Erdem Beliğ Zaman

Erdem Beliğ Zaman


Keşke beni de taşlasa…

Keşke beni de taşlasa…

Kendimi bildim bileli oyuncağım kafiyelerdi.. Okuma-yazmayı söker sökmez bu oyuncaklarla oyunlar oynamaya başladım… Bu oyunların isminin şiir olduğunu öğrenmem birkaç yıl alacaktı…

Sonra oyun arkadaşım vezin geldi.. Önce parmak hesabı yani hece; sonra hece sonlarının uzunluk kısalık uyumuna dayanan aruz… Bu oyun arkadaşlarımla epey oyunlar oynadık…

Görücüye çıkma vaktim geldiğini düşünüp, daha lise başında Varlık dergisinin kapısına bir posta atıldı… Bu postanın içerisinde o yıllarda Varlık dergisinde, “Genç Rimbaud’larla Başbaşa” başlığını koyduğu sayfasında şiir değerlendirmeleri yapan küçük İskender’e gönderilmiş birkaç şiir vardı… Şiirler küçük İskender’in eleğine takıldı, kendine Varlık dergisinin sayfalarında yer bulamadı…

Üstelik o sayfada ismim verilmeden çok acı bir şekilde tenkit de edilmiştim… Yıllardır oynadığım oyunu yanlış oynadığımı söylüyordu küçük İskender; hâlbuki oyunun doğru ya da yanlışı mı olurdu?

İzzet-i nefsime dokundu bu yazı… Birkaç gün ruh gibi dolandım. Sonra İskender’e bir taşlama yazmaya karar verdim. 14 yaşımın şu taşlamasını o yaştaki bir çocuğun elinden çıkmış gibi okuyun lütfen:

Şairliğin gibi namın da “küçük”,
Ekşitirim seni şarap yaparım.
Gererim tel gibi ortadan cücük,
Çalarım sonra da rübap yaparım!

Ya bir adam gibi isim verirsin,
Ya bil ki gözümde adam değilsin,
Gençleri uyutan kötü birisin,
Üzerim seni çok bitap yaparım!

Şairim hem köyde, hem şehirde de,
Şiirle akarım her nehirde de,
Geçerim üst lige bak şiirde de,
Şiirimi ciltli kitap yaparım!

Erdemî şairdir sense bir cacık,
Bir bilgin bulunmaz inan şuncacık,
Asla dolandırmam sözüm apaçık,
Bak seni “İskender kebap” yaparım!

Bu hakaretamiz taşlamayı küçük İskender’e yolladım. “Böyle tepki verilmez çocuğum, ayıptır..”, demedi. Bunun yerine Varlık dergisi aboneliğimi yenilememe yolunu seçtiler. Dergi annemin adına başvurduysak bile bize gönderilmedi…

İlk taşlamam çok çocukça ve ağırdı; bugün böyle bir taşlamayı katiyen yazmam fakat bir ergen çocuk için bu kadarı fazlaydı… Belki de büyük kurumlara karşı olan güvensizliğim ve her mevzua eleştirerek, kuşkuyla yaklaşmam böyle başladı… Velhasıl taşlama hayatıma girdi…

Sonra küçük İskender’le arkadaşım şaire Lâle Müldür vasıtası ile tanıştık. Ona kendimi hatırlattığımda, “Seni daha muhafazakâr, taşralı (vezinle şiir yazdığımdan ötürü) bir tip sanmıştım..”, demişti. “Ben de sizi daha anlayışlı, hoşgörülü ve uygar zannetmiştim.. Ödeşmiş olduk..”, cevabını verdim. İstihza dolu bir tebessüm, şimdi olmayan dudaklarında belirmişti..

İlerleyen senelerde yolum Akbaba dergisinin son büyük mizah şairi Mukadder Özakman ile kesişti. Bana taşlama ve mizah şiiri yazmamı salık verdi. Ustamı dinledim. Hatta o vefat ettikten sonra onun yazdığı İzmir’deki Haber Hürriyeti gazetesinde bir müddet taşlama yayınladım.

Komedyenlere esprili şarkı sözleri yazdım, dergilere ve gazetelere taşlamalı sayfalar hazırladım. Bu taşlamalarımdan çok olumlu dönütler aldım. Son heccav olarak anıldım.

Ve 2022 yılında bu taşlamalarımı bir kitap halinde toplamaya karar verdim. Topladım da… İsmini artık aramızda olmayan diğer bir ustam Safa Önal verdi: Keşke Beni De Taşlasa! Çünkü kırmadan, incitmeden, bir dostun dokunuşu gibi görmüştü hicvimi… Zaten buna dikkat etmişimdir daima… Espri ve alay, taşlamamda yerginin daima üstünde konumlanmıştır.

Kitabım anlaşma imzaladığım yayınevim Everest’te epey kaldı. Hatta çıkma ümidimi bile kesmiştim. Buna rağmen çok kaliteli bir editörle, Okan Yılmaz’la çalıştık. Saadet Özen, kitabımı türünün tek örneği olarak görüp sahiplendi. Her emeği geçene teşekkür etmek istiyorum.

Hiciv bilgisi geniş olan sahaf ve araştırmacı-yazar Emin Nedret İşli kitabıma bir takdim yazısı yazdı. O yazıda bana tıpkı Ali Hadi Okan gibi “Nefi-i Zaman” unvanını layık gördü. Kendisine ne kadar teşekkür etsem az, vârolsun.

Ayrıca arka kapak yazısı yazan hepsi alanlarında bir dünya markası, bir ülke değeri olan Hilmi Yavuz, Seden Kızıltunç, Ali Poyrazoğlu, Kandemir Konduk, Kasım Uçkan ve Taner Ay’a medyun-u şükranım. Ali Poyrazoğlu ustaya ayrıca müteşekkirim; yazdığı arka kapak yazısını kanaatimce terbiyesizlik edip kestikleri halde ses çıkarmadığı için… Oysa yazının da bir namusu vardır. Bu namusa tasallut edilmesi nâhoştur.

Kapak tasarımı beğenime hitap etmedi. Kapakta ok, taş gibi daha hicivsel nesnelerin bulunmasını arzu ederdim. Yalnız görenler beğeniyorlar. Galiba zevklerimiz başka.

Elbette bazı eksiklikler çıkacak, gözden kaçanlar bulunacaktır. Fakat tüm bunlara rağmen 17 Ekim 2024’te çıkan kitabım Keşke Beni De Taşlasa’dan memnunum.

Kitabıma şu linklerden ulaşarak satın alabilirsiniz. Üstelik çok da mutlu olurum:

https://www.everestyayinlari.com/kitap/keske-beni-de-taslasa-erdem-belig-zaman/473761

https://www.kitapyurdu.com/kitap/keske-beni-de-taslasa/696214.html&manufacturer_id=274709

Taşlamaya gerek duymayacağımız günlere duyduğumuz hasretle… İmza günlerimi duyuracağım. Beni o günlerimde yalnız bırakmazsınız değil mi değerli okuyucularım?

telif

Makale Yorumları

  • Sermet Erkin24-10-2024 14:15

    Tebrikler.... Güç olsn her iş güzel olur.

  • Gülru Gezen24-10-2024 11:03

    Kitabınızı heyecanla bekleyen okuyucularınızdan sadece biriydim, şimdi ise kitabınıza ulaşmayı heyecanla bekliyorum. İmza gününüzde de görüşmek dileğimle...

  • Nesim Ovadya İzrail24-10-2024 09:14

    Yazını okurken, niye imza günü yapmadığını düşünüyordum. Yazının sonunda sorumun cevabını aldım. Tüyap Kitap Fuarı'nda olursun herhalde. Benim eve çok yakın. Gelirim...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar