Her şey değişiyor. Çok güzel hayatlarımız olacak hem bireysel, hem ülke olarak, hem de dünyamızda. Bunun içinde farkındalıkla bakan, bakış açısını değiştiren, ayırt etme bilincinde olan, uyanmış insanlara ihtiyacımız var. Yapıcı, çözüm odaklı, olumlu bakan insanlardan oluşan bir toplum neden olmayalım ki? Sen hangi bilince sahip bir toplum içinde yaşamaya kendini layik görüyorsun? Değişimin kendisi olmak için hazır mısın? Çok basit ve kolay aslında.
Bu değişimin içinde hayatlarda paralize olmuş şekilde yaşamaktan artık özgürleşilmesi için şartlar herkesi zorluyor. Farkında mısınız ne kadar çok insan ülkemizde 'Yok artık daha neler göreceğiz bakalım?' dedikçe, gerçekten bitip tükenmek bilmeyen olaylara şahit oluyoruz. Tek merak edilen şeyler üzücü, kızgınlık, öfke haksızlık yaşanan olaylar. Başına ne gelirse meraktan gelir olayı bile olumsuzlukta kullanılıyor. Aynı şey yaşamlarınız içinde geçerli. Bu girdaptan ne zaman çıkmayı düşünüyorsunuz? Çünkü ancak sen karar verdiğinde sonlanacak. Sen kendine uyandığında kendi hayatında sen değişimi başlattığında bitecek. Bunu yapan insanlar çoğaldıkça yeni bir bilinç yayılacak.Nasıl mı olacak diyorsun? Artık bir yerden başlamak gerek değil mi?
Hadi şimdi hayatlarımızda, dünyamızda neler oluyor birlikte bakalım.
Ne kadar çok korku yaratılmış bu dünyada farkında mısınız?
İnsanlar sorgulamayı, umut etmeyi, hayal kurmayı neyi nasıl yapacağını bilmiyor. Her şeyden korkan, korkutularak büyütülen insanlardan bir toplum oluşturulmuş. Sorsan herkes delikanlı herkes cesur. Herkes çocuğuna sıra gelince bir aslan kesilir ama kendisi söz konusu olduğunda korkuyla sessizleşir.
Başkaları ne der korkusu, rezil olma korkusu, ayıplanma, suçlanma, değersizlik, yalnızlık, güvensizlik, güçsüzlük korkuları içinde yaşayan ne çok insan var. Sadece bunlar mı? Tabi ki hayır. Sevdiklerini kaybetme korkusu, haksızlığa uğrama korkusu, hastalık korkusu, evde kalma evlenememe korkusu, boşanma korkusu, ölüm korkusu, parasızlık korkusu, işsiz kalma korkusu, aile tarafından ret edilmek,dışlanmak, istenmemek, sevdiğin işi yaparsan para kazanamazsın korkusu, iflas etmek, yaşlanmak, fakirlik, acı çekmek bunun gibi yüzlerce korkuya yapışmış ve bütün bunları gerçeği sanan insanlardan oluşan toplumlar olmuşuz.
Bu bir algı yönetimi. Bu bir yönetme şekli. Bu bensiz yapamazsın, başaramazsın gibi yayılan bir bilinç.
Aileler çocuklara,çocuklar arkadaşlarına, patronlar çalışanlarına, eşler birbirine bu böyle gidiyor. Sorsan sevdikleri için yapıyor herkes. Ya da para için, güç için. Aile birliği için,huzur için... Lütfen dönüp bir bakın. Gerçekten sevgi bu mu? Gerçekten güç bu mu? Güvende hissetmek başkasını korkutarak, korku salarak mı olacak? Kazanılan paralar başkalarını korkutarak mı kazanılacak?
Çocuklarını korumak için onları korkutmaya neden ihtiyaç duyuyorsun? Kendini ifade etmeyi neyi nasıl yöneteceğini bilmediğin için neden korku dolu hayatlar yaratıyorsun? Ya da yaratılmış olan bu paralize eden sisteme neden devam ediyorsun? Korku dediğin ne ki? Kim yarattı, neden? Kimileri kendi kendine, ailesinden, kimileri öğrendikleriyle, kimileri şahit olduklarını görüp ya benim de başıma gelirse diye korku yaratıp duruyor. Sonra yarattığı korkudan en çok yine kendi korkuyor. Düşünün bunu. Ben ne yaşıyorum? Ben ne yaşatıyorum? diyin.
Senin korkuların gerçek mi? Nasıl öğrendin ki o korkuyu bu kadar sahip çıkıyorsun. Oradaki gerçek sence ne? Neden bırakmıyorsun hala yapışıyorsun korkulara, aslında sanal olan her şeye? Farkındalıkla bak hayatına, belki o zaman neyin değişmesi gerektiğini göreceksin ve değişimi başlatacaksın.
Bir hikaye vardır belki biliyorsunuzdur ama ben yine de burada size hatırlatma yapmış olayım. CEHENNEMİ SATIN ALAN ADAM hikayesini çok severim.
Yüzyıllar önce kiliseler cennetten topraklar satıyorlardı. Cahil halk ise, “Ölünce cennette yerimiz hazır olsun” diye bu oyuna alet oluyor, böylece papazlar ve kilise zenginleşiyordu.
Ancak herkes öyle değildi. Bunun bir kandırmaca olduğunu, cennetten toprak satın alınamayacağını söyleyen Martin Luther mahkemeye çıkarılmıştı. Yargı, o zamanlar da dini kullananların elinde oyuncaktı. Duruşma sırasında Martin yargıçlara seslendi;
“Milleti cehennemle korkutup, cenneti para karşılığı satıyorsunuz. Sıkıysa cehennemi satsanız ya?”
Yargıçlardan biri sordu: “Cehennemi kim alır ki?”
Martin Luther “Ben alıyorum, neyse parası vereyim.” dedi.
Yargıçlar cehennemi Martin’e bedava verdiler.
Duruşma sonunda Martin kapının önüne çıktı ve duruşma sonucunu merak eden binlerce kişiye seslendi:
“Cehennemi satın aldım, benimdir. Bundan sonra oraya kimseyi almayacağım, korkmayın!”
Cehennem korkusu kaybolan halk böylece kilise baskısından kurtulmuştu. Bundan sonra halk özgür beyinlere sahip olmaya başladı ve Almanya aydınlanması 500 yıl önce böylece sıradan ve çok akıllı bir olayla başlamış oldu.
( Alıntı)
Şimdi size bir kaç soru sormak istiyorum.
Sizden tüm korkular alınsa ve artık hiç bir korkunuz olmasa nasıl bir hayatınız olur? Ne değişir ? Hangi duygularla yaşamak size iyi gelir? Nasıl bir aile, nasıl bir toplum içinde olmak nasıl bir dünyada yaşamak istersiniz? Gerçekten yaşamak istediğiniz hayat için ne yaparsınız?
Hayal edebiliyor musunuz hiç korku, endişe, şüphe yok! Korkunun yarattığı öfke ve kızgınlıkta yok!
Mutlak güven, sağlıklı bir hayat, ne yaparsanız yapın para kazanıyorsunuz, herkes sizi destekliyor herkes keyifli,huzurlu, mutlu hayatlar içinde yaşıyor. Açlık yok, fakirlik yok. Gülen insanlar çok.
İşini iyi yapanların kazandığı bir toplum. Herkes düzgün bir şekilde yaşıyor. Birisiyle bir ilişki yaşıyorsunuz. Seviyorsunuz ve aklınıza acaba beni aldatır mı, beni üzer mi, beni terk eder mi, bir gün beni sevmekten vazgeçer mi diye bir düşünce bile gelmiyor. Tüm ilişkiler sevgi ve saygı içinde yaşanıyor. İstemiyorsanız ilişki güzellikle bitiyor. Kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Herkes yoluna devam ediyor. Kavga, çatışma, küslükler, tehditler yok.
Bu hikayeyi böyle anlattığımda ilk başta insanlar gerçekten çok güzel olurdu diyip 1 dakika bile geçmeden ' off ya çok sıkıcı olmaz mı zaten mümkün değil' diyorlar.
Mümkün olup olmadığına zaten bakmıyorum. İnsanların hayatın her noktasında hiç bir şeyi sorgulamadan robot gibi yaşaması, kabullenmeleri gereken şeyleri kabul etmeyip, kabul etmemeleri gereken şeyleri nasıl bu kadar kolay kabul ettiklerini görmek beni şaşırtıyor.
Güzel olan iyi hissettiren şeylere neden inanılmıyor? Olumsuz ve felaket haberleri, acıtasyon içeren tüm dizi ve filmler bile televizyon kanallarında daha çok rating yapıyor. Bütün bunlar neyi besliyor? Korkunuzu mu,acınızı mı, cesaretinizi mi? Sevgiyi mi, birliği mi? Ayrılık ve ötekileştirmeyi mi? Acıda birleşelim birlikte üzülelim duygusunu mu neyi besliyor?
Hayatında her şeyin tam ve iyi olabileceği duygusu seni neden rahatsız ediyor? O zaman sen zaten hayatında bir şeyler düzgün gittiğinde yine bir şekilde sorun çıkartmak için yaşıyorsun. Yani bir ileri iki geri yaşanan hayatlar. Kendi inancının karşılığını sıkıcı bir hayatın olmasın diye atraksiyonlar halinde yaşamaya çalışıyorsun. Bak hayatına işin iyi, ev hayatın sorunlu mu? Arkadaşlarınla aran iyi ailende sorun mu yaşıyorsun? Hep bir eksik olan sorunlu olan yaşam alanların var mı? Kendine, hayatına yaşadıklarına bak, yüzleş kendinle. Neden bütün bunları yaşatıyorsun kendine? Hep başkaları mı suçlu? Bütün kadınlar zaten böyle, bütün erkekler zaten şöyle, o beni üzdü, o paramı ödemedi, yönetim desen zaten şu diyerek başkalarını suçlayarak daha ne kadar devam edebilirsin ki?
SENİN SINIRIN NE? Ne zamana kadar bunlara izin vererek yaşayacaksın?
Dünya değişiyor hayatlar değişiyor ve yaşanan,yaşatılan her şey insanları artık çok zorluyor ve şartlar gittikçe ağırlaşıyor. Artık değiş. Kendi gücüne, yapabileceklerine odaklan.Ayağa kalk, dur de, yeter de ve yeni bir hayat yarat diye.
Sen hayatında bir şeyleri ne zaman değiştirmeyi düşünüyorsun? Neye direnç gösteriyorsun?
Peki size başka bir soru bütün korkuları bildiğiniz hayatı yerinde bırakalım. Hayatınızı etkileyen sizin ilerlemenize engel olan sizi durduran 5 korku şimdi silinecek. Bunlar sizce hangi korkularınız olurdu? Sizi ve hayatınızı olumsuz etkileyen, hayallerinizi yaşamanıza engel olan hangi korkular silinsin?
Sadece farkında olmanızı istiyorum. Nasıl yaşadığınızı, sizin neyi yönettiğini fark edin. Neyin esareti altında yaşadığınızı fark edin. Neyi kabul ettiğinizi neye itaat ettiğinizi fark edin. İyi ve güzel olan şeylerin neden hayatınızda sürdürülebilir olmadığını fark edin. Bir yerlerden farklı davranarak değişimi başlatın.
Bu her şey olabilir. Küçücük adımlarla başla. Kendine kendini sevmeyi öğret. Yeni iletişim tarzı, olaylara farklı bakmak , iyiliğe sevgiye odaklanmak, cesaretle kendin için küçük bir adım atmak, kendi değerine sahip çıkmalar ve daha bir çok şey olabilir.
Hayat aslında gerçekten çok basit ve kolay. Sen yeter ki değişime izin ver. Bir küçük farklı adım, farklı bakış açısı, farklı bir eylem kocaman gülümseten bir hayat armağan edebilir sana.
Başka bir hikayeye daha bırakayım buraya,
'Bir adam her gece yattığında yatağın altında birisi olduğunu düşünüyor ve uyuyamıyor. Yatağın altında uymak istiyor o zaman da yatağın üstünde biri olduğuna inanıyor. Uykusuz geceler, sinir bozukluğu ve paralize olan bir hayat. Bir gün bara gidiyor, içkisini içerken barmene sıkıntısını anlatıyor ve aldığı cevapla korkusu son buluyor. Cevap ne olabilir sizce? Yatağın ayaklarını kes. '
Şimdi sıra sizde. Sizi neyin hangi korkunun veya inancın paralize ettiğini bulup basit ve kolay olan çözüme odaklanın. Gücünüzü, enerjinizi korkuya değil, çözüme basit olana odaklayın.
Hayatı keyifle ve mutlu olabileceğiniz bir şekilde yaşamak için neleri farklı yapmaya ihtiyacınız varsa harekete geçin. Her sorun olarak gördüğün şeyin içinde çözümlerde vardır bunu bilin. Tabi çözmek ve kendine layik olduğun güzel bir hayat yaşatmak istersen.
Çok güzel zamanlardayız. Tam şu an her şeyi değiştirip iyileştirebilirsin.
Sen yeter ki iste ve harekete geç. Gücünü yaşamak istediğin hayata, hayallerine odakla.
Kendine olan inançlarını, bakış açını değiştir. Dışarıda aradığın, duymak istediğin sözleri, sen kendine söylemeye başla.
Yapabilirsin, sen halledersin, çözersin, geçecek, başaracaksın, kazanacaksın. Sen en iyi hayatı en güzel mutlulukları hak ediyorsun, ben sana inanıyorum...
Korkuları, korkuya güç vermeyi, yönetilmeyi, önce kendi hayatlarımızda başlayarak sonra toplum bilincinde dönüştürebiliriz. BİZ BUNU YAPABİLİRİZ.
Kendinize iyi davranın ve çok sevin. Çünkü çok değerli ve özelsiniz. Şimdi o değere sahip çıkarak kendinize öz şefkatle, sevgiyle özen gösterme, kendinizi kucaklama zamanı.
Birlikte her şeye yeniden başlayarak, keyifle, mutlulukla, güvenle, sevgiyle, iyilikle dolu yaşamak istediğimiz hayatları, toplumu, dünyayı yaratabiliriz.
Neden olmasın?
Kocaman sevgiyle güzel bir hafta dilerim.
Işık ve sevgiyle kalın.
Yorum Yazın