Uluslararası iktisat vatandaştan alınan her 1 liralık vergi için daha fazla hizmet vermeyi taahhüt eder.
Devlet, şayet ebeveyn, vatandaş ise çocukları konumundaysa, sefaleti nereye koyacağız?
Kapitalist sistem, “Sermaye dışında her şey yalan” dese de ailenin çocuklarını belli bir yaşam standardında tutması beklentisi; devletin de ebeveynlik sorumluluğu ile vatandaştan gelen; koşulsuz, şartsız herkesin insanca yaşaması için asgari zemini oluşturması için görev çağrısı her geçen gün, daha güçlü bir şekilde seslendiriliyor!
Peki, bu mümkün müdür?
Mümkün olduğu gibi, bu yapı tesis edildiğinde, ekonomik bağımsızlığını kazanan bireyler özgürleşecek, gerçek demokratik yapı içerisinde kendilerini gerçekleyerek, şaheserler yaratacaklar.
Yani, aslında ekonomik bağımsızlık, eşittir insanlığın kurtuluşudur.
Koşulsuz, herkese sürdürülebilir maaş modelini savunan bu hareket, başta AB, Rusya ve ABD olmak üzere örgütlenmeler, tartışmalar ve pilot uygulamalarla tüm dünyanın gündeminde!
Türkiye’de, Vatandaşlık Temel Geliri Başkanı ve Basic Income Earth Network Üyesi Dr. Ali Mutlu Köylüoğlu, VTG (Vatandaşlık Temel Geliri) hareketiyle de istinasız her vatandaşa, başvurusuz, koşulsuz temel bir gelir verilmesi için, ekibiyle 7 gün, 16 saat çalıştığını anlatıyor.
O halde, ekonomik olarak mümkün ve insanlığı ileriye taşıyacak bir yapı neden oluşamıyor, diye soracaksınız.
Çünkü siyaset, yoksulluktan, açlıktan ve mağdurluktan besleniyor.
“Siyasetin karşı olduğu bir sistem gelir mi?” diyeceksiniz; en sonda söyleyeceğimi başta ifade edeyim:
“Koptu geliyor!”
KAYAYI DELEN SUYUN GÜCÜ DEĞİL, İSTİKRARIDIR!
10 yıl kadar önce, İstanbul Eminönü’nde, bir turizm projesiyle gençlerin istihdamı için yürütülen AB projesine talep olmadığını gördüm. Otel sahibi hanımefendi, Eminönü’nde, çeyiz yardımı, asker yardımı, kömür yardımı, aş yardımı v.b. gibi bir dizi isimle, belediyenin, insanlara yardım yaptığını ve yardımın tek şartının, çalışmamak, olduğunu anlatmıştı. Böylece, en az asgari ücret kadar bir geliri olacağını gören vatandaşlar, başka semtlerdeki evlerini kiraya verip, bu semte taşınmışlar.
Ve bu yapı içinde turizmcimiz, hiç kimseyi çalıştıramayınca, potansiyel gençlerle birebir görüştü. “Niye çalışmak istemiyorsunuz?” sorusuna aldığı yanıt, ekonominin hiç konuşulmayan bir yüzünü özetliyordu:
“Evet, siz hem iş öğretip, eş zamanlı asgari ücret de vereceksiniz. Ama ne kadar süreyle? Belediye ise hiçbir işte çalışmamam kaydıyla garanti para ödüyor. Üstelik süresiz!”
KÜRESELLEŞME HAREKETİ
“The Movement-Hareket” isimli bir sivil toplum örgütü Avrupa genelinde, son iki yıldır aşırı sağa ve popülist partilere yardım ediyor. 2019 Avrupa Parlamento seçimlerinde de bu partiler koltuk sayılarını önemli ölçüde arttırdı.
Trump’ın Beyaz Saray Baş Strateji Uzmanı Steve Bannon’un tabiriyle burada, “Küreselciler, elit vampirlerin kalplerine ilk kazığı çaktılar…”
Türkiye suni gündeme boğulurken, Avrupa’da ırkçılık sinsice örgütleniyor. Batı medeniyeti için en büyük tehdit olarak hangi ülkeyi gördüğü sorulduğunda Bannon’un yanıtı “Türkiye” oluyor.
YENİ HİKÂYE, DÜNYA SAVAŞI YA DA TEMEL GELİR
Küresel dünyanın gelirinin üç katı kadar borcu olduğu, yani teknik olarak, küresel dünyanın iflas ettiği bir ortamda, kapalı kapılar ardında, pandeminin de durumu düzeltemediği, yeni bir hikâyeye, bir dünya savaşına ihtiyaç olduğu konuşuluyor.
Küreselcilerin benimsemediği tek alternatif ise temel gelir sistemi!
İşte tüm bu çerçevede, “Tam bağımsız Türkiye” hatta bağımsız, özgür ve mutlu bir dünyanın, sürdürülebilir temel gelir modeliyle mümkün olduğunu düşünüyorum.
Kaynak: Tasarruflar ve vergiler.
Bu mümkün mü?
Evet, mümkün. -Emeksiz yemek adlı filmi izleminizi öneririm-
2. Dünya savaşı sonrası kıtlık günlerinde, İtalya- İsviçre sınırında köpekler ve İtalyanlar giremez, yazısı halen kayıtlardadır.
İsveç’te, Roman vatandaşların kısırlaştırılması 1995 yılına dek sürdürülmüştü.
Suriyeli mülteci baba ve çocuğa, Macaristan’da atılan o tekme de ekonomik krizin yükselttiği ırkçılık tarafından atılmıştı.
Başka bir ifadeyle, ekonomi kötüye gidince ırkçı, yabancı düşmanı damar kuvvetleniyor.
Peki ya, 2. Dünya savaşında Avusturya’dan Suriye’ye mültecilerin gittiğini biliyor muydunuz?
O günlerde, savaşın olmadığı bu coğrafyaya gelenlere, çelme takılmamıştı.
Yani, kimin, kime ne zaman muhtaç olacağı bilinmez!
“Yabancılar geldi, işimi aldı. Çocuklarımız iş bulamayacak; yabancılar sektörleri ele geçiriyorlar” gibi endişeler, tüm dünyada ırkçı hareketlere zemin oluyor.
Detroit’te çok sayıda işçi çıkarılırken, ABD’de, Meksika gibi dışarından gelenler suçlanmış, asıl suçlu otomasyon yok sayılırken, iş Başkan Trump’ın Meksikalıları engellemek için duvar örmesine kadar gitmişti.
VTG, aslında bu ekonomik problemlerden kaynaklanan basıncın düşmesini, aşırı sağcı, ırkçı yaklaşımları da sönümlendiriyor.
Tam bağımsızlık için, öncelikle vatandaşın ekonomik bağımsızlığını garanti altına alarak özgürleşmesi, bunun için de VTG (Vatandaşlık Temel Geliri) sistemine ihtiyaç var. Hatta bu sistemin dünyada eş zamanlı olarak devreye alınması, pek çok sorunu bitirecektir.
Tüm dünyada, kapitalist mantıkla ortadaki pastanın paylaşımıyla ilgili, kanlı bir kavga var.
2015’in haziran ve kasım aylarında iki seçim yaşandı. O dönem siyasette aktif olarak çalışan, Dr. Köylüoğlu, CHP’li kimliğiyle İstanbul 2. Bölge’de, ciddi araştırmalara imza atmış.
Siyasi partilerin kriminal menfaat çetesine dönüştüğünü belirten, Köylüoğlu, bu yapıda en büyük payın da belediyelerde olduğunu gözlemlemiş.
Partilerin siyasi refleks gösteremediğini hem parti içi hem partiler arası süreçte demokrasinin işlemediğini anlatıyor.
Sağlıklı bir demokrasi için Anadolu’da pek çok toplantı yapan Köylüoğlu, anahtarın sürdürülebilir ekonomik bağımsızlıkta olduğunu görerek, VTG sistemini oluşturmuş.
VTG Türkiye Başkanı Köylüoğlu, Anadolu insanının, bırakın vekillerin verdiği soru önergelerini ne parti içi tartışmaları ne adayların kimliğini ne de parti tüzükleriyle ilgilendiğini, sadece, işini aşını gözettiğini, o günlerde, saha çalışmalarında gözlemlemiş.
Vatandaş ise bu denklemde, kullanışlı elverişli olduğunda hem siyasi iktidara hem de belediyelere avuç açabiliyormuş.
Yasama erkinin peşinde olması gereken siyasi oyuncuların, yürütmeyle de iç içe olmasının tehlikelerini fark eden Dr. Köylüoğlu, “Belediye yürütmedir, yasama faaliyeti değildir. Aksi durumda, o partide, o örgütte, menfaat peşinde olanlar kendi üye olurken, rakiplerinin üye olmaması için her şeyi yapıyor. Ve partideki isimlerin belirlenmesinde başka bir savaş başlıyor” diye anlatıyor.
Dr. Köylüoğlu Sistemin işleyişini, “Belediye başkanları, partilerinden bağımsız, kamu kaynaklarıyla paralel bir örgüt kuruyor. Bu tip yapılanmalar, vatandaşın ekonomik mağduriyeti, muhtaçlığıyla başarılı oluyor. Açıkları olan, menfaate bulaşmış yapılar, bağımsız Türkiye ve halkı için alternatif üretemiyor. Vatandaşın kolu bükülebilir olduğu sürece de demokrasi yeşermiyor” sözleriyle, muhtaç ve mağdur olduğu sürece, o zeminde demokrasinin yeşermediğini anlatıyor.
“Yani, siyasiler, varlıklarını borçlu oldukları, halkın muhtaçlığının, devamı için çalışıyor. Hal böyle olunca da, VTG modeline siyasilerin tümü karşı” diyen Köylüoğlu, sistemin her şeye rağmen çığ etkisiyle geldiğini de vurguluyor.
Vatandaşları özgürleştirecek, güç unsurlarından azat edecek, tercih mekanizması kazandırıp, siyaseten kendini ifade edebilme kabiliyeti kazanacakları bir yapının, yine bazıları için ürkütücü olduğunu şöyle ifade ediyor:
“Siyasi parti ve oyuncular, VTG sisteminin içini boşaltmaya, sadece bu kelimeyi kullanarak konuyu suiistimal etmeye, bazı mevcut sosyal politikaları, sanki VTG gibi konumlandırmaya çalışıyorlar.”
Türkiye’de yine aynı isimle kurulan bazı yapılar ise, işe, “kimlere” sorusuyla ayrımcı bir bakışla yaklaşıyor.
“OKSİJEN GİBİ HER VATANDAŞIN, ŞARTSIZ ALMASI LAZIM”
Sistemin formülünü Dr. Köylüoğlu, VTG’ye kimsenin başvurmaması, belgelememesi, kimse hakkında, kimsenin, “hak ediyor” gibi bir karar vermemesi hem de bürokrasi oluşmaması, hak sahipliği müessesesinin olmaması, tümceleriyle özetlerken, “Yani, oksijen gibi her vatandaşın da alması lazım” diyor.
VTG’YE GEÇEN ÜLKELERE BİR TRAFİK BAŞLAYACAK!
Temel Gelir Savunucuları ve Temel Gelir Ağları, dünya genelinde bugüne dek, iki düzine kadar toplantı yapmış.
VTG sistemi kendini demokratik ortamda daha kolay ifade ediyor. Bu da bazı ülkelerin bu sisteme daha hızlı geçmesi anlamına geliyor.
VTG’ye geçen ve geçmeyen ülkeler olduğu sürece, onlar arasında insan trafiği, mal ve hizmet ve hammadde trafiğinin oluşması kaçınılmaz olacak.
Bu trafiklerle, diktatoryal yapıların içini boşaltması, demokrasi dışı her şeyi işlevsizleştirmesi bekleniyor.
VTG VE TÜRKİYE
Türkiye gibi ülkelerde güçler ayrılığı olduğu için, sistem her ülke ya da bölgede ayrı ayrı uygulanıyor.
Sistem, Türkiye sınırları içerisinde herkesin ekonomik bağımsızlığı ile birlikte özgürleşmesini hedefliyor.
İdeali küresel çapta eş zamanlı başlaması olsa da yine de sistemi her ülke kendi şartlarının izin verdiği hızda yürütüyor!
Türkiye olarak, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında olduğu gibi çağı yakalayan öncü çözümleri kullanmamız lazım.
Pandemiyle hızlanan teknoloji çağı, insanları alıştığı konularda işlevsiz bırakırken, VTG sistemi; çağı yakalamak için de demokrasiyi yakalamak için de öncü olacak.
Bu gerçekleşemez ise demokrasi tamamen tahrip olacak!
Evet, işte ekonomi bilince, çağı görüp geleceği ifade etmeye çalışınca; dahası gazeteci gibi yazar, haberci gibi gazeteci de olunca böyle güzel, açıklayıcı, aydınlatıcı, geliştirici ve öğretici bilgi çıkıyor. Tebrik ederim. Bilgilendirme için teşekkür ederim.