İnanır mısınız? “Meslekte bunca yılı film seyredip, boşa mı harcadık?” diye düşündüğüm çok oluyor...
ABD Başkanı Biden’ın “Ermeni soykırımı” açıklamasını duyduğumda da bu aklıma geldi.
Biz bu filmi yıllar içinde o kadar çok gördük ki, siyasetçiler konuştu da konuştu...
Onlar konuştu, ASALA terörü yaşandı, onlar konuştu Hrant Dink öldürüldü, onlar konuştu… Ağrı’nın iki yakasındaki halk mutsuz oldu, huzursuz edildi, birbirinden uzaklaştı.
Onlar konuştu pek çok şey unutuldu. Malta yargılamalarından tutalım, Atatürk’ün Meclis’te, “fazahat” sözcüğünü kullanarak yaptığı konuşmaya, Ermenistan’ın ilk Başbakanı Kajaznuni’nin “günah çıkaran” yaklaşımından, Demirel-İnönü hükümetinin attığı cesur dostluk adımlarına kadar varan, üstelik zamanın MHP lideri Türkeş’in bile ses çıkarmadığı açılıma kadar pek çok şey unutuldu.
Peki asıl olan Ağrı’nın iki yakasındaki halkın insanca yaşaması değil midir?
Burada atılması gereken pek çok adım varken neden birini bile aklımıza getirmiyoruz?
-İki halkı ambargolarla, yasaklarla neden cezalandırıyoruz?
-Sınır açılsa, karşılıklı ticarete izin versek neyimiz eksilir?
-Ani’yi ihya etmeyi niçin hiç aklımızdan geçirmiyoruz?
-Ermeniler için kutsal değer taşıyan, bizim için önemli bir turistik çekim noktası olabilecek bu 4.5 kilometre boyunca uzanan Ani Harabeleri tarihin bize emaneti değil midir?
-Van’da Akdamar Kilisesi yeniden düzenlendi, Ermeni Cemaatinin ibadetine açıldı da biz neyimizi yitirdik?
Yıllar içinde Erivan’a defalarca gittim, siyaset adamlarıyla, Taşnak Tutsyun partisi üyesinden meclis başkanına, kilisedeki papazdan şaire, genç yaşlı pek çok insanla görüştüm, konuştum, söylenenleri dinledim, yazdım. Genç bir kadının (Kulakların çınlasın Loisa!) anlattıkları ise aklımdan hiç çıkmadı:
“Yine iyilik esen günlerdi. Kars’ta bir şenlik düzenleniyordu. Belediyeden bize davet geldi, gittik. Oradaki halkla birlik olduk, halaylar çektik, ortak yemeklerimizi yaptık, sofralar kurduk, söyleştik, dertleştik. Sonra Erivan’a evime döndüm, 11 yaşındaki oğlumla sarıldık öpüştük. Sınırın ötesinde, Türkiye’de neler yaptığımı sordu, geçirdiğim güzel günleri anlattım, getirdiğim hediyeyi verdim. Bana dedi ki:
-Anne, bize okulda anlatılanlar acaba yalan mı?”
Sonuçta vardığım nokta şu...
Kimsenin bugün birbiriyle alıp veremediği yok, yeter ki Ermeni’si de Türk’ü de insanca yaşasın. Yeter ki, sorunumuzu biz kendimiz çözelim, Diaspora ağzıyla konuşan ABD ile pazarlık konusu yapmayalım…
Yorum Yazın