Başkalarının yazdığı geleneksel masallar döneminin sonuna geldik. Bugüne kadar çocukluğundan beri dinlediğin tüm masallar sana hep ne yapman, nasıl yaşaman, hatta nasıl hayaller kurman gerektiğini öğretti.
Sınırlandırıldın! Kısıtlandın!
Farklı olman, farklı düşünmen engellendi!
Kendi gerçek hayat hikayenden alınıp, başka birinin kurduğu hikaye içine yerleştirildin.
Bu masallar kimler tarafından yazıldı? Yazarları kimler? Yazarların yarattığı, başrol verilen, sonrasında ilahlaştırılan bu karakterler hangi cinsel kimliğe ait? Tabii ki erkekler. Nedense erkekler hep kurtarıcı oldu. Kadınlar mağduru oynadı. Prens prensesi uyandırdı, Superman, Batman şövalye oldu. Genelde kadınlar arasında da hep bir kıskançlıklar, eziyetler yaşatıldı, başka bir kadın tarafından hemcinsine zarar veren üvey anne karakterleri yaratıldı.
Kadınlara ve erkeklere, bu geleneksel masallarda verilen belirli roller, zorunlu davranış modelleriyle, öğretilen,tasvir edilen hayatlar aslında nasıl da toplumların bilinçaltına girdi. Duygular, davranışlar insanların ne düşünmesi gerektiği tek tek nakış gibi işlendi.
Şimdiki bilincinizle geriye dönüp, farkındalıkla, tüm bu yazılan, anlatılan masallara, filmlere bakın. Hikayeleri düşünün. Siz de aslında şu an ki hayat hikayenizden bölümler bulacaksınız.
Kadın karakterlere genellikle pasif, yardımsever, fedakar, anaç, güzellik odaklı, evlenmek için seçilen, bir kurtarıcı bekleyen, sesini pek çıkarmayan, aslında kurban gibi görülen roller verilirken, erkeklere ise güçlü, kendine güvenen, cesur, lider, seçen, söyledikleri emir olan, dinlenmesi gereken, kurtarıcı rolleri verilmiş.
Sonrasında bu masalların hikaye kitapları, çizgi romanları piyasaya sürüldü. Kulaktan kulağa yayıldı. En önemlisi tam da geceleri çocuklar uyurken bu masallar anlatıldı. Büyükler okudu, çocuklar dinledi sonra okuduklarına hem büyükler hem çocuklar inanmaya, gerçeği olarak görmeye ve yaşamaya başladı. Daha sonra bu masalların çizgi filmleri yapıldı, izlendi, görsel hafızayla birlikte toplumların bilinçaltına iyice yerleşti. Kimse de 'Bu bir masal' demedi. Herkes inanmak istedi. Çünkü yaşadığı hayattan farklıydı. Maalesef gerçek olmayan bu hikayeleri umut olarak gördü.
Şu anda da öyle değil mi? Çekilen filmlere, dizilere, gündüz programlarına bakın. Dikte edilen, öğretilen ve işin acı tarafı normalleştirilen tüm bu programlar tamamen sizi başka bir hayatın içine nasıl da çekiyor.
Nasıl da büyük bir algı yönetimi değil mi? Toplumlarda, hayat içinde bunlara benzer masallar içinde yaşamıyor muyuz? Belki birçok yönden şekil değiştirmiş gibi görünse de yeterli değişim ve dönüşüm gerçekleşti mi sizce? Gerçekleşemez çünkü hala daha uykuda tutulmak istenen toplum bilinci içinde yaşamaya maruz bırakılıyoruz. Uyuşturuluyoruz. Düşünmek engelleniyor. Buna engel olacak tek kişi de sensin. İzlediklerine, duyduklarına, gördüklerine, okuduklarına dikkat etmek senin sorumluluğunda. Neyi seçtiğine, ne izlediğine, sana ne verdiğine dikkat et. Yoksa yönetilen olursun. Hayatını sen mi yöneteceksin yoksa başkalarının seni yönetmesine senin üzerinde güç oyunları oynamasına izin mi vereceksin. Şimdi farkındalıkla seçimini yap.
Masal ne demek biliyor musunuz? Google da arattığınızda diyor ki; Olağanüstü kişi ve yaratıkların bulunabildiği, anlatılan olayların tamamen gerçek dışı olduğu, halkın yarattığı, yer ve zamanın belirsiz olduğu, kuşaktan kuşağa devam eden öyküler.
İşte bu masallarla büyüyen insanlar şimdi çocuklar yetiştiriyor. Ülkeler yönetiyor. Erkekler kendini hala kahraman, kurtarıcı sanıyor. Hep mağdur, kurban rolü verilen birçok kadın şu anda daha güçlü, farklı, özgür yaşıyor gibi görünse de hala daha prensinin gelip onu seçmesini, yaşadığı hayattan kurtarılmayı, hayallerini kurtarıcısının gelip gerçekleştirmesini bekleyenler var. Kadınlar kendi gücünün, değerinin ve yapabileceklerinin farkında değil. İçindeki gerçek sevgiyle, o muhteşem yaşam enerjisiyle yaratabileceklerinin farkında değil. Uyan kendine!
Şimdi dersiniz ki hayır öyle değil ! Ben farklıyım diyebilirsin ben de derim ki çok acı ama gerçek olan şu ki milyonlarca örnek verebilirim, birçok gerçek yaşanmış hikaye sana anlatabilirim. Hatta seninle tanışırsam nasıl da farkında bile olmadan hipnozda kalmış gibi yaşadığını sana gösterebilirim. Kendini nasıl yok saydığını, nasıl kendinden vazgeçtiğini, kendini seçen biri olduğunu düşünürken hayatının merkezinde aslında senin dışında kimlerin olduğunu sen de görürsün. Bilinçaltına giren bu masallar şekil ve yön değiştirmiş olsa da izleri hala devam ediyor. Bu yüzden dürüst ol kendine.
Bütün bunları yazıyorum çünkü çok güçlü bir uyanışa, silkelenmeye ihtiyacımız var. Ayağa kalkmaya, birlik olmaya ihtiyacımız var. Ancak kendini kandırmadan, farkındalıkla yaşarsan bunları görebilirsin.
Konumuz kadın ya da erkek değil. Bu bir savaş da değil. Konu farklı. Dikte edilen, zorunda hissettirilen hayatlardan bahsediyorum. Birilerinin kendi çıkarları uğruna, belki de korkularından dolayı, kadınların nasıl manipüle edildiğinden bahsediyorum. Suçlu da aramıyoruz. İzin verdiğimiz hayatlara, ne yaptığımıza, neyi, nasıl yaşadığımıza, nelere inandırıldığımıza, neyi beklediğimize, neden kadınların kendilerini beklettiğine birlikte bakıyoruz.
Şu öğretildi toplumda, sen bir erkeğe, evlenmeye, bakılmaya, korunmaya, sahiplenilmeye muhtaçsın! Topluma kim öğretti bunu, zamanında bu masalları yazan bazı erkekler. İşte hikayeler böyle şekillendirir toplumları. Farkına bile varmazsın. Senden bekleneni anlamazsın. Uykuda yaşarsın. Uyandığını, hayatını yönettiğini sanırsın. Belki bir kısmını yönetirsin de. Belki modernleşmiş sandığın hayatın içinde para kazanıp işin var diye kendini güçlü görürsün. Tıpkı erkekler gibi, onlardan rol çalarak yaşadığının farkına bile varmazsın. Güç paradır dersin. Bu sefer kurtarıcın para olur.
Güçlü olmak bu mudur? Para mıdır? Nedir güçlü olmak? Gücünü neye veriyorsun?
Ne kadın ne de erkek , eve para getirdiği için, çalıştığı için, mevkisi olduğu için güçlü ya da kurtarıcı değildir. Her durum için geçerli. Sosyal statü, ünlü, zengin olmak vs. güç değildir.
Geçmiş masalları bitirmek istiyorsan, kendin olabilmenin, kendi değerine sahip çıkmanın gücüne erişmelisin. Seni üzen, sana kötü davranan, seni ezen, mutsuz eden hiç kimseye, hiçbir davranışa izin vermemelisin. Ne aile, ne arkadaş, ne patron ne de eş. Yaşamak istediğin hayatı seçmelisin. İçindeki gerçek gücü bulduğunda hem kendinle, hem de başkalarıyla olan çatışmanda sona erecektir. Bil ki, kimse kimseye muhtaç değil. Kimse kimsenin kurtarıcısı da değil. Hiç kimse kurban değil. Biri bir şekilde bir nedenle kendini güçlü hissettiğinde başka birini neden yok etmeye ezmeye başlar. Kurban arayışıyla güç gösterisine ihtiyacın yok.Bu dünyanın güzelliklerini birlikte, beraberce,sevgi ve saygı içinde yaşamak, keyfini çıkartmak, birlikte eğlenmek, birlikte en güzel hayatları yaratmak varken, güç çatışmalarına, cinsiyetler arasında savaşmaya, kurtarıcı kurban rollerine neden ihtiyaç olsun ki?
Kadınlar yazsaydı bu masalları sizce nasıl öyküler anlatılırdı? O zaman nasıl toplumlar oluşurdu? Her şey farklı olur muydu ? Bence olurdu...efsane olurdu.
HER İNSAN KENDİ İÇİNDEKİ GERÇEK GÜCE UYANDIĞINDA, KİM OLDUĞUNU KEŞFETTİĞİNDE BUNUN FARKINA VARDIĞINDA, ARAYIŞIN KENDİNE OLDUĞUNDA, TOPLUMLARI YÖNETMEK İÇİN ALGI YÖNETİMİYLE YARATILAN MASALLAR DA SONA ERECEK. BENCE ŞU AN HARİKA BİR ZAMAN.
UYANIŞ BAŞLADI AMA GERÇEK UYANIŞ İÇİN EYLEMLER GEREKLİ. SÜRDÜRÜLEBİLEN EYLEMLER OLMALI BUNLAR. DİK DURULMALI. NET VE KARARLI OLMALI. DEĞİŞİME İZİN VERİLEN, YENİDEN DOĞUŞUN GERÇEKLEŞECEĞİ, CESARETLİ, GÜÇLÜ EYLEMLERE İHTİYACIMIZ VAR. DAHA ÇOK İNSANIN FARKINDALIKLA KENDİNE, HAYATA, YAŞANANLARA, YAŞATILANLARA UYANIŞA İHTİYAÇ VAR.
İnsanın özüne uyanışıyla, farklı adımlar attıkça, kendini seçen insanlarla yeni hayatlar yeni hikayeler kurulacak. Çünkü o alanda, özde tek gerçek olan şey vardır.
O da MAYAMIZ OLAN SEVGİ ...
Yalnız bu masallardaki sevgiye benzemez. Sevginin altına gizlenen, sanki karşındakini düşünüyormuş gibi davranılan, mağdur-kurtarıcı, güçlü- güçsüz, fakir -zengin rollerinden farklıdır. Çıkar yoktur gerçek sevgide. Tıpkı şu anda, modernleşmiş, şekil değiştirmiş gibi yaşanan dünyalarımızda, ailelerin sevgi adı altında çocuklarına yaşattığı, aslında kendilerine muhtaç ettiği, kurtarıcı gibi davrandığı onları yönetmeye çalışarak kendi istediklerini dikte edilen hayatlar gibi olan sevgiden bahsetmiyorum.
Özdeki gerçek sevgi diyorum. İşte o zaman insanları, ailelerinizi, hayallerinizi özgür bırakmanın, herkesin kendisi olmasına izin vermenin, karşınızdaki kişiyi keşfetmenin mucize gücüne tanıklık edersiniz.
BUGÜN KENDİNİZE BİR ARMAĞAN VERİN. GEÇMİŞ MASALLARA, SOSYAL MEDYADA, TV.LERDE İZLEDİĞİNİZ HİKAYELERE, SİZİ MANİPÜLE EDEN HER ŞEYE TUTUNMAYI BIRAKIN. SİZ KENDİNİZE, YAPABİLECEKLERİNİZE ODAKLANIN. KENDİ KİMLİĞİNİZİ ÖZÜNÜZÜ KEŞFEDİN.KENDİNİZE İNANIN. YENİ SEÇİMLER YAPIN. YENİ HİKAYELER YARATIN.
Kendinizi kaybolmuş gibi hissederseniz, enerjiniz düştüğünde güçlü bir şekilde şu sözleri söyleyin.
Ben KİMSENİN KURBANI DEĞİLİM, BEN MAĞDUR DEĞİLİM, BEN KİMSENİN KURTARICISI DEĞİLİM, KİMSEDE BENİM KURTARICIM, MAĞDURUM YA DA KURBANIM DEĞİL. BEN BENİM VE ÇOK ÖZELİM. Defalarca söyleyin, çıkın bu oyundan. Kendi hikayenizin başrol oyuncusu olun.
KADINLAR KENDİ VARLIKLARININ İHTİŞAMINI FARK ETTİKLERİNDE HAYATLAR ÇOK DAHA GÜZEL OLACAK BUNU BİLİYORUM. KADIN SEVGİDİR. KADIN YAŞAM ENERJİSİDİR. KADIN HER ŞEYDİR.
KADIN OLMANIN MUCİZEVİ GÜCÜNÜ, O GERÇEK SEVGİNİN MUHTEŞEMLİĞİNİN FARKINDA OLUN. SONRA BİRLİKTE DAHA DA GÜÇLÜ VE KEYİFLİ HİKAYELER YARATALIM.
DÜNYA KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN.
Kocaman sevgiyle her birinize sarılıyorum.
Gene harika bir yazı