Can Baydarol

Can Baydarol


İrrasyonel

İrrasyonel

Sizleri bilmem ama Sayın Mehmet Şimşek Hazine ve Maliye Bakanı olarak atandığında, hele ekonominin artık rasyonel politikalarla yönetileceği mesajı verdiğinde, geleceğe yönelik biraz da olsa umutlanmıştım. Öyle ya, NAS suresinden yola çıkarak, “ekonomide kesinlikle ne yapılmamalı!” başlıklı ekonomi kitabının yazarlarının döneminin sonunun geldiğine, aklın tekrar galebe çalacağına yönelik bir umut ortaya çıkmıştı.

Doğal olarak o günleri anlamaya ve anlatmaya çalışırken, Sayın Şimşek’in bütün iyi niyetine ve gücüne rağmen, “topal ördek” görüntüsüne de işaret etmek zarureti hasıl olmuştu. Ekonomide rasyonellik sadece para politikları ile sınırlı olsaydı, rasyonel bir merkez Bankası yönetimi yetebilirdi. Ancak daha başlangıçta Gaye hanımın yetersizliği algısı ile çizilen görüntü, sanki biraz daha vakit kazanabilmek için günah keçisi yaratma arayışı gibiydi.

Değer verdiğim bütün ekonomistlerin ortak görüşü, “para politikaları yetmez, maliye politikalarının da eş zamanlı olarak devreye sokulması gerekir” doğrultusundaydı. Biraz daha ileri gidildiğinde ise, sihirli ve gerçekleştirilmesi mevcut koşullarda imkansız gibi gözüken “yapısal reformların” ekonominin bekası için elzem olduğuydu.

Bu bağlamda kaçınılmaz olarak AB’ye tam üye olma arzusunda olan ülkeler için ortaya konan 1993 Kopenhag kriterlerini bir an için olsun hatırladık. Unutanlar için siyasi nitelik gösterenleri bir kez daha alt alta yazalım;

  • Işleyen gerçek bir demokrasi (bizdeki demokrasi maalesef şu an için hibrid demokrasilerin en alt seviyesinde bir görünüm çizyor)
  • Hukukun üstünlüğüne saygılı devlet (hukuka saygılı değil, yanlış anlaşılmasın, kanun devleti hiç değil)
  • İnsan hakları ve azınlıklar başta olmak üzere, temel hak ve özgürlüklere saygılı müesses bir nizam

Yıllar önce AB kapısının aralanmadığı (bu noktada AB siyasetçilerinin günahlarının da kendi boynuna olduğunu vurgulamakta yarar var) anlaşılınca, Kopenhag kriterlerinin yerini Ankara kriterlerine bıraktğını anımsamakta yarar var.

Evet bu ara saptamaların ardından Sayın Şimşek’e geri dönersek.

İç politikada tanımları yapılmamış olan, daha doğru ifadesi ile yapılamaz olan normalleşme/yumuşama tartışmaları doğrultusunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulatma gücü Sayın Şimşek’in elinde mi? Simgesel hale gelen Demirtaş, Kavala, Atalay kararları hayata geçirilmeden ekonominin normal rotasına girmeyeceğini, her halde en az benim kadar Sayın Şimşek de biliyordur.

Peki Sayın Şimşek çok güçlü bir Bakan mı?

Evet, gözden çıkarıldığı an, ekonominin daha beter hale geleceği Külliye tarafından anlaşılmış vaziyette, gözden çıkarılamaz. Hayır, adları bakan da olsa, mevcut bütün bakanlar Külliye tarafından atanmış üst düzey bürokratların ötesinde bir makamı temsil etmiyorlar. Dolayısı ile Sayın Şimşek’in gücü mevcut Cumhur ittifakının siyasi bakış açısının ötesine gidemez.

Hani Avrupa’da güçlenen aşırı sağ tehlikesine dikkat çekerken, Türkiye’de yıllardır süren aşırı sağın Türkiye’yi getirdiği bu görünüm sürdürülebilr mi?

CHP’nin Özgür Özel’i genel başkanlığa taşıdığı son Kurultayın’ın ardından yazdığım bir yazıda “CHP değişirse Türkiye değişir mi? Türkiye değişirse Dünya değişir mi?” sorularını ortaya atmıştım.

CHP gerçekten değişti ve izlediği yol haritası şimdilik doğru gibi duruyor. Hani Avrupa’da ortaya çıkan aşırı sağ gelişmelerine karşı alternatif merkez sol bir model olabilir.

Peki bu görünümler altında Sayın Şimşek, rasyonel diye addettiği ekonomi politikalarından giderek kendisi de irrasyonel bir çizgiye doğru yelken açarken, “sürdürülemez bir iktidarın sonunu hazırlamıyor mu?

Yapısal reformlar (AKP istese de MHP’nin muhalefeti nedeniyle) askıya alınmışken, kimsenin inanmadığı TÜİK verileri üzerine maaşlar (emekli, memur, asgari ücret) düzenlenir ve eleştirilen maliye politikaları aşırı vergi yükleri olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının üstüne kabus gibi çökerken, ister istemez açık yetkilerii tartışmaya açık olan Şimşek’in Cumhur ittifakının sonunu hızlandırıcı bir rol oynayıp oynamadığını sorgulamamıza da yol açıyor.

“Merkez Bankası kasası dolmaya başladı ya!” mı dediniz. Dünyanın en yüksek faizini verirseniz dolar, gelenler çıkmaya başlayınca ne olacak? Kalcı yabancı yatırımlar nerede?

“Gri listeden çıktık, bu büyük başarı kime yazar?” diye mi sordunuz. O listeye bizi, kim, nasıl soktu?

Ne Sayın Şimşek’in, ne biz sade Türk vatandaşlarının işi kolay değil.

Hani enseyi karartmayalım diyeceğim ama, bu aralar pek dilim varmıyor… 

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar