nasıl bir merak ve aşksa artık beş sene masa başında dirsek çürüttüm… Neticede bin sayfadan fazla yekûn tutan bir tuğla çıktı orta yere! Teferruatlara değinirsek, gözlük numaram iki derece artmıştı. Ama ne! Kitabımı elime aldığımda ve kaldırmakta zorlandığımda kulunuzdan daha bahtiyarı yoktu dünyada! Nereden bilebilirdim ki asıl meşakkat şimdi başlıyordu…

Koltuk altımda kitap dosyam, yayınevlerini sırayla gezmeye koyuldum. İki ay müddetinde ona yakın yayınevi dolaştım. Çektiklerim Tanrı ile aramda sır! Kimseden bir ikaz almadığımdan dolayı çevreme de az ah etmedim… Sonra düşündüm ki bu yoldan geçmeye hazırlananlara hiç değilse tecrübelerimi nakledeyim. Nakledeyim ki onlar da devamlı yaptığım gibi, “Bizi ikaz eden olmadı!”, demesinler… Bu iki aylık tecrübelerimi madde madde şu şekilde notladım:

Bir kere ülkemizde mevzubahis zat hızla zengin olmuş biri değilse biyografisiymiş, monografisiymiş lüzumsuzdur; biline… Fakirliğin neresi dikkat çekicidir ki biyografisi çekici olsun! Bahsedilen, şair ve yazarsa zaten hayalci bir fakir demektir ki hayalci fakir daima hayalsiz fakirden bin beterdir! Ha illa içinizde yazmak için fokurdayan bir volkan varsa “boş ver, rahat ol” telkinleriyle dolu ve dine göz kırpan kişisel gelişim kitapları ya da yirmi dört puntoyla sayfa dolduran postmodern romanlar yazarak bu volkanı patlatabilirsiniz… İsminizi bu sayede kitap zincir mağazalarının çok satanlar raflarında dahi okuyabilirsiniz!

Yazdığı kitaplardan para kazanmayı hayal edenler dünyada daha da mühimi Türkiye’de yaşadıklarının idrakinde olmalıdırlar. Üstelik para kazanmak için türlü çeşit yol varken! Mesela 2016 yazında elime kalemi alacağım yere akıllı telefonu alsam; kitap sitelerine gireceğim yere Bitcoin satan bir siteye girsem; bugün yayınevi dolaşıyor değil yayınevi kuruyor olacaktım!

O lisede kitaplarını almak için harçlıklarınızı tükettiğiniz yayınevlerine o günlerinizi unutarak girmeniz şiddetle tavsiye edilir. Çünkü o yayınevlerine paranızı haram etmemeniz için ya unutkan olmanız ya da o yayınevlerinin kapılarından içeriye hiç girmemeniz gerekmektedir…

Bir yayınevine gitmeden evvel döviz kurunu ezberlemenizi öneririm. Nitekim size kitabınızın içeriğinden evvel soracakları sorulardan biri, “Döviz kurundan haberiniz var mı?”, olacaktır. Bu soruya bön bön bakarak cevap verdiğiniz takdirde; siz bir doların kaç lira ettiğini bulana kadar, onların “Ayağınıza sağlık, zahmet edip de geldiniz…”, dediğini duymamanızın ihtimali dünyanın bu yılı savaşsız geçirme ihtimalinden daha düşüktür!

Yayınevlerine giderken cebinizde bozuk para bulundurmamaya dikkat ediniz. Oraya özel otomobilleriyle gelen patron dahi kendini öyle acındırır ki; o hararetli konuşmasını yaparken, aklınızdan elini size doğru açtığı vakit cebinizdeki bozuklukları çıkarıp avucuna sıkıştırmak geçer! Dolmuş paranızın sermaye grupları içerisinde el değiştirmesine göz yummak istemiyorsanız ve gülünç bir duruma düşmeyi arzulamıyorsanız bozukluklarınızı kolayca çıkarılacak yerlerde muhafaza etmeyiniz.

Sabrınızın sınırlarını tıpkı bir emperyalist devlet gibi genişletmeniz yayınevlerine uğramadan evvel elzemdir. Öyle ki dinleyeceğiniz dertler içinizi karartabilir, hayat enerjinizi emebilir ve sizi ömrünüzden soğutabilir! Dolayısıyla kendinizi Güzin Abla yerine koymanız bu görüşmeleri en az hasarla atlatmanıza yardımcı olacaktır.

Cümle yayınevinde - anlattıklarına göre -, yazar olan editörleri bile o kadar az telif alır ki nasıl geçindiklerini düşünürsünüz. Sonra, size tabii ki onun aldığı telifin neredeyse yarısını teklif ederler. Elbette bu teklif sizin editör için düşündüklerinizin milyonda biri kadar dahi düşünülmeden edilmiştir. Bu noktada da düşünmenin gerekliliğini sorgulamaya koyulursunuz!

En sonunda yayınevi dolaştığınız vaktin, kitabı yazmaya ayırdığınız vakti geçeceğini görürsünüz ve dosyanızı bir kenara fırlatıp, beklemeye koyulursunuz. Meşhur yazarımız Ayla Kutlu’nun, onun kadar meşhur olmayan şair babası Selahattin Kutlu’nun dediği gibi:

“Her şeyin zamanı var,
Azıcık bekle gelir.
Bize şeş, beşten başka,
Zarlar hep yek’le gelir!”

telif

Makale Yorumları

  • Nursun Erel24-02-2022 17:15

    Şansınız açık olsun, çok dürüst alçakgönüllü ve ders alınacak bir yazı olmuş.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar