İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin helikopterinin düşüşü dünya gündemine bomba gibi düştü. Kazada, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin yanı sıra Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, Tebriz Valisi Malik Rahmeti ve İran lideri Hamaney'in Tebriz Temsilcisi Ayetullah Muhammed Ali Al-i Haşim de hayatını kaybetti.
İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin trajik kazası, (veya suikastı ya da sabotajı?) sadece bir siyasi figürün değil, mevcut krizlerle boğuşan İran İslam Cumhuriyeti'nin sıkıntılı günlerinin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Bu olay, uluslararası ambargolar ve izolasyon altında inleyen bir ülkede, zaten var olan baskıların daha da artmasına ve rejimin kendini daha da sıkılaştırmasına neden olabilir. İran'ın bu zor dönemi, dış dünyadan giderek izole bir hale gelmesinin doğrudan sonuçlarından biri olarak değerlendirilebilir.
Geçelim detaylara.
Kazanın ardından enkazı, Akıncı İHA’ların bulduğu söylendi. Ne mutlu bize ki komşularımızın teknolojik destek talebine yanıt vererek yardımcı olabiliyoruz. Ancak burada bir parantez açmak gerekir.
Modern Türk savunma sanayiinin, geçmişin zorlukları üzerine inşa edilen muazzam yükselişinin hikayesi midir bu gerçekten!?
Bu başarılar sadece şimdiki idarecilerin "yenilikleri" olarak sunuluyor olabilir. Oysa ki, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, Atatürk'ün liderliğinde, silah tamir atölyelerinden uçak fabrikalarına uzanan bu süreç, bugün Akıncı İHA'ların göklere yükselişine zemin hazırlayan asıl mirastır.
Atatürk'ün liderliğinde başlatılan Millî Mücadele döneminde kurulan, Ankara Silah Tamirhanesi ve Kırıkkale Tüfek Fabrikası gibi ilk askeri fabrikalar, silah ve mühimmat imalatıyla Türkiye'nin savunma kabiliyetini temelinden şekillendirmiştir. 1950'de kurulan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ve 1973'te kurulan TUSAŞ gibi kuruluşlar ise, bu alanda atılan adımların devamını sağlamıştır.
Dolayısıyla, Akıncı İHA'ların elde ettiği teknolojik başarılar, yalnızca son yılların ürünü değil, Türkiye'nin uzun yıllar süren teknik ve bilimsel birikiminin sonucudur. ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN ve TÜBİTAK gibi günümüzde de faaliyetlerine devam eden kuruluşlar, bu zengin mirasın, milli imkanlarla büyük başarılara imza atan modern yansımalarıdır. (Bu başarılardan bahsederken, intihar(!) ettiği söylenen genç ASELSAN çalışanlarının sır ölümlerini de aklımızdan çıkarmıyoruz.) Bu başarılar, Cumhuriyetin ilk günlerinden bu yana savunma sanayiinde yapılan yatırımların ve zeka birikiminin devamı niteliğindedir.
Bu büyük kurumların birikimleri, aklı, hafızası artık özel sektör şirketleri tarafından devam ettiriliyor. Ta Özal döneminde başlayan ve 2002’den itibaren de hız kazanarak devam eden özelleştirme furyası her alanı olduğu gibi savunma sanayii alanını da ele geçirmiş durumda. Bu şekilde savunma sanayi el değiştirmiş, bu alanda adeta bir hafıza transferi yaşanmıştır. Söz konusu özel şirketlere, devlet olanakları sonuna kadar açılmış, yukarıda ismi geçen köklü Cumhuriyet kurumları baskılanarak kenarda durmaya mecbur bırakılmıştır.
“Damat politikaları” elbette yeni bir fenomen. Ancak, bir İHA’nın, yurtdışından (Çin’den, Kore’den, Tayvan’dan, Kanada’dan, ABD’den, Almanya’dan, Ukrayna’dan) getirilen parçalarla toplanması -ki bu, biraz “global köyde alışveriş yapmak” gibi düşünülebilir- Türkiye'nin asıl savunma sanayi mirasını gölgelememeli. Bu köklü Cumhuriyet kurumları sayesinde, onların mirasının taşınmasıyla, bugün dünyanın bahsettiği bu araçlar uçabilmektedir.
Ayrıca yerli üreticilerin, teknoloji şirketlerinin makine sanayiindeki faaliyetleri ve birikimleri bugünkü İHA’ların, SİHA’ların üretiminde önemli bir rol oynamaktadır. Yani yerli üreticilerimizin emeği de bu süreçte büyük bir değer taşımaktadır, bu noktayı da atlamamak gerekir.
Sorulması gereken esas soru şudur: Bu toplanan parçalar, Türkiye Cumhuriyeti'nin zengin savunma sanayi bilgi ve tecrübesi olmadan, ülkenin en köklü üniversitelerinden, araştırma enstitülerinden dünden bugüne yetişen donanımlı insanlar, en saygın kurumlarda yıllarca emek vermiş insan birikimi olmadan göğe yükselebilir miydi?
Gerçek şu ki, bugün İbrahim Reisi’nin helikopterinin yerini bulan, yalnızca bir İHA değil, yıllar boyunca biriken ve katman katman üzerine inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti'nin aklıdır. İktidarlar geçici, politikalar değişebilir. Ancak asırlık bilgi birikimi, her yeni “gökyüzü fethi”nde bizlere rehberlik etmeye devam eder.
Bu bilgi, sadece montaj yapılacak bir kit değildir; bir ulusun tarihine, emeğine ve zekasına yayılan bir örgüdür ve bu örgü asla göz ardı edilemez.
İran’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne…
İran’a dönersek… Orada durum hayli karmaşık.
Reisi’nin helikopterinin düşüşü, sadece fiziksel değil, metaforik bir çöküşü de temsil ediyor.
İslam Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana geçen süre zarfında, Pers ve Sasani uygarlıklarının binlerce yıllık mirasının, şah dönemiyle sağlanan nispi modernite ve dünya ile entegrasyonun yerini, radikal ideolojiler ve içe kapanış aldı. 1979 Devrimi’yle birlikte şah devrildiğinde, bu, geniş bir koalisyonun ortak hareketiyle gerçekleşmişti. Ancak devrimin zaferi sonrasında, mollalar hızla iktidarı ele geçirdi ve ülkenin düşünen beyinlerini, liberalleri, sosyalistleri ve çağdaş insanları sistemli bir şekilde öldürdüler. Rejim muhalifleri için idam sehpaları kurdular. Bu insanları asarak ve katlederek tasfiye ettiler. Sürecin rejimi sağlamlaştırmasını umdular fakat aslında bu, İran'ın kültürel ve entelektüel dokusunu derinden yaralamak dışında bir işe yaramıyordu.
Bu politikalar, Reisi gibi figürlerin öne çıkmasına zemin hazırlarken, aynı zamanda ülkenin global arenada izole bir konuma sürüklenmesine neden oldu.
Devrimin ardından, liderler kadim uygarlığın mirasını yıkarak, kendi ideolojik yapılarını inşa etmeye çalıştılar; bu süreçte milyonlarca insan hayatını kaybetti. Reisi ve onun nesli, devrim sırasında genç, radikal militanlardı. Reisi, İran-İslam Cumhuriyeti'nin savcılarından biri olarak, devrimle ilişkilendirilen katliamlarda önemli bir rol oynadı ve “Katliam Ayetullahı" lakabıyla tanındı.
Ölüm bütün taksiratları affediyor gibi görünse de eli kanlı bir geçmişi olan Reisi'nin liderliği altında, ülkenin kan ve gözyaşına boğulduğu bir gerçek.
İran devleti şu an varla yok arasında… 50 yıllık bir helikopterle cumhurbaşkanını uçuran, hastalarını tedavi edemeyen ve çağdaş dünyadan uzak bir hâlde.
Atom bombası geliştirerek kendini daha da tecrit etti. Atom bombası kartını kullanarak dünyayı tehdit etse de, aslında kendi içine kapandı, izolasyonunu derinleştirdi ve kendi sonunu hazırladı. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki etkisini kaybetmesine ve modern dünya ile bağlarının zayıflamasına yol açtı.
İran, vekalet savaşları stratejisiyle, Hizbullah ve Hamas gibi örgütleri finanse ederek İsrail'e karşı savaşmaya devam etti. Ancak modern savaş kabiliyetleri kısıtlı olduğundan, bu örgütlerle gerilla tarzı, çete tarzı savaşlara yöneldi. İran'ın bu stratejisi, zamanla etkisini yitirdi; çünkü bölgedeki örgütler artık İran'ın direktiflerine eskisi kadar itibar etmiyor.
İsrail ve ABD'nin bölgedeki faaliyetleri karşısında İran, etkili bir karşılık veremez hâle geldi. İddialara göre, Reisi'nin İsrail'i bombalatma kararı almasının ardından İsrail, bu olayın intikamını almak istemiş olabilir. Geçen hafta Amman’da yapılan toplantılarda bu durumun masaya yatırıldığı ancak İsrail’in ikna edilemediği de konuşuluyordu…
İsrail'in misilleme yapacağı ve bunun sonuçlarının ağır olacağı söylentileriyle birlikte, İran'ın sözde askeri tepkisi, sadece İsrail'deki birkaç noktaya sembolik bombalar atmakla sınırlı kalışı, aslında bölgedeki güç dengeleriyle ilgili önemli ipuçları veriyordu.
Bu derin ve karmaşık diplomasi, Reisi'nin ölümüne dair komplo teorilerini ayyuka çıkartıyor. Zaten şeffaflıktan uzak, demokrasinin olmadığı ve her şeyin baskıyla yönetildiği bir ülkede böyle olması çok normal değil mi? Zira vatandaşların gerçeklerle ilgili net bilgilere erişimleri sınırlı ve yönetimle ilgili güven yerlerde sürünüyor. Bu durum, her türlü resmi açıklamayı sorgulanır hale getiriyor ve gerek ülke halkı arasında gerekse dünya gündeminde şüphe ve alternatif teori üretimini körüklüyor.
Reisi'nin ölümü, rejimin daha da sertleşmesine ve halk üzerindeki baskının, zulmün artmasına yol açabilir. Rejim, şiddetini artırarak düzenini sürdürebilecek bir gerekçe bulmuş olabilir. Bu durum, mollalar ve Ayetullahlar için iyi bir fırsat olabilir; belki de kendi elleriyle bu durumu yaratmışlardır…
Öte yandan, İsrail veya Amerika'nın bu olayın perde arkasındaki failler olabileceği ihtimali de orada duruyor. Belki de tüm bu olanlar, ABD'nin bölgede bir rejim değişikliği için müdahale etmesine yol açacak.
Veya bu helikopter kazasının iç iktidar hesaplaşmalarının bir neticesi de olabileceği söyleniyor.
Ya da belki de gerçekten bu ilkel, yarım asırlık helikopter sis duvarına çarparak doğal bir şekilde çakıldı.
Senaryolar çok; ancak şu muhtemel bir gerçek ki; Reisi’nin ölümünün üstündeki sis perdesi hiçbir zaman tam olarak kalkmayacak. İran’daki resmi otoriteler helikopterin doğal sebeplerle düştüğünü söyleyecek olsa bile…
Reisi’nin son dönemlerde komşularıyla, özellikle Transkafkasya ve Zengezur koridorunun açılması gibi ortak çıkarlar için Türkiye ile ve yine Azerbaycan’la iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini görüyor. İsrail ise İran’ın, Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerini geliştirmesini istemiyor. Hatta Hindistan’ın İran’ı Azerbaycan’a gitmemesi, ilişkilerini ilerletmemesi için tehditte bulunduğu belirtiliyor. Reisi buna rağmen İran-Azerbaycan sınırına, Aras Nehri üzerindeki baraj açılışına gidiyor.
Ağırlıklı olarak suikast olasılığı üzerinde duruluyor. Reisi’nin kendi helikopterinin arızalı oluşu… Adeta bilerek bu çok eski helikoptere yönlendirilmesi… Bunun adeta kendisine dikte edilmesi… Bu durum akıllara Eşref Bitlis suikastini getiriyor…
Ne hikmetse sadece Reisi'nin helikopteri dağa çarpıyor, öndeki ve arkadaki helikoptere bir şey olmuyor. Helikopterin düştüğü yerin yerleşim yerine yarım saatlik mesafede olması, ancak yardımın saatler sonra ulaşabilmesi de düşündürücü. Ayrıca kazanın ardından hükümet, kaza bölgesine hiçbir sivilin yaklaşmaması gerektiği yönünde genelge yayınlıyor. Bu hamle, olay yerinin temizlenmesine ve düzeltilmesine yönelik bir operasyon gibi yorumlanıyor.
İran'da şeffaflıktan uzak, hukuk tanımayan bir devlet yapısı olduğu ve Ayetullahların ülke yönetimindeki karar gücünün çok daha baskın hale geleceği, hatta Ayetullah’ın oğlunun cumhurbaşkanı yapılacağı gibi söylentiler dolaşıyor.
Sonuç olarak İran ve sınırında yer aldığımız coğrafya, gerçekten çok kaotik bir durumda. Akıl ve bilim eksikliğinde, Ortadoğu'da taşlar bir kez daha yerinden oynayabilir ve haritalar yeniden çizilebilir.
Peki Türkiye?
Türkiye, Atatürk'ün yarattığı miras sayesinde, benzer bir kaderden sıyrılmayı başarıyor.
Bugün dahi, Mustafa Kemal Atatürk'ün devletçilik, bağımsızlık ve çağdaşlaşma ilkeleri, Türkiye'yi bölgesel çatışmaların bataklığından uzak tutuyor.
O, sadece bir cumhurbaşkanı değil, bir kurtarıcı, modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu! 1920'lerde, yokluktan bir modern devlet kurarak, çağdaş ulusun temellerini atan ulu önder!
Fark burada yatıyor: Atatürk sadece bir lider değil, bizim coğrafyamız için bir şanstır. O'nun vizyonu sayesinde, Türkiye Cumhuriyeti bugün İran, Suudi Arabistan gibi ülkeler tarafından bile model olarak kabul ediliyor. Bu zor coğrafyada herkes, Atatürk'ün kurduğu ilkelere ve sağlam temellere sarılıyor.
Fakat Google öyle demiyor!
Google'ın bu büyük lideri "eski bir cumhurbaşkanı" olarak etiketlemesi, sadece bir hatadan öte, bir tarih bilinci eksikliğini yansıtıyor. Atatürk’ün benzersiz değerini küçümseyici bir tavır ortaya koyuyor.
Atatürk ve yol arkadaşlarına duyduğumuz minnettarlık sarsılmazken, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı gibi özel günlerde başlatılan kampanyalarla, halk Google'a düzeltme yapması için geri bildirimde bulunmaya davet ediliyor.
Ancak bu tür düzeltmelerin asıl devlet tarafından yapılması gerektiği unutulmamalıdır. Sivil inisiyatiflerin ayağa kalkması elbette değerli; fakat Cumhuriyetimizin varisleri, devleti yönetenlerin de bu konuda çok daha aktif rol alması beklenir. "Ey Google!" çağrısı, yalnızca vatandaşlardan gelmemeli, ulu önderimiz adına devlet düzeyinde de güçlü bir şekilde yapılmalıdır. Bu, sadece bir hatayı düzeltmekten öte, tarih bilincimizi ve milli onurumuzu koruma sorumluluğumuzun bir gereğidir. Devlet mekanizmaları bu konuda sessiz kalamaz, kalmamalıdır.
Çünkü Atatürk, bu toprakların yalnız geçmişi değil, geleceği adına da ışık tutan bir kılavuzdur.
Her ne kadar bugünkü idareciler, Cumhuriyet'in kazanımlarını küçümseyerek başka, şahsi tarihlerini yazmaya çalışsa da, Atatürk'ün kurduğu temeller üzerinde yükselen Türkiye, özgün devlet yapısı ve laik, demokratik ilkeler sayesinde ayakta kalmayı sürdürüyor.
Ey Google, büyük dikkatle seçilmesi gereken kelimelerin, ismi, tarihin altın sayfalarına kazınmış büyük adamları küçük düşürebilecek bu türden sıradan etiketlere indirgenmesine izin vermek, nasıl bir cürettir?
Bu cüret, belki de Atatürk'ü anma günlerinin eskisi gibi coşkuyla kutlanmasını gölgeleyen, tarihi figürlerin mirasını, (tıpkı Cumhuriyet’in diğer bütün birikimlerinin, en kıymetli meslek ve mevkilerinin, hatta ahlakın değersizleştirilmesi gibi) sönükleştirmeye ve değersizleştirmeye yönelik ince politik manevralardan ileri gelmektedir. Günümüz idarecilerinin, dünyada bir eşi daha olmayan bir liderin mirasını yeterince vurgulama konusunda sergiledikleri isteksizlik, aslında daha büyük bir karanlık resmin parçasıdır.
Geçen Pazar günü bir kez daha üzülerek şahit olduğumuz üzere; 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, artık eskisi gibi resmi bir bayram olarak değil, sadece resmi bir tatil günü olarak kutlanıyor. Oysa ki bir zamanlar, günler öncesinden başlayan coşkuyla hazırlanırdık 19 Mayıs’a. Spor müsabakaları, atletizm yarışmaları, şenlikler bir yandan, devletin resmi törenleri diğer yandan… Bütün ülke bir bayram havasına bürünürdü. Her köşede bir bayram coşkusu, her yüzde bir gülümseme olurdu. Bugün halkın büyük çoğunluğu, insanımız, hala aynı coşkuyu hissetse de devlet nezdinde eski samimiyet ve içten katılım söz konusu değil. Devletin üzerine düşen görevi yerine getirmediği hissediliyor. O eski ruhun, samimiyetin, o içten katılımın yerinde artık yeller esiyor; başka pek çok şeyin olduğu gibi…
Bilginin ve bilincin saniyeler içinde dünyanın bir ucundan diğerine aktığı bu çağda, unutmamak gerekir ki Atatürk sadece Türkiye'nin değil, tüm insanlığın umudu ve fırsatıdır. Onun evrensel değerleri, zamanın kıvrımlarında kaybolup gitmeye mahkum değildir; bu değerler, hafızalarımızın en derin köşelerinde saklı kalmamalı, her daim göğsümüzü kabartacak şekilde yüceltilmeli ve yaşatılmalıdır. Tarih ötesi bir ışık gibi yolumuzu aydınlatmalıdır. Geçici politik çekişmelerin gölgesine girmemeli, her daim güçlü ve net bir sesle dile getirilmelidir.
Unutmayalım ki, büyük adamların düşünce ve idealleri zamanın ötesine geçer. Atatürk’ün mirası, dün olduğu gibi bugün de, yarın da insanlık için bir rehber, bir ilham kaynağı olmaya devam edecektir.
Sadık ÇELİK
[email protected]
İnsanı kötü yapan şey içinde bulundukları hikayenin iyiye hizmet ettiği inancıdır. O hikaye sizee diyor ki öldüreceksin öldürüyorsun dünyada din kardeşi yoldaşlık gibi ideolojik kutuplaşmaların kötülükten başka bir şey üretmesi mümkün değildir. Tüm insanlar birbirinin kardeşidir. İnsanlık Barışın inşa edildiğini uğrunda savaşılmayacağını öğrenmeden ilkel olmaktan çıkıp kendini tamamlayamaz. Hangi ülke olursa olsun ister İran ister Türkiye ister Amerika içinde yaşadığı çağda bir paradoksla karşı karşıyadır. İletişim kanallarından adeta sağanak bir yağmur gibi yağan bilgi hiçbir yüzyılda bu kadarı görülmemişti. Kendi varlığımıza dair bu kadar büyük bir içsel belirsizlik yaşamamıştık. Nesnel hakikat arttıkca içsel net ligimizde o kadar azalmakta. Teknolojide ileriye doğru atılan her adım yok oluşa doğru bizi ittiğini deneyimli yoruz. Ulus devlet ve mutluluk adına çıkılan av yakalandığında anlamını kaybetmiş tüm av zamanlarının sonu gelmiş olabilir. İnsanın emniyette olmaya ve hayatta kalmaktan aldığı tatmin duygusuna affettiği önemi fazla abartıyoruz sözün öz'ü malesef insan henüz daha kendini tanıyamamıştır. sevgilerimle
A'dan Z'ye her konuda bilgili oluşunuz takdire şayan, haddimiz olmasa da.. Reisinin ölümü aklıma Muhsin Yazıcıoğlu'nu getirdi. Vaktini dolduranların ortadan kaldırılması projesi mi acaba bu ölümler.. Büyük oyunlar, projeler.. Bilgili kişilerin kaleme aldığı yazılardan öğreneceğimiz daha çok şey var. Bir diğer konu Mustafa Kemal ATATÜRK hususundaki inceliğiniz çok güzel, bir TC vatandaşı olarak çok teşekkür ederim. Fakat halkın Google'a düzeltme yapma konusundaki ısrarlarına karşılık ATATÜRK'e hitap edilirken GAZİ MUSTAFA dendiği için önce kendi halkımızın Mustafa Kemal ATATÜRK'e saygı duymayı öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum. kaleminize sağlık, bir sonraki yazınızda yorumlaşmak dileğiyle..
Her bir paragrafta başka bir soruna parantez açmışsınız görmezden gelenlerden olmadığınız için öncelikle çok teşekkür ediyorum. Atatürk hakkında verdiğiniz bilgilerin çoğunu bilmeyen o kadar insan var ki çok büyük bir mirastı ve çok büyük miras bıraktı bizlere teşekkürler unutturmadığınız ve her fırsatta kendini bilmezlerin yüzüne tokat gibi vurduğunuz için tebrikler Sadık Başkan
Yazdığım yorum yayınlanmamış.Lütfen gerekli duyarlılığı gösterip yayınlayınız...
Yine harika bir tahlil ve sentez yapmışsın Sadık. Kutlarım. Iran'daki kaza ile ilgili çok konuşulacak şey var. Ama, bizzat tanıştığım parçalanmış aile fertlerinden dinlediklerim tam bir trajedi. Geçen gün, idam edilirken küçük kızına gülerek el sallayan baba bunun örneklerinden biri. Rejim değiştikten sonra onbinlerce insani idam ettiren, bir o kadarının da kaçarak, aileleriyle ancak yurtdışında biraraya gelmelerinin sorumlusu bu canidir. Insan yaşamını bu despot rejimin sürekliliği adına yok sayan bu zihniyetin ve baş uygulayicısınin muhtemelen çok sayıda düşmanı vardı. Fırsat bulunca da bu suikastı gerçekleştirmiş olmaları, tarihin tanık olduğu, zorbaların katledilmesinden pek farkı yok. Unutulmamalıdır ki, rejimin liderleri Turkiye'ye geldiklerinde hiç bir zaman Anitkabir'i ziyaret etmemişlerdir. Bu da Ataturk'e ne kadar karşı olduklarının göstergesidir. Ulu önderimize gösterilmeyen saygıyı, bir günlük yas ilan ederek kendilerine sunmuş olduk... Atatürk Cumhuriyetimizi kurduktan sonra ürettiğimiz uçaklarımızı Avrupa ülkelerine ihraç etme başarısını yaşatan bu zihniyete minnet ve şükran borçluyuz. Çağdaş uygarlık yolundan ilerleyerek Büyük önderimizin bize armağan ettiği ilkeler ile yolumuza devam etmeliyiz.
TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE İÇİN TEK YOL DEVRİM.
Gerçeklere açiklamişsin abi,illerina sağlik!
İran ın kagitdan kaplan olduğu.Bir ruhban sınıfının ülkeyi ne hale getirdiğini gördük.Herkesde olayın farkında .Bu kanserli doku metastas yapmış.Bir ülkeyi yok ediyor.Ataturk bunları çok önceden gördüğü için ilke ve inkılapları ortaya koydu.Cumhuriyetin pusulasının bunlar olması gerektiğini aksi takdirde Osmanlı'nın batışının bir tekrarının yeni Cumhuriyetini tehdit edeceğini biliyordu.O yüzden zemini tabiri caizse sağlam atmaya çalıştı.Ama malesef ömrü yeteri kadar sağlam atmaya elvermedi.Bugün bizdede dinden beslenen bir zümre cumhuriyetin damarlarına nüfuz etmiş.Adeta bir virüs gibi Cumhuriyeti hasta ediyor.Cumhuriyetin kurduğu yapının üzerine oturmuş aynı bir sülük gibi kanını emiyor.Halk çaresiz ama parası olan % 10 Luk zümre bu düzenden gayet memnun.Tek yol yeniden set up yapmak ama.Bunu yeni anayasa adı altında bu zümre yaparsa ;bir İranlı turistin dediği gibi bizde sizin gibiydik.İran böyle olmaz diyorduk.Ama bugün halimizi görüyorsunuz.Sakın ha gaflete kapilmayin röpertajini unutamıyorum.Bizde hakim bir soygun çetesi var ama sözde dini gruplar ,tarikatlar... İran daki gibi aynı çatı altında toplanmışlar.Tarikatlar arasında devleti ele geçirme yarışı var.Bir gün bir tarikat hepsinden baskın çıkıp devleti ele geçirir miyim sevdası var.Bakiniz feto .Ama osde bunların hepsi emperyalist guçlerin maşası...
Her nekadar silmeye çalıssanız da küçümseseniz de izlerini silmek isteseniz de kötü bir haberim var daha da büyüyerek yüceliyor içimizde sevelerinin sevmeyenleri de olabilir evet evet onşaron gözünde bile; kusudurun istediğiniz kadar çırpının ama tarihi gerçekleri asla değiştiremezsiniz ve tarih gerçeği yazar hangi amaca yönelik olduğu belli kıçınızdan uydurduğunuzu değil. Reisisi miymiş neymiş bilmem tek reis tanırım Google a da hatırlatmak lazım ; Mustafa Kemal Atatürk.
%70’i ithal olan ürünleri Türkiye’de montajjlayarak yerli ve milli diyerek insanlara yutturuyorlar. Devlet kuruluşları olan Aselsan Havelsan gibi şirketleri safdışı bırakarak kendi damadına işleri vererek çıkar saglıyorlar. Atatürk zamanında uçak üreten bir ülkeydik. Devletin bütün kaynağını bir şirkete aktarıp yağmalamaktan başka bişey değil
Google'ın kime hizmet ettiği belli Atatürk'ü dahi eski devlet adamı diye göstermiş başka ne beklenirdi. Ayrıca İran Cumhurbaşkanı hiç Tasvip etmediğim bir adamdı eğitimsiz cahil Zalim kesin suikaste kurban gitmiştir bir sürü düşmanı vardır. Dünya için kayıp olmamış. Bu yazıyı yazanın ellerine sağlık Harika bir yazı teşekkürler
İran 1979dan beri kendi halkına, zulmü, işkenceyi, zorbalığı, açlığı ve sefaleti reva gören tarihi geçmiş anlayışın son kalıntısıdır. Şimdi kazada ölen reisi sacının ucu gözüktü diye astırdığı kadınların, kızların, Allah'ın neyle gelirsen gel kul hakkıyla gelme affetmem ayeti okuduğu kuranda gün gibi acık değilmiydi. Kafası matematiğe en çok çalışan millet olduğu söyleniyor, gel gelelim yönetim bilimi istemiyor, halka geri kalmışlığı cennetten vaatlerle mükafat olarak sunuyor. Burada irana bakıp türkiyeyi övmicem çünkü Atatürk aydınlanmayı başlattı evet zehire karşı panzehirimizi receteler halinde madde madde sundu. Peki aradan gecen seksen altı yılda bizler neyi başarmışız sorarım sizlere. Beyaz zambaklar ülkesinde okutulmasında fayda var deyip askeri okullara yolladığı fillandiyanın nasıl kalkındığını anlatan kitabı ya okumadılar yada hiç anlamadılar. Tıpkı bizlerin bir kesimin ilah yaptığı bir kesimin düşman gibi baktığı gogılın sıradanlaştırdığı büyük lideri anlayamadığımız gibi...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyet'in ilk yıllarında yapımını sağladığı ilk uçağımızdan bu yana yaşanan gelişmelerin ardından yaptığımız İHA'lar dan bir tanesini İran'ın istemesi üzerine oraya yolladık Reisi'nin düşen helikopterini bulmak için. Bizim iha'mız helikopteri buldu ama bugün İran hayır onu biz bulduk diyor. Ama gerçek bu. O İran ki hiçbir Türkiye ziyaretinde Atatürk'ümüzün Anıtkabir'ini ziyaret etmemiştir . İki ülkeyi karşılaştırdığımızda Atatürk'ümüzün Cumhuriyet ilkesi kesinlikle İran'la kıyaslanamaz... .
Büyük Atatürk'ün bizler verdiği Cumhuriyetin sağladığı kazanımlardan olan cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda yapılan uçağımızdan yıllar sonraki iha ve siha'larımız dünyaya örnek olmaktadır. Bu iha'mız gidip Reisi'nin düşen helikopterini bulmuştur. Gerçi şimdi İran bizim ihamızın bulduğunu reddediyor ama gerçek bu. Şimdi benim anlayamadığım neden bir günlük yas ilan ettik. Benzer durumlarda mesela Güneydoğu Anadolu depreminde onlar Yas ilan etti mi?
Saygı değer Sadık bey her kalemi elinize aldığınızda gündemi sarsacak aydınlatıcı yazılarla okurlarınızın karşısına çıkıyorsunuz ve biz okuyucular da Sizin yazılarınızı okumaktan zevk aliyoruz 1926 Kayseri uçak fabrikasını kuran Mustafa Kemal Atatürk 1936 yılında uçuşa sunduğu on uçaktan birini İran Şahına hediye ediyor O günün koşullarına göre çok güzel yatırımlar yaparken çoklu partili sistemden sonra Menderes hükümeti ile başlayan gerileme ülkenin bu günlere gelmesinde rollu olmuştur şimdi Damat ülkenin uçak üretiminde baş rol oyuncusu olarak gündemde duruyor damada bütün desteği veren AKP genel başkanı Reisinin cenazesinin bizim gece görüşlü siyahlar tarafından bulunmasın ödülünü Ülkede yas ilan ederek İran'a olan bağlılığını gösterdi oysa bu ülkenin toprakları için canını veren şehitlerimiz için veya yüz bin deprem ölen ler için ülkede yas ilan edilmedi eğer bir yas ilan ediliyorsa Türkiye Cumhuriyetin bağımsızlığı için mücadele hayatını verenler için yaş ilan edilmesi gerekiyor
Merhabalar Sadık Bey, Bu ve bundan önceki yazılarınız için öncelikle çok teşekkür ederim. Konulara farklı bakış açıları sunuyor ve görmediğimiz tarafları da irdelememize de vesile oluyorsunuz. Bu yazınızla ilgili olarak söyleyeceklerim ve soracaklarım var. Önce sondan başlayalım. • Google, Atatürkümüz için ne derse. desin. Onun kıymetini biz biliriz. Oraya bu yazıyı koyanlara Türkiye’nin dünya küresi üzerindeki yerini sorsan, bir çoğu bilemez. O yüzden “bunu dert etmeye gerek yok” derim. Biz, bilimi de yanımıza alıp, Atatürkümüz’ün çizdiği milli yolda devam edelim. • Hamaney hayat mı? Bu kesin olarak biliyor muyuz? • Adı İslam Cumhuriyeti olan bir ülkenin cumhurbaşkanı ölünce, neden halkının yarısı bayram kutlaması yapar? • Sözde İslamcı geçinen mollalar, aslında Müslüman mı, Yahudi mi? • Yıllardır ambargo altında yaşayan İran’daki halk maddi ve sosyal olarak sıkıntıdayken, mollaların hayatları nasıl? • Ambargo koydukları İran’dan, en çok ucuz petrolü (dolaylı yollardan alan) kimlerdir? Aslında ne bir islam devleti, ne siyonizmle savaş, ne de mollalık var. Yahudilerin güdümündeki mollalar, 45 senedir bir ülkeyi sülük gibi emiyor. Emperyaller de çeşitli bahanelerle Ortadoğu’nun istikrarsızlığının devamlılığını sağlayarak, bir taraftan ucuz petrol alıyor, ülkemiz de dahil olmak üzere istikrarsızlık yüzünden başını kaldırıp kendini geliştiremeyen ülkelere başta teknoloji ürünleri ve silah olmak üzere her türlü malı satarak zenginliklerine zenginlik katıyorlar.
Ağzına sağlık Sadık abi güçlü ülke olmak söz söyleyebilmek bağımsız olmaktan geçiyor milli savunma çok önemli bir konu özelleştirmek yerine devlet tarafından yapılsa daha iyi olur ama hiç yapamamaktansa böyle yapılmasıda güzel.İran büyük ve köklü bir devlet ama Cumhurbaşkanı eski bir helikoptere biniyor ve bindiği helikopter Amerikan malı daha öncede Muhsin Yazıcı’nın bindiği aynı marka helikopter düşmüştü.İsrail’le terst düştüğü şu zamanlarda suikast olma olasılığı yüksek ama sizinde dediğiniz gibi türlü ihtimaller var gündemdeki konulara güzel değiniyorsunuz kalemine sağlık Sadık abi
Kaleminize sağlık Sadık bey
Bu değerli yazınız için teşekkür ederiz. Kaleminize sağlık Sadık Bey.
Atamız ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyetimiz sayesinde okumuş , çalışan ve üreten bir Türk kadını olarak her gün var oluyorum ve Orta doğudaki hem cinslerimin sahip olmak için bugün mücadele ettikleri haklara sahibim ...Çevremizdeki ülkelerdeki insanların kaderini yaşamıyorsak bu Atamızın yüksek öngörüleri ve devlet aklı ile olmuştur. Sizin de dediğiniz gibi ATATÜRK gibi bir liderimizin olması şansımızdır. Atatürk’ün mirası, dün olduğu gibi bugün de, yarın da insanlık için bir rehber, bir ilham kaynağı olmaya devam edecektir. Google nın yaptığı hatadan bir an önce dönmesini bekliyoruz....
Helikopter kazasının suikast veya teknik bir hata her ne sebeble olursa olsun ölen insan bu gezegenin havasını boşa kirleten geriligin yobazlıgın nirvanalarında dolaşan biri ise önemi yoktur. İran halkı var oluşu itibarı ile T.C ini var eden yüce kurtarıcımız gibi bir kurtarıcıya hiç sahip olamadıkları için kaderlerine hep yenik düştüler. Şah döneminde modernleşmeye kucak açmış olsalarda daha ötesini halk kafa yapısı olarak yakalayamamış ve bir sürü çıkmazla karşıkarşıya kalmıştır. Kadının varlıgının değerinin farkında olmayan bir ülke ne olabilirki? Ben ülkemizi her türlü boran ve fırtınada gücünü kendisini imkansızlıklarla var eden yüce Atasından alan bir şekilde ülkeyi yönetme sıfatıyla gelmiş nice beceriksiz iktidarlara rağmen devrilmeyen bir yelkenliye benzetiyorum. Paradiğması farklı Cumhuriyet gibi bir mirası kucaklayan kucaklamayan iktidarlar gelip geçecektir. İnanıyorum küllerimizden hep yeniden doğacagız. Korkusuz, yalakasız, dürüst kalem gücünüze hayranım. Bu harkülade evreni, sanatsal canlılığı dolayısıyla yaradanın kusursuz varlığının gerçek farkındalığında olan kişiler bu ülkenin sahibidirler sizin gibi Sadık bey ömrünüz çok olsun sizin gibiler çogalsın dilerim.
Bir kadın olarak ülkemizde bu kadar özgür ve rahat olmamız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk sayesinde. Onun yarattığı bu miras paha biçilemez. Sizin de değindiğiniz bu önemli ve güncel konuyu derinlemesine ele aldığınız için objektif görüşlerinizi bizlerle paylaştığınız için teşekkür ediyorum.
Bir kadın olarak ülkemizde bu kadar özgür ve rahat olmamız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk sayesinde. Onun yarattığı bu miras paha biçilemez. Sizin de değindiğiniz bu önemli ve güncel konuyu derinlemesine ele aldığınız için objektif görüşlerinizi bizlerle paylaştığınız için teşekkür ediyorum.
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkemize kattığı özgürlük, eşitlik, bilimsel ve kültürel değerler ve en önemlisi cumhuriyet ilelebet payidar olacaktır.
Tam olarak bu gibi sebeplerden dolayı ülkemizin dışarıya bağımlılığından kurtulması lazım. Yoksa bizlerde daha çok doğal sebeplerden! yaşanan olaylar olur…
Atatürk her zaman bizim kırmızı çizgimiz ve öyle de olmaya devam edecek. Çocuklarımızı Atatürk sevgisi ile büyütüyoruz. Ama dediğiniz gibi 19 Mayıs olsun diğer bayramlar olsun eski coşkuyla kutlanmıyor. Bu da devletin asli görevi olmalı, insanlara bu coşkuyu eskisi tadıyla yaşatmalı. İran cumhurbaşkanı İrandaki kadınların çok ahını almış bence ...
Ne kadar enteresan ve trajik olaylar yaşıyor Dünya Savaş Ekonomik Kriz Göçmenlerin yaşadığı süreç Enteresan Ölümler ve bu ölümlerin neden se öncesinde son 3 ay öncesinde ki görüşülen diğer Devlet Başkanları..... Süreç ABD veya İsrail in üzerine yıkılmaya çalışılıyor fakat perdenin arkasında görünmeyen Devler Tüm iticiliği ile Tepişiyor Sanki Tufan Yeri Dünya ve bu Tufan da Bir Musa bekleniyor Tüm sistemler denenmiş, Tüm mevcut sistemler de Yaşayan Dünya Halk larının üstünde sonuçsuz kalmış Artık Yeni bir şeyler bulmak yenilikçi olmak ve Dünya ya MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ün sistemi oturmak zorunda olduğunu bilmelerine rağmen hâlâ ATAM a saygısızlık yapan Google a yalnızca şu sözü Hatırlatmak İsterim YURTTA BARIŞ DÜNYA DA BARIŞ Sevgilerimle Hakan YILDIZ
İranın cumhurbaşkanına,saglam yeni bir helikopter alacak parası ve cevresi yokmuş.
Turkiye savunma sanayisi cok eskiye dayanmaktadir. Bu mirasi cumhuriyet sayesinde kazandik. islam cumhuriyetinin yada baskanlik sisteminin ne kadar zararli bir hal alabildigi, cıkmazdan kurtulmanın en kolay yolu demokratikleşme seviyesine ulaşmaktan geçtiğini anlatan değerli bir yazı olmuş
SADIK BEY öncelikle cok geçmiş olsun yine bizi şaşırtmayıp okadar anlayacıgımız güzellikte kaleme alıp yorumlamışsınızki bizlerede elinize kaleminize saglık demek düşüyor